önceleri yani laik sistem keşfedilene kadar devletin olmazsa olmazlarından olan ikiliydi.ikisi de birbirini tamamlayıcı güçlerdi.siyaset yasa yapmada din ise bu yasayı insanların zayıf yönlerinden yani tanrı ile kandırarak veya korkutarak bu yasaları kabul ettirirmede kullanılırdı.ardından laik düzene yani demokrasiye geçildi ve din artık yönetim aracı olmaktan çıkıp insanların özel yaşantısına girdi ve dinin artık etkisininin, en azından yönetimde yitirildiği zannedildi fakat hiç de öyle değildi.çünkü din biçim değiştirip kişiselleşti yani dinsiz bir insanın siyaset yapamayacağı yapsa dahi halk tarafından benimsenmeyeceği yani iktidara getirilemeyeceği anlaşıldı.burdan da anlaşılacağı üzre siyaset yapmak için din ilk planda olmalıdır, siyaset yapan biri için din olmazsa olmazlardandır.
kesin kez birbirinden ayrılması gereken iki ayrı kulvar.
birbirlerini istismar etmeleri çok kolay.
bu durum hem dini hemde siyaseti yıpratır ve insanları birleştirici yanı zayıflar buda toplumda huzursuzluğa ve sapkınlığa neden olur.
ikisi de kişinin kendi içerisinde seçmesi gerekli olan ve saygı duyulması gerekendir. fakat artık kimse kimseyi umursamadığı için din gibi kutsal siyaset gibi öznel bir şeye dil uzatılır olmuş.
Din kendi içinde yaşanmalıdır ve siyasetten uzak durmalıdır. Ne dini ele alan siyaset ne de siyaseti ele alan din amacına ulaşmış değildir. Günümüzde bazı toplumlar siyaseti dinle harmanlamaya çalışarak insanların inançlarını kullanmakta.