laikliğin tanımı olduğu farzedilen şeydir, küçük beyinli ilkokuldan kalma veletlere göre.
laiklik; sizin ilkokul sıralarında öğrendiğiniz tanımıyla sınırlı olmayacak bir kavramdır.
laiklik; devletin akıl ve bilim ile yönetilip, vatandaşlarına objektif bakabildiği, %99 çoğunluğun içerisinde %1 azınlığın rahatça yaşayabilmesini sağlamasıdır. görüldüğü üzere, aslında din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gibi sığ bir tanımı yoktur. aslında dinle ilgili pek bir tanımı da yoktur. objektiflikle alakalıdır tamamen. vatandaşlarına eşit yaklaşabilmesiyle alakalıdır.
her neyse, nerde kalmıştık "kamusal alanda hulalalalala." koşuşturun şimdi.
ulusalcıların laiklik ilkesi ile tanıştıkları günden beri tekrarladığı hededir.*
din ve vicdan özgürlüğü kısmına gelince de genelde hebele hübele diye devam ederler.
kısaca dinin devlet işlerinden çıkarılması demektir.
eğer o din islam dini ise müslüman bir kişi veya topluluk tarafından asla yapılamayacak bir harekettir.
islam dini, değil sadece devlet yönetmek, kainatı yaratan yaratıcının nasıl nefes alacağımızı bile bize öğrettiği allah'ın yegane dinidir. devlet işlerinden onu çıkarmak demek, hayatın çoğu alanından çıkarmak anlamına gelmektedir.
atatürk'ü sevmemek için tek bir sebep arayanların anlaması gereken ilk madde budur.
Akıllıkltır , dini yobaz elinden kurtarmak ve inançlı insanların allah adına sömürüsünü engellemektir.
insanlık onurunun rafa kaldırılmamasıdır.
Şıh , derviş ve cemaat lideri durumundaki kişilerin insanların inançlarını kullanarak kendi egemenliklerini yayamadığı durumda
fındık beyinli cemaat kişilerine dini propoganda ile aşılanıp ortaya çıkarılan düşüncedir.
medeni bir toplum olmanın ilk ve en kapsamlı kuralıdır.
devleti bir dine, şekle, renge sokmayıp, yalnızca üstlendiği yegane görevleri yerine getirmesi gerektiğinin düşünülmesi.
laiklik hiç bir zaman doğru algılanmamış bir ilkedir. bırakın devleti, kişi de kendi özel hayatında laik olabilirse ancak huzurlu ve mutlu bir toplum yapısı oluşur. bireyler kamu hayatına, işin konusu dışında görüş ve taraflarını ortaya koyduklarında, iç ayrışma, ötekileşme kaçınılmazdır.
ülkemizde her zaman yanlış anlaşılan bir müessesedir. din ve devlet işleri birbirinden ayrılma noktasında değildir laiklik laiklik din ve vicdan özgürlüğüdür.
neden ayrılmalı kısmını bir örnekle açıklamak isterim,
malum 17 aralık operasyonları ve sonrasında yaşanan süreç aslında bu fikir ile ilgili çok net örnekler sundu bize ve ben bunlardan birini, yani kardeşine sahip çık emri adı altında yaşananlara sebep olan kımselerin kollanması gerekteği fikrinin savunulması üzerinden devam edeceğim.
hukuk olayları toplumsal değerleri kullanmadan, kişilere indirgemeden, evrensel bakış açısı ve kurallar çerçevesinde değerlendirir.
yani hukuk açısından kardeşin korunması diye birşey olamaz çünkü herkes eşit görüldüğünden, birinin korunması veya diğerinin aşağıya çekilmesi diye birşey yoktur. burada belirtmek isterim ki bir insan olarak herkes hukuksuz bir toplumda belki kayrılır avantaj sağlar ancak gün gelir aşağıya çekilmede yaşar. bu yüzdendır ki adaletin temeli eşitlik ilkesine bağlı bir hukuk sistemidir.
gelelim dini inanışlarla yoruma,
burada kardeşine sahip çık kolla ile demek istenen şey basit şekliyle ona adeletli davran yardıma ihtiyacı olduğunda yanında oldur fakat bunu belki bilerek belki bilmeyerek ama çoğunluğu bilerek her fırsatta her şartta yardım et şeklinde yorumlamıştırlar. böyle birşey mümkün olabilir mi? yani hangi din kardeşin hırsızlık yapsa tecavüz etse adam bile öldürse ona yardım et diyebilir?
işte bunun gibi onlarca örnek var ve dinin aktardıkları çoğu zaman yoruma açık olduğundan vede insan tarafından sürekli çıkar doğrultusunda kullanıldığından adeletin olduğu bir yerde asla hukuk yerine geçemez.
bu yüzdendir ki din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması herkes için zorunluluktur.