ülkemizde, hala ortaçağ tarzı işleyen sistem. ortaçağ avrupasında, incil'in halk diline çevrilmemiş olması dolayısı ile insanların kiliselere körü körüne bağlanması ve kiliselerin otorite merkezi olması, günümüz türkiyesini oldukça andırmakta. bizde, din ve kutsal kitabı halk tarafından bilinmesine karşın, hala bazı insanlar, dini sömürebiliyorlar. şeyhler, şıhlar, tarikatlar kol geziyor. insanlar, başka bir insanın allah, ve arkadaşlarının da peygamberler olduğuna inandırılabiliyor ülkemizde. gerek ülke kurulduğundan beri, muhalefet hep "din" üzerinden yapılıyor ülkede. bu yolla hala insanlar oy, destek toplayabiliyor. bir gün, ülkemizin bu ortaçağ karanlığından kurtulması dileğiyle.
din allahin kullari için çizdiği çerçevenin adıdır. bu çerçeve insanların allahı bulmaları, tanımaları ve daha önemlisi bulduktan sonra keybetmemeleri için çizilmiştir. bu tanımda kastedilen elbette semavi dinlerdir.
polisin aylardır takip ettiği 5 imamdan oluşan bir çetinin evinde, camiye gelen cemaate vaaz olarak verilmek üzere hazırlanmış üç kilo din ele geçirildi. ele geçirilen dinin tahmini piyasa değerinin 10.000 sevap olduğu tahmin ediliyor. bu olaydan sonra emniyet müdürü din taciri imamların üzerine daha fazla gideceği söyledi.
lütfen bilimsel literatür kullanarak dini ve inanç olgusunu açıklamaya çalışmayın.
bakınız din kelimesi köken itibariyle yol, hüküm, mükafat gibi manalara gelir. terminolojik olarak da din insanları iyiye, güzele ve doğruya kısacası güzel ahlaka ulaştırma metotudur.
insanoğlu kendine has denge unsurlarıyla iyiyi ve kötüyü seçebilme yeteneğine sahip bir şekilde yaratılmıştır. Allah insana terbiye edilmiş bir akıl vermiş ama iradenin terbiyesini de kendisine bırakmıştır. iradenin terbiyesi esnasında neyin iyi ve neyin kötü olacağı konusunda da temel kriterler koymuştur. işte Allah'in bu koyduğu temel kriterlere din adını veririz.
ama insan illaki ben kendi içsel dinamiklerimle kriterlerimi kullanacam derse, her zaman eksik kalan ya da göreceye kaçan sonuçlara ulaşır.
çok da yabancı olmadığımız bir zamanda arap yarımadasında, kız çocuklar utanç kaynağı sayıldığı için toprağa gömülüyordu ve o zamanın entel zihniyeti (ebu cehilde aralarındadır, kendi zamanının ilim ve itibar sahibi zenginlerinden biridir) bu olayı bir medeniyet ve çağdaşlık olarak atfetmişlerdir. gün geçmiş, zaman ilerlemiş, bu adet azıcık form değiştirerk kürtaj şekline almış. şimdi yok artık lebron james zihniyetine sahip insanların sesini duyar gibi oluyorum. hiç itiraz etmeyin, kesinlikle aynı şey. arada ki tek fark zamanlama.
insanların kendi çıkarları ve keyifleri doğrultusunda belirledikleri salt etik kurallar, iyi ve kötü belirlemek için yeterli kriter değildir, yanlı ve eksik kalır. bu yanlılık ve eksikliği gidermek için Allah peygamberler ve kitaplar göndermiştir.
dini en iyi anlamak için, öncelikle varoluşu sorgulamak, akabinde düşünce yoluyla (hz ibrahim) yaratıcıyı bularak onun iradesindeki mutlaklığı sezmek ve dahası-önemlisi onun yaratmasındaki güzelliği görerek onu sevmek gerekir. bu düşünsel süreç kalbi ve mantiki zemine oturtulduktan sonra din en güzel şekilde anlaşılabilir, kavranabilir. yoksa insanın kendi etiğini oluşturması gibi, dini anlaması ve kavraması eksik ve yanlı kalır.
din kimileri için bir kurtulu$ yoludur, her $eyden kaçmanın bir yoludur..
din kimileri için hayatın anlamıdır, hayata yön verendir..
din kimileri için bir araçtır, cahil insanların kontrolünü elde etmek için kullanılan bir araç..
din kimileri için bir afrodizyaktır..
kimileri için hiçbir $eydir..
din insanın varolu$undan beri insanla beraber olmu$, ve her zaman olacak metafizik bir kavramdır.
din toplumların afyonudur..
din; insanların birbirleriyle savasmasını saglar,katliamlara önayak olur. insanların beynini uyusturur akılcı düsünmesini engeller her zaman baskıcıdır dogmatiktir,eleştiriyi kabul etmez...
