dine inanmadan bilime bakarsanız ohooo böyle devasa inanılmaz bir büyüklük içinde bir toz tanesinde yaşıyoruz ve hiçbir önemimiz yok.. dünya yuvarlak bir hapishane biyere gidemeyiz yaşarken ve yaşarken ne yaparsak yanımıza kârdır. ölünce gerisi yoktur bilimsel olarak.. ha buna inanmayanlar için yeni versiyonda reenkarnasyon var sadece.. ve biz toplu bilinciz.. bu kabul.. üst bilince bağlıyız bu da kabul.. ama üst bilinç diğer bizim bilinçlerimizle iletişime geçecek kadar bilinçli olamaz, dinler yalandır der bilim..
ve dini kitaplar ne savunuyorsa muhakkak tersine inandırmak amacındadır... Dünya düz değil yuvarlak...evrim teorisine göre insan sudan yaratıldı oysa ki topraktan yaratıldı dinlere göre... aklımda kalan birkaç şey...
Dinin bilimi engellediği görüşü tamamen kandırmacadır... Sorgualamdan her denene inanmaktır engellemeyi getiren şey ve Bilimin kendisi şuanda sorgulamayı yasaklayan bir çıkmazın içerisindedir.
Bizin dinimizde bakarsanız dini kitabımız birçok soru içemektedir... Çünkü Allah düşünmemizi tavsiye etmektedir.. Düşünün * Sorgulayın ya ben bu uzaya çıktık diyolar hani nerede neden hiçbir bilgisayar animasyonu olmayan film yok diye sorun? herleyi sorglayın.. Allah sorgulayanları sever, çünkğü gerçek sorgulanmaktan çekinmez ki.. sadece yalancı bilim insanları korkar sorulardan ve kavga eder...
maalesef yanlış bir kıyastır. din ,bilime alternatif değildir. din ; insanlığın en derin felsefi sorularına cevap verir. bilim ise doğayı, olguları açıklar. birbirine zıt veya eş alan değillerdir.
bilime kurban olsunlar kurban... masallarla avunacağıma, gerçeklerle yüzleşerim ben... malesef bu topraklardan bilim denilen güzellik tamamen çekip gidecek zaten yoktu da saygın bir kaç bilim insanından feyz alıyorduk lakin onlarda küstürülüp kaçırılır eminim ki...
''bir yalan, hangi amaç için söylenmiş olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür.''
che guevera
ikisi de bilginin kaynağını çok farklı yerlerde arar ve bulurlar. o yüzden ısrarla (bkz: epistemoloji)
dini bilginin kaynağı rasyonel akıl değildir. her anlamda en üstün olan yaratıcı tarafından doğru bilginin kalplere zuhur ettirildiğine inanılır ve bu savunulur. peki hangisi doğru dindir, bir dinin doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız? bu sorular insanın kendi iç muhasebeleri sonucunda çözülür. her ne kadar akıl yürütmek de zaman zaman kullanılsa bile, çoğu zaman kendi kendini doğrulayan tezler eşliğinde devam edilir bu iç yolculuğa.
bilim ise yanlışlanabilir bilgiler üretir. bilginin kaynağı insan aklı ve o aklın algıladığı gözlemler, deneylerdir. örneğin newton çıkıp da fiziğin temel yasalarını ortaya koyduğunda insanlar "bu newton denen adam güvenilir birisidir. ben ona inanıyorum ve verdiği bilgilerin doğruluğuna iman ediyorum" demediler. bilakis, skeptik bir şekilde onun verdiği bilgileri defalarca çürütmek için denediler, test ettiler. kaldı ki sonunda da einstein çıktı ve newton fiziğinin eksiklerini kapattı. bu sürecin böyle devam edeceğini varsaymak gayet de mümkündür.
