Şeriaatın dini faşizmin milliyeti yoktur . Din üzerinden siyaset yapmak teokratik oligarşiyi savunmak , ırk üzerinden siyaset yapmak ise faşizmi savunmaktır. Her ikisi de totaliter , baskıcı sistemlerdir. Ülkemizde ise ikisi bir arada 1950 'lerden bu yana değişik iktidar partilerince dışa güdümlü olarak demokrasi ve özgürlük adıyla laik Cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine saldırmaktadır.
insanların manevi duygularıyla oynamaktan başka bir şey değildir. asıl önemlisi insanların böyle şeytanların peşinde nasıl koştuklarıdır. din; kişi ile allah arasında olan bir olgudur. sonuçta, politikacı falan gibi aracılara gereksinim duyulmaması gerekir kanımca.
dini alet ederek siyaset yapmaktır. laik bir devlette dinin devlet işlerinde kullanılması kabul edilemez. ama bir milleti birbirine kenetleyen en önemli olgulardan olan dini göz önünde bulundurmadan, gereken önemi göstermeden halkın ihtiyaçlarına karşılık vermek mümkün değildir. buna, fener rum patrikhanesi'nin vatikan'la olan ekümenik polemiğinin siyasete yansıtılması örnek gösterilebilir.
türkiye de tüm siyası partilerin yaptığı şeydir...
kimisi din yanlısı olarak oy toplamaya çalışır, ülkenin yüzde doksandokuz müslüman düşüncesiyle...
kimisi de din karşıtı olarak oy toplamaya çalışır, din bağnazlıktır, modern dünya da inançlara yer yoktur, devletin dini olmaz, din halk için geçerlidir onlar da sadece evlerinde inanabilirler düşüncesiyle...
sonuçta; bazılarına göre rejimin en büyük düşmanı olarak görünsede ya da inanç önemlidir diye düşünülse de her zaman din siyasiler tarafından sömürülmüştür ve sömürülmeye üstünden iyi ya da kötü şekilde prim yapılmaya devam edecektir...
her iki kesimin de her platformda saygıdan söz etmeleri ise bu tür davranışlarıyla yine kendileri tarafından çürütülmektedir...
yapanın öznelliğinden, kim olduğundan çok, toplumsal gelişmişlik seviyemizin bu istismara açık olması üzücüdür. evet, hemen her parti yapmaktadır bunu, genel yanlış doğruya götürse bugün dahil olmak için kapısında yattıklarımızsan ilerde olurduk.
eger din uzerinden siyaset yapmak soylemiyle kasit dini kullanarak siyaset yapmaksa. en guzel ornegini deniz baykal vermistir, vermektedir. tayyip erdogan'nin da yaptigi, yapmakta oldugu sey budur. iki siyasetcimiz icin de sadece bunu yapiyorlar diyemeyiz tabi ki ikisininde farkli konularda farkli ve gelecek vaat edici politikalar vardir elbette ama dini siyasete karistirma eylemi o veya bu sekilde yapilmaktadir. peki biz niye bu durumu anormal bir durum olarak gormekteyiz, asil sorun budur. yahudi devleti olan israil bunu gayet legal bir sekilde yapmaktadir. abd ozgurlukler ulkesi olarak adledilir hep ama izledikleri politikalar takip edildiginde altindan neoconlar cikmaktadir.cin deseniz dinsizligi bir din olarak yerlestirmis bir ulkedir. yine temelinde din odagi vardir. avrupa birligi; hacli seferleri zamanlarinda hristiyan birligi olarak kurulmustur. siyonizm, masonlar dunyanin devlet olmayan ama pek cok devletten daha guclu bir siyasi gucu olan kuruluslar * gucunu dinlerinden almaktadir. kisacasi dunya din siyaseti uzerinde donmektedir. ve bu yeni cikmis bir siyaset turu degildir. ne zaman ortaya ciktigi ise yapmadigim tarihsel arastirmalar sonucu yahudiligin gelmesiyle diye tahmin etmekteyim. peki; din uzerinden siyaset yapmak yanlis midir? tekrar dusunelim. ayrica (bkz: #2175235)
en çok tutan siyasettir, bakalım tarihe, din üzerinden siyaset yapanlar kitleleri bir adım ileri götürmemişlerdir.
