din toplumsal hayatı veya maneviyatı düzenlemek için vardır.
bilimse kendi kuralları içinde var olur.
din bütün bilim kuramlarını açıklamak zorunda olmadığı gibi, bilimin de dinle ilgili konulara açıklık getirmek gibi bir misyonu yoktur.
birisi kuzey birisi güneydir. birisi batı birisi doğudur, zıttır.
din insanı huzura kavuşturmak ister, arkaplanda korku ile mükafatı kullanır.
bilim gizemleri çözmek ister, bunun için korkuların üzerine gider, gerçek bilim merak eder mükafat beklemez... (burada bilim ve ticari bilim ayrılıyor)
ikiside birbirine dosttur. Hatta teşvik edicidir. Ancak insanın nefsini serbest bırakmayı düstur edinen, canın ne istiyorsa onu yap diyerek insanı hayvan kategorisine alan felsefe hariç. yanlış anlaşılmasın felsefe ikidir. (Cümlenin orjinali: yanlış anlaşılmasın, avrupa ikidir.)
dinde bilime, bilimde dine yer olmamasından mütevellit(işin teorik kısmıyla gelenin götüne plaket sokuyorum, uyarayım) benim yurdumda ikisinin de ayakta seyahat ettiğini söyler ve bilimin daha çabuk yorulacağını da belirtmek isterim.
zira başı örtülü olana yer verir benim yurdumun insanı. hatta başı açığın "insaniyet" namına verdiği yeri hacı amca başı kapalı olana hunharca verir "din" uğruna.
sonuç mu? ikisi de ayakta giderler, hacı amca camiye gidince "din" der, doktora gidince "bilim".
bu hususu kuran-ı kerimi örnek göstererek verebiliriz. teknolojinin henüz gelişmediği , 633 senesinde tamamlanan kuran-ı kerim , o zamanın teknolojisiyle bulunması imkansız bilğileri bize aktarmıştır.
insanın kaç kromozom olduğu , dünyanın aya uzaklığı şimdiki ay ve gün tanımı.
Kuran-ı kerim de gün kelimesi 365 defa geçer.
Aynı şekilde erkek kelimesi 23 kadın kelimesi de 23 defa geçer ve bir insan 46 kromozom olarak doğar.
ikisi de bilginin kaynağını çok farklı yerlerde arar ve bulurlar. o yüzden ısrarla (bkz: epistemoloji)
dini bilginin kaynağı rasyonel akıl değildir. her anlamda en üstün olan yaratıcı tarafından doğru bilginin kalplere zuhur ettirildiğine inanılır ve bu savunulur. peki hangisi doğru dindir, bir dinin doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız? bu sorular insanın kendi iç muhasebeleri sonucunda çözülür. her ne kadar akıl yürütmek de zaman zaman kullanılsa bile, çoğu zaman kendi kendini doğrulayan tezler eşliğinde devam edilir bu iç yolculuğa.
bilim ise yanlışlanabilir bilgiler üretir. bilginin kaynağı insan aklı ve o aklın algıladığı gözlemler, deneylerdir. örneğin newton çıkıp da fiziğin temel yasalarını ortaya koyduğunda insanlar "bu newton denen adam güvenilir birisidir. ben ona inanıyorum ve verdiği bilgilerin doğruluğuna iman ediyorum" demediler. bilakis, skeptik bir şekilde onun verdiği bilgileri defalarca çürütmek için denediler, test ettiler. kaldı ki sonunda da einstein çıktı ve newton fiziğinin eksiklerini kapattı. bu sürecin böyle devam edeceğini varsaymak gayet de mümkündür.
bilim yararlı bilgiler üretir. yararlıdan kasıt şudur, mesela pi sayısı sonsuza kadar uzayıp gittiği ve hiç de devirli gitmediği için onu tam yüzde yüz hesap etmek imkansızdır. fakat siz yaptığınız hesapta yüzde kaçlık bir doğruluk oranı aradığınıza bağlı olarak pi'yi belli bir sayı olarak varsayabilirsiniz. misal, çok basit bir işlem yapıyorsunuz ve kaba taslak bir sonuca ulaşmaya çalışıyorsunuz, o zaman virgülden sonraki iki basamak yeterli olabilir. ama daha hassas işlemlerde belki on basamağa kadar gitmeniz gerekebilir.
bu da bizi şuraya getirir. bilimde her zaman yüzde yüzlük bir doğruluk payına ulaşılamayabilir. çoğunlukla da öyledir zaten. ancak ihtiyaçlarımıza karşılık verecek kadar doğru olan bir varsayım, kabul edilip uygulanabilir. bu da tekniğin gelişmesine yardımcı olur.
şimdi hani diyorlar ya, falanca din (bu bizim dinimiz için de geçerli) filanca bilgiyi teee bilmem kaç yıl önce vermişti zaten diye... iyi de güzel kardeşim, ne hikmetse o bilginin o kitapta ya da kaynakta verilmiş olduğu bilgisine de biz o bilginin kendisine ulaştıktan çok sonra ulaştık? onu ne yapacağız?
doğrudur, kuranda dünyanın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir. ama asırlar boyu aynı ayet, islam alimleri tarafından dünyanın düz olduğunun delili olarak gösterildi. bugün de bazı islam alimleri kuranda evrimin var olduğuna dair izler bulduklarını iddia ediyorlar. tabi yine çoğu islam uleması da karşı çıkıyor. eğer yarın bir gün tıpkı dünyanın yuvarlaklığı gibi evrim teorisi de inkar edilemeyecek hale gelirse o zaman da "bakın bu da kuran'da yazıyordu" diyeceğiz. iyi güzel de, evrimin kuranda yazdığını evrim teorisi ortaya atılmadan önce bir allahın kulu da çıkıp araştırmamışsa, hatta bu teori ortaya atıldıktan sonra bile yüzyıllarca "bunlar saçmalıktır, hurafedir" denilerek insanlar bu konuyu araştırmaktan alıkonulmuşlarsa, bu dakikadan sonra bu bilginin kuranda yazıyor olmasının ne anlamı kalıyor?
geçenlerde de cüppeli asteroidi incelemek için araç gönderenlere sitem etmişti, "hepsi kuranda yazıyor, verin bana üç yüz bin dolar ben size söyleyeyim". şu öneriyi dini açıdan incelediğinizde nasıl sarsılmaz bir imanı gösteriyorsa, bilimsel açıdan da o kadar sakat ve ahmakça duruyor. daha önce de dediğim gibi, bilimde bilginin kaynağı "gaipten indiğine inanılan kitaplar" değildir. bunu o kitapları aşağılamak için söylemiyorum. onun yeri ayrıdır. ama bilim söz konusu ise bu kitaplar kaynak olarak gösterilemez. gösterildiği vakit, insanlar dünyanın düz olduğuna inanırken dünyanın düz olduğunu söyleyen, yuvarlak olduğu kanıtlanınca yuvarlak olduğunu yazdığı anlaşılan kehanetlere (tıpkı nostradamus kehanetleri gibi) dönüşür.