Cami dururken neden bir de tekke çıktı.? diyede sorular uzayabilir.. Madem dinimizin şartı şurtu belli, inandığımız rab belli, klavuzumuz Hz. Muhammet belli, peki neden yüzlerce ayrı ayrı tarikat var.. Şeyhlere şıhlara, neden peygamber gibi tapılıyor.? Peygamberimizin bir tarikatı varmıydı.? varsa bu hangisiydi.? eğer yoksa neden tarikata gerek duyuldu.? diye bir çok soru sorulabilir ve cavabı neden alınamaz.? sorularının en yalınıdır.. ''din varken neden tarikatlar oldu'' sorusu..!!
tarikatlar dinine bağlı insanların sohbet yeri,gönül bağı kurdukları yerdir. nasıl ki demokrasi varken partiler kuruldu, bu da öyledir. fakat günümüzde tarikatlar işlevini yitirmiş ve siyasal oyunlara alet edilmiş, adeta para tuzağı haline gelmiştir. (bkz: gülen cemaati)
Bu gibi oluşumlar hiçbir zaman gönülden dine bağlı oluşumlar değillerdir.
şöyle denebilir ki okuldan eve giden pek çok yol vardır sonuçta hepsi aynı noktaya çıkar tabi yanlış yola sapmadıysan. tarikatlar da buna benzer aslında hepsi farklı yoldan aynı noktaya çıkmaya çalışır, temelleri bir evliyanın ya da alimin eğittiği insanlara dayanır. insanlar onu ya da onun öğrencilerinden gördüklerini uygular ve bu şekilde dallanır budaklanır.
islamiyette ruhban sınıfının olmaması din tabanlı ekonomik-sosyal-siyasi faaliyetlerde bulunmak isteyen güruhun elini hep zayıflatmıştır. bu sınıfı yaratmak adına son derece etkili kullanılır tarikatlar.
Tarikat yol manasındadır. Tasavvufun yani nefsi terbiye edip hakka ulaşmanın yoludur. Bu işin okuludur. Siyasetle, parayla pulla işi olmayan insanlardır bu yolda gidenler. Yolun kendisi zühd olduğundan haberi olmayan ve 28 şubat ın kirli propagandasıyla beyni sulanmış gençlerimiz, tarikat denilince akıllarına para, kadın, siyaset getirmektedir. Tasavvufun en büyük düşmanları elbette bu tırt gençlik değil, malesef ülkemizde de rağbet gören vehhabi akımıdır.
çok isabetli bir sorudur. ekoller, görüşler, yorumlar olacaktır ancak herkes birbirini şuculukla buculukla suçlayınca vaziyetin öyle olmadığı anlaşılmaktadır. islam ve kur'an birleştirici olmalıyken herkes kendisinin hak yolda olduğunu diğerlerinin sapmış olduğunu iddia ediyor. emevi saltanatperestleri dini saltanat ve tahhakküm aracına çevirince, tasavvuf ehli yer altına çekilmiş ve içe kapanmıştır. çok sonradan ise bu yapılar bir takım nefisler tarafından menfaat aracı haline gelmiştir. temeli nefsi işin içine katmak ve örtülü rablık taslayarak şirk koşmaktır. oysa ki kulu için allah rab olarak da ilah olarak da yeter. işte konuyla ilgili bazı kur'an ayetleri;
'dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. onların işi allah'a kalmıştır. allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.' enam suresi(159)
'sizin için, dinden, nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, ibrahim'e, mûsa'ya ve isa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.' şura suresi (13)
'hep birlikte allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.' ali imran suresi(103)
'emin ol, bu kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. o halde, dini yalnız ona özgüleyerek allah'a ibadet et/o'nun için iş yapıp değer üret!. gözünüzü açıp kendinize gelin! arı-duru din yalnız ve yalnız allah'ındır! o'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "biz onlara, bizi allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. şu bir gerçek ki, allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.' zümer suresi (2-3)
'oysaki onlara, dini yalnız o'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece allah'a ibadet etmeleri, namazı/duayı yerine getirmeleri, zekâtı vermeleri emredilmişti. işte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din' beyyine suresi (5)
'rabbinizden size indirilene uyun; o'nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!' araf suresi (3)