bunun suçlusu bu popülizmin uygulayıcıları değil, bunun yerine despotizmi koyan, dinsel otoriteyi bireysel otoriteleriyle değiştirmeye kalkan faşizan liderlerdir,
bir tarafın dindar kesimi hedef kitle görerek diğer tarafın da dindar kesimi rejim düşmanı ilan etmesiyle ülkemizde vuku bulmuş durumdur. şimdi burda hangisi din üzerinden siyaset yapıyo derseniz, yapmayan mı var? bunun türkçesi bok sidiğe mana bulmuştur.
dindar kesimin kazançlı çıkmasının sebebi ne?
onlar birşeyi savundular.
dindar kesimi rejim düşmanı ilan edenler neden kaybetti?
onların tek siyaseti dindar kesime tü kaka demekti.
bir dahaki seçime kadar da patron bellidir ve türkiyede iki kişiden biri de patrona oy vermiştir. o yüzden demokrasiye inanan bir toplum olarak hükümetimizin arkasında duralım ama yanlışlarında da muhalefet görevimizi asla aksatmayalım.
türkiye siyasetinin en önemli hastalıklarından biridir. şuursuz, bilgisiz kulaktan dolma islami eğitim alan insanımızın da çocuk gibi çabucak kanması durumudur. akıllı düşünen ve olayları sorgulayan insanlar bu tuzaklara düşmemektedir. bu zamanda herkes kendini yetiştirmek zorundadır yoksa hayatı boyunca köle olmaya mahkunmdur.
din, cumhuriyet, atatürk, demokrasi, kutsal sayılan genel geçer(ülkede) tabular üzerinde siyaset yapılması iri kıyım şekilde yanlıştır. bunu yapan kişiler sağ diye anılsalar da. geçmişe göz attığımızda sol da bunu pek hala kendine yararlı bir şekilde kullanmıştır. yargıya gitmeyip bunu seçim malzemesi yapmışlardır. tekrar izah etmek istiyorum. tüm dünya bir dinden, bir düşünceden, bir ulustan olsa karışıklık olmayacak mı? zaman zaiyatı vermeyeyim. cevap vereyim.
olacak, pekala. dünya rant dünyasıdır. babası olsa insan kendi özgürlüğünü(rant a dönüşmüdür şu asırda) sınırladığında basıyor babasının boğazına..
en az kavramlar üzerinden siyaset yapmak kadar iğrenç bir eylemdir. yıllardır laiklik nedir diye insanlar birbirini yiyor. laikliğin tanımını yaptıktan sonra her şey düzelecek mi a.k? fakirin karnı doyacak, işsizler iş bulacak, sosyal hizmetler daha iyiye mi gidecek? anca boş laf üretiyoruz, bir şeyler tanımlamaya çalışıyoruz. bu konuların tartışıldığı sürede elle tutulur icraatlar yapılsa her şey daha iyiye ve güzele gidecek ama nerde o düşünce? he nerde?
olmaması gerekenlerden fakat bu yaşadığımız dünyada pek geçerli olmayan bir şey. zaten düşünüldüğünde siyaset de biraz böyle bir şey özünde. kendi mecrası olmayan, bütün kavramlarla iç içe girmiş karmaşık bir dünya.
12 eylül sonrası türkiye'sinde türk ulusunun önüne konan yeni bir ayrışma, kutuplaşma, milli bütünlüğümüzü zayıflatma ve gerektiğinde siyasi istikrarsızlık yaratma politikasının maşa olarak kullandığı kesimlere sık sık uygulattığı yöntemdir. aynı mantık bu ülkede laikliği; dini inanç özgürlüğünü teminat altına alan bir ilke olarak değil, dini siyasete alet edenlerin ekmeğine yağ sürercesine inanç özgürlüğüne baskı yapan bunun sonucunda belli bir tepki doğuran bir kavram haline getiren yöntemi de karşı kesime uygulatmaktadır. bu politika bununla kalmayıp bir de temelde isimleri bile tamamen aynı harflerden oluşan iki kardeşi türk-kürt sizin isminizin harflerinin yerleri farklı diyerek düşman eden bir yöntemi de uygulatmaktadır. bu yüzden türkiye gerçek sorunlarına karşı (istihdam, eğitim, sağlık, sosyal refah vs.)politika üretemeyen daha doğrusu bunlara fırsat bulamayan her an bir siyasi kriz eşiğinde olan bir ülke konumunda olmuştur.
mantık basittir;
erdoğangiller'in büyük başarıyla becerdiği hadisedir.öncelikle din üzerinden siyaset yapan kişi halkını çok sever ve o yüzden halkın zayıf noktası olan dinden medet umar, unutmamalı her şey allah için...