sürekli olarak düşündüğüm ancak küçüklükten itibaren bize verilen allah ve cehennem korkusu yüzünden dile bile getiremediğim düşüncedir. şu sıralar artık bunu açık açık korkmadan söyleyebilmekteyim. bana göre allah/yaratıcı vardır. insanlar dünyada yaptıkları iyiliklere veya kötülüklere göre yargılanacaklardır. (cennet-cehennem) allah bizi dünyada kendi halimize bırakmış ve imtihan etmektedir. dinler de zeki kişiliklerin insanları kandırmak, kendine bağlamak için uydurduğu yalanlardır. bir örneği için: (bkz: hasan sabbah) benim düşüncelerim bu yöndedir. ancak benim gibi düşünmeyen insanlara karşıda saygım vardır.
Kesinlikle katıldığım düşünce fikridir. Yani belki buna allah denmez başkası tanrı der ama şu bi kesinki yukarda birileri bizi izliyor. Ve din zaten çoğu konuda kendi için çelişiyor.
Allah da vardır din de ancak inanıp inanmama vardır . inançlarımıza yok denilmesi çok rahatsız edici . O kadar özgürlük diyorsunuz ama en ufak bir fikriniz bile yok herhalde . Evet siz inanmayabilirsiniz , sonuna kadar hakkınız var ama bizim inançlarımıza böyle dil uzatılması çok ciddiyetsiz ve edepsiz söylemler . Nerde savunduğunuz özgürlük .
biraz altı pişsin, biraz üstü pişsin tarzı düşüncedir deizim. yukarıda ki bir entry de neden allah ile benim arama kitap sokuyorsun diyor arkadaş. o kitap içerisinde farklı farklı şeyler yazmıyor sadece allahın insanlara buna göre yaşayın dediği bir kitaptır kura-ı kerim. ayrıca peygamber+ hadisler+ mucizeler+ tasavvufi kitaplar+ dinine göre yaşayan temiz insanları dahi görmeyen insanlara alın bunların hepsi burda açın okuyun diye gönderilmiştir kuran-ı kerim.
başlangıçta her şey toz ve gaz bulutuydu teorisindeki gaz bulutunun osuruk olmadığı gerçeğini kabul ettiğimiz takdirde mutlak bir yaratıcı gücün olması gerektiği kabul edilebilir.
ama din denilen olgu zamanında toplumların yönetilmesi için, o toplumdaki karizmatik lider vasfına sahip kişiler tarafından, insanoğlunun varoluşundan itibaren her daim bir güce inanma ihtiyacı yönündeki zaaflarından da faydalanılmak suretiyle toplumları yönetmek için oluşturulmuş, bir nevi anayasal düzenlemelerdir.
ancak zaman içinde öyle ilahi güçler atfedilmiştir ki bu kitaplara, insanlar bunları kutsal görmeye başlayarak, yaşamlarını kitaplarda yazılanlara göre yaşamaya başlamışlardır. taa ki aydınlanma ile beraber insanların sorgulama, araştırma, neden - niçin sorularını yöneltme skilllerini kazanmalarına kadar. insanoğlunun düşük levellarda çok ilahi buldukları için körü körüne inandıkları bu kitaplar ilerleyen bölümlerde aslında çok da mantıklı olmadıklarından sorgulanması gereken olgular olarak görülmeye başlanmıştır ki, bu durum aslında binlerce yıl önceki şartlara göre yazıldığından dolayı artık manevi ihtiyaçları bile gideremeyen kitapların da çağlara göre yorumlanmasına yol açarak daha düzgün sonuçlara varılmasına sebebiyet vermiştir. ha neticede hala körü körüne inananlar yok mu? var. yadırgamak doğru mu? kesinlikle hayır. sadece biraz mantık çerçevesi içerisinde olaya yaklaşmak karşılıklı tartışmaların daha üst düzey platformlarda gerçekleşmesini sağlayacaktır. let the fight begin.
şu çelişkiden kurtulamayan insan tasavvurudur: madem allah var, bizi neden yaratmıştır? bizi yaratıp bırakan allah'ın var olup olmaması arasında ne fark vardır? böyle bir allah'a neden inanayım, benim böyle bir allaha neden ihtiyacım var? ya da bir hesap makinesini yapan adam onun nasıl kullanılacağına ilişkin bir klavuz da yazıyorsa, bu evreni yaratan allah da o evrende nasıl, neye göre, ne şekilde yaşanacağına ilişkin bir klavuz yazmamış mıdır?
kitapların sadece o dönemin şartlarını ve tarihini yansıttığını bilen adamdır bunu kavraya bilmiştir.
hatta butun kutsal dinlerin kitapların değiştirildiğinede inanan insandır ayrıca.
doğru önermedir. keza kusursuz bir sistemde işleyen kainatın varlığı tanrının varlığını kanıtlamakla beraber, insanın zekası hiç de buna inandırılmak için birilerine* ihtiyaç duymamalıdır. ben koyun değilim, sen söylemeden de bilebilirim hesabı.