Din, insanı yersiz korkulardan ve bencil duygulardan uzak tutarak özgürleştirir, inanç ve davranış planında bir dengeye götürür. Bu sayede insan neye, nası ve ne kadar deger verecegini bilir. Böylece hem hayatı anlamlı kılar hem de hayatı kolaylaştırır.
secdeye kapanıp da dua etmediği sürece hiçbir zaman hiçbir bünyenin kabul etmeyeceği ya da işine gelmediği için kabul edemeyeceği doktrinler toplamıdır.
din en basitinden tanımlamak gerekirse şöyle tanımlayabilirim: 'din önemlidir''. zayıf insanların sadece kendi içlerinde yarattıkları soyut bir varlık olarak görmek dine basit bakmaktır. görememektir her tarafını; çünkü güçlü insanlarda da bu eksiklik hissedilir. bunun yanında;
din neden önemlidir?
din kişinin iç dünyasını bir düzene sokar. bir dinginlik sağlar; sırtını kendinden kat-be-kat ama tinsel bir varlığa sırtını dayar ki insanın korunma ihtiyacı arkakik dönemlerden beri içinde varolagelmiştir. bununla berber insanın içinde bir sonsuzluk ihtiyacı vardır; bunu da dine yönelerek bu ateşi söndürebileceğini kierkegaard belirtmiştir.
aslında bu tanrıtanımaz varoluçuların da kabul ettiği bir gerçeklik olarak göze çarpar. özellikle albert camus'un fikirlerine baktığımızda[albert camus kendini varoluşçu olarak kabul etmez ama varoluşçudur]albert camus da bu nokta da kişiyi tatmin edebilceğini ama bunun felsefece intihar olduğunu belirtmiştir.
bunun yanında marx'da da bulabiliriz bunu. marx şöyle demiştir: ''din toplumun afyonudur'' cümlesi iyi bir şekilde irdelendiği zaman şöyle diyalektik bir düşünce ortaya çıkar. afyonun çift yönlü özelliği gösterilmiştir burada. afyon hem uyuşturur; hem de acıları dindirir. ne yönde uyuşturur; ezilene hizmet ettiği yönde. acıları dindirmesi yönünde de ezilene hizmet eder. marx[aslında bu biraz da post-marksistlerin yorumudur] bu şekilde yorumlamıştır[bana göre]. aslında bu olayın pek güçlülükle zayıflıkla alakası olduğuna inanmıyorum bu en basitinden insan doğasıyla alakalı.
bunun yanında şu soruyu sormak gerekir; din hakikaten toplumlar arasında savaş ve ayrılığa neden olur mu?, bu soruya en güzel cevabı tarih verilir. zamanında en çok da bizim başımızı ağrıtmıştır yapılan haçlı seferleri; bunun yanında osmanlı'nın sürekli batıya doğru gaza ve cihad politikası bu önermeyi haklı kılacak niteliktedir. hatta osmanlı'nın ekonomisi nelirli noktalarda buna dayalıydı. osmanlı'nın ekonomik çöküşünün ardında etkili olan gerçekliklerden ve aynı zamanda osmanlı'da neden bir burjuva[komprador anlamda değil] sınıfının oluşmamasının da bir nedenidir]
aslında belirli noktalarda kişiye belirli noktalarda da cemaate yayılan bir gerçeklik bu. bir müslüman bir hristiyan ile aynı tabaktan ekmek yerken; bir başkası ona dokunmaz bile bu noktada kişiseldir biraz da. kişinin dini nasıl yorumladığına göre değişir. bir diğer nokta da toplumsaldır cemaat lie alakalıdır; bildiğiniz gibi dini liderler kitleleri arkasından çeken kişilerdir. bunu da en ciddi anlamda yapan papa'dır. papanın durumuna bakıyoruz gene pek iç açıcı bir şey bulamıyoruz. fikrimce dini pek radikal anlamda yorumlamamak gerektir.
ve bunun yanında basit yorumlayıp da üzerine toprak atmaya çalışmak en büyük yanlıştır. totaliter nitelikli ideolojilerle[sovyetlerdeki sosyalizm teoride bahsedilen soyalizmin çeyreği bile değildir. bunun yanında lenin'in akılcı ve güzel yorumlamaları ve maalesef ki erken ölümü bütün ipleri staln'in eline vermiştir-stalin'i tek başına suçlamıyorum ikinci dünya savaşı da vardı bunun yorumu ayrı bir girinin konusudur] dinin üzerine gitmek daha büyük bir yanlıştır; ki lenin'in belirttiği gibi bu varolan dini bitirmez sadece alevlendirir. maalesef sovyetlerde bu yaşandı aynı zamanda ülkemizde de yaşandı. 1940-50 arasındaki dönemde dini eğitim verilmedi daha sonraki dönemlerde de zaten cemaatlerde artışlar olmaya başladı.
sosyal bir psikozdur. paylaşılmış ritüelleri ibadet olarak bilinir. bilinen en etkili uyuşturucudur. ben neyim? kimim? ne için varım? sorularını sormaya başlayan bünyeleri sakinleştirir sosyalleştirir.
sigmund freud a göre; insanoğlunun sıkıntıya düştüğü anlarda bilinçaltında kendisine koruyucu bir baba araması ve bu arayış sonunda tanrıyı veya doğa üstü güçleri baba(koruyucu) rolüne yakıştırmasıdır.