bilim yararlı bilgiler üretir. yararlıdan kasıt şudur, mesela pi sayısı sonsuza kadar uzayıp gittiği ve hiç de devirli gitmediği için onu tam yüzde yüz hesap etmek imkansızdır. fakat siz yaptığınız hesapta yüzde kaçlık bir doğruluk oranı aradığınıza bağlı olarak pi'yi belli bir sayı olarak varsayabilirsiniz. misal, çok basit bir işlem yapıyorsunuz ve kaba taslak bir sonuca ulaşmaya çalışıyorsunuz, o zaman virgülden sonraki iki basamak yeterli olabilir. ama daha hassas işlemlerde belki on basamağa kadar gitmeniz gerekebilir.
bu da bizi şuraya getirir. bilimde her zaman yüzde yüzlük bir doğruluk payına ulaşılamayabilir. çoğunlukla da öyledir zaten. ancak ihtiyaçlarımıza karşılık verecek kadar doğru olan bir varsayım, kabul edilip uygulanabilir. bu da tekniğin gelişmesine yardımcı olur.
şimdi hani diyorlar ya, falanca din (bu bizim dinimiz için de geçerli) filanca bilgiyi teee bilmem kaç yıl önce vermişti zaten diye... iyi de güzel kardeşim, ne hikmetse o bilginin o kitapta ya da kaynakta verilmiş olduğu bilgisine de biz o bilginin kendisine ulaştıktan çok sonra ulaştık? onu ne yapacağız?
doğrudur, kuranda dünyanın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir. ama asırlar boyu aynı ayet, islam alimleri tarafından dünyanın düz olduğunun delili olarak gösterildi. bugün de bazı islam alimleri kuranda evrimin var olduğuna dair izler bulduklarını iddia ediyorlar. tabi yine çoğu islam uleması da karşı çıkıyor. eğer yarın bir gün tıpkı dünyanın yuvarlaklığı gibi evrim teorisi de inkar edilemeyecek hale gelirse o zaman da "bakın bu da kuran'da yazıyordu" diyeceğiz. iyi güzel de, evrimin kuranda yazdığını evrim teorisi ortaya atılmadan önce bir allahın kulu da çıkıp araştırmamışsa, hatta bu teori ortaya atıldıktan sonra bile yüzyıllarca "bunlar saçmalıktır, hurafedir" denilerek insanlar bu konuyu araştırmaktan alıkonulmuşlarsa, bu dakikadan sonra bu bilginin kuranda yazıyor olmasının ne anlamı kalıyor?
geçenlerde de cüppeli asteroidi incelemek için araç gönderenlere sitem etmişti, "hepsi kuranda yazıyor, verin bana üç yüz bin dolar ben size söyleyeyim". şu öneriyi dini açıdan incelediğinizde nasıl sarsılmaz bir imanı gösteriyorsa, bilimsel açıdan da o kadar sakat ve ahmakça duruyor. daha önce de dediğim gibi, bilimde bilginin kaynağı "gaipten indiğine inanılan kitaplar" değildir. bunu o kitapları aşağılamak için söylemiyorum. onun yeri ayrıdır. ama bilim söz konusu ise bu kitaplar kaynak olarak gösterilemez. gösterildiği vakit, insanlar dünyanın düz olduğuna inanırken dünyanın düz olduğunu söyleyen, yuvarlak olduğu kanıtlanınca yuvarlak olduğunu yazdığı anlaşılan kehanetlere (tıpkı nostradamus kehanetleri gibi) dönüşür.
bu hususu kuran-ı kerimi örnek göstererek verebiliriz. teknolojinin henüz gelişmediği , 633 senesinde tamamlanan kuran-ı kerim , o zamanın teknolojisiyle bulunması imkansız bilğileri bize aktarmıştır.
insanın kaç kromozom olduğu , dünyanın aya uzaklığı şimdiki ay ve gün tanımı.
Kuran-ı kerim de gün kelimesi 365 defa geçer.
Aynı şekilde erkek kelimesi 23 kadın kelimesi de 23 defa geçer ve bir insan 46 kromozom olarak doğar.