kimsenin karşılaşmak istemeyeceği durum. yapmış bulunduk bir kere başımıza gelmeyen kalmadı. özellikle laik bir insan iseniz mutlaka uzak durmanız gerekir. tamam bir kılıf uydurayım muhafazakar diyeyim, hem kırıcı da olmam diyorum ama yok. bildiğin irtica kardeşim, neyse başımdan geçeni özetleyeyim. bu arada isimler temsili değildir.
muhafazakar(?) çiftimizi zil çaldığı anda abdül ve rukiye çiftini, ben ve aynı evi paylaştığım kız arkadaşım pelinsu kapıda karşıladık. hepimiz birbirimize merhaba deyip gülümsedik ve içeri girdiler. ben ve pelinsu sırayla, abdül'ün elini sıkıp yanağından öptük. sonra ben rukiye'ye döndüm tam elimi uzattığım anda ronaldinho'nun her yıl türkiye'ye yaptığı gibi feyk atıp beni çalımladı ve pelinsu ile merhabalaşıp öpüştü, banaysa sadece kafa sallamakla yetindi. neyse dedim misafirdir saygı duymak lazım.
içeri buyur ettik ve koltuklara dağıldık. abdül hemen rukiye'yi birisi kaçırmasın diye sıkı sıkı tutmaya başladı. bir de ne göreyim eve girerken ayakkabılarını çıkartmışlar, yahu hangi çağda yaşıyoruz? hadi misafirdir deyip bir kez daha es geçtim. sıradan merhabalaşma faslını bitirdiğimiz anda rukiye, pelinsu'ya "biz bi' içeriye geçelim mi?", diye sordu. pelinsu'da kıramayıp "olur" dedi tabi. ben de özel bir durumu var diye düşündüm, meğer haremlik selamlık diye bir olay varmış. erkekler ve kadınlar ayrı odalarda otururmuş misafirlikte. tabi bunu öğrenmemle benim şartellerim artık attı hemen pelinsu'ya seslendim. "funural, canım idare et biraz misafire kötü davranmak bize yakışmaz, hemen yemek yeyip ayrılırız zaten" dedi. ben de "tamam ama size yapacağımı bilirim." dedim ve yemek faslına geçtik. rukiye'yi zor zoruna aynı masada oturmaya ikna ettiler. abdül ise bir kenarda sinirinden parmağına zikirmatik takıp bir şeyler sayıklıyordu.
masaya oturduk ve muhafazakar çiftimizin suratı asıktı. rukiye evi gezdiği zaman odalarda asılı olan nutuk'u görünce çok bozulmuş. abdül ise biz nereye geldik bitse de gitsek havasında. ortamı yumuşatmak için inceden bir müzik açayım dedim ve kalktım ayağa. çiftimiz hemen "yemekten sonra açsak, yemekte pek uygun olmaz." dediler. ben iyice sinirlendim ve hemen yıllanmış şarabımı çıkardım, pelinsu ve kendime birer kadeh koydum. peşinden kalkıp son seste 10. yıl marşını açtım. çiftimizin nutku tutuldu ve bir anda iştahı kesildi. abdül son hızda zikirmatiğe asılmaya başladı artık transa geçmiş bizi fark etmiyordu. rukiye ise bildiği tüm duaları sesli sesli okuyordu. ben ve pelinsu ise onuncu yıl marşına eşlik ederek yemeklerimizi yiyorduk.
4-5 dakika böyle geçi ikisinin de o anda şokta olduğunu fark ettim bize tepki vermiyorlardı. pelinsu korktu ve emekli bir subay olan babasını aradı. bir an korkuya kapıldım ve yan odadan kaptığım gibi nutuk'u getirdim. abdül ve rukiye çiftinin üzerine doğru tuttum birden dünyaya döndüler ama hala tam anlamıyla transtan çıkmamışlardı. üzerlerine nutuk'u yaklaştıkça geri çekiliyorlardı, çiftimizi ürkütmeden yavaş yavaş nutuk'u göstererek kapıya doğru yürütmeye başladım. pelinsu ise yanımda orta bir ses tonuyla izmir marşını söylüyordu. çiftimiz kapıya yaklaştığında pelinsu'nun babası berkecan hakkı karadayı arayıp kapıda olduğunu söyledi. pelinsu, kapıyı açtı ve ben transa geçen irticacı çiftimizi ürkütmeden nutuk'u göstere göstere, berkecan hakkı karadayı amcaya teslim ettim. o anda üzerimden bir ağırlığın gittiği fark ettim. pelinsu'ya ve babasına bir daha böyle gerici bir olayla karşılaşmayacaklarının teminatını verdim ve evimize geçtik.
arapça dualardan evde arap esintileri esecektir... yallahlar eyvallahlar elhamdullahlar bolca duyulacaktır... sizde türklüğünüzü gösterin ve evinizi bir şaman yuvasına çevirin bu arapçı misafirlere karşı ne bileyim şunu felan açın dinlesinler... https://www.youtube.com/watch?v=aBDK6xH6pEM