yolsuzluk, hırsızlık ve şeriat gibi negatif şeylere rağmen prim yapıyor. bu ülkede pozitif bilim olmaz, aydın kesim koyun sürüsü arasında sıkışır kalır. muasır medeniyetler seviyesine ulaşamayız.
dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz diye hava atarlar. 1992'de de 17. idik. bilmezler. sanki 40.lıktan gelip 17.liğe yükseldik sanarlar. büyük ekonomiye sahip olmanın nüfusla alakalı olduğunu bilmezler. refahlık anlamına gelmediğini anlamazlar.
Adamlar ortaya atılıyor, sahneye çıkıyor ve islam, din, iman, Kur'an, mâneviyat propafandası yapıyor. Ne güzel... Lakin bunların bir kısmına bakıyorsunuz, din edebiyatı yapmaya başlarken fakir kimselerdi, bir müddet sonra zenginleşiyorlar. Bu zenginlikleri normal ve helal ticaret, sanayi, ihracat ithalat, tarım, hayvancılık, çeşitli hizmetler yoluyla mı oluyor? Böyle faaliyetleri yok. Peki nasıl zenginleşiveriyorlar? işte mesele buradadır. Bu dinci, islamcı, muhafazakâr görünen kimseler helal ve normal yollarla zengin olmamışlarsa ortada din istismarı vardır.
Türkiye'de zenginleşmek, hem de çok zenginleşmek için normal ve helal yolların dışında haram, kirli, karanlık, necis yollar vardır. Bazılarını sayayım:
ihalelere fesat karıştırmak.
inşaat yapılmasına izin olmayan arazilere inşaat izni vermek.
Bir arsa var. Bunun dörtte birine inşaat yapılmasına izin verilmiş. Bu dörtte biri dörtte üçe çıkartmak ve bundan yüklü bir komisyon almak.
Sekiz kata izin var, allem edip kalem edip bunu on dört kata çıkartmak ve bundan komisyon almak.
Bazı bölgelerin, arazilerin çok değerleneceğini "içeriden" öğrenip buralarda ucuza arazi kapatıp sonra on misline satmak.
Kural şudur:
Dindar bir kimse, hem din edebiyatı yapıyor, hem de buna paralel olarak haram yollarla zenginleşiyorsa o bir din sömürücüsüdür.
Müslümanın serveti helal olmalıdır.
islama, Kur'ana, Şeriata, Ümmete hizmet eden Müslüman şahsiyetlerin mal ve servet beyanları açık ve şeffaf olmalıdır.
Kötü ve bozuk düzenlerde kötü ve bozuk yollarla ve metotlarla zengin olunabilir fetvası şeytanîdir.
Niçin? Çünkü bu şeytanî fetva islam'ın istikamet temel prensip ve şartına aykırıdır.
Müslüman Darülislam'da da, Darülharb'te de doğru ve dürüst olmakla mükelleftir.
Ülkemizdeki kâfirler ve münafıklar yıllar boyunca en normal, en tabiî, en haklı dinî faaliyetleri, istekleri, emelleri din istismarı/sömürüsü olarak vasıflandırdılar ve hizmet ehli temiz ve ihlaslı Müslümanlara büyük eziyetler ve zulümler ettiler.
Bir Mason devletin masonca idare edilmesi isteyince suç olmuyor da bir Müslüman islam prensiplerine göre idare edilmesini isteyince niçin suç olacakmış?
Sabataycılar, Cumhuriyeti bir Sabataycı Cumhuriyeti haline dönüştürmek için çalışınca suç olmayacak, bir Müslüman islam cumhuriyeti isteyince suç olacak.
Türkiye'de din sömürüsü vardır ama Sabataycıların, Kemalistlerin, Vesayet Sistemi taraftarlarının, egemen azınlıkların sömürü dediği şey başkadır ve gerçekte sömürü değildir.
1923'te bir islam Cumhuriyeti kurulmuştu. Anayasanın ikinci maddesinde "Devletin dini islamdır" yazılıydı. istanbul Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn vardı ve her hafta resmî merasimle Cuma namazına gidiyordu. Kabinede Şer'iye Vekaleti (Şeriat işleri Bakanlığı) vardı. Mahkemelerde Şeriata uygun kanunlarla hüküm veriliyordu. Başta ilk Cumhurbaşkanının refikası olmak üzere bütün islam kadın ve kızları tesettürlüydü. Hafta tatili Cuma günü idi. Toplu taşıma vasıtalarında kadınların yerleri ayrıydı. Ceza Kanunu'nda zina ağır suç olarak yazılıydı. Ramazan'da alenen (açıkta) oruç yiyen Müslümanlar polis tarafından tutuklanıyordu. 1923'te başına şapka geçiren bir Türk yine tutuklanıyordu. Çünkü şapka küfür alametiydi...
Yakın tarihimizde (1970'ler, 80'ler) düzen ve sistem bozuktur, çok kötüdür, bunu değiştirip yerine hak, âdil, insaflı, güvenli, temiz bir düzen getireceğiz edebiyatı yapan birtakım radikal Müslümanların, hızlı islamcıların daha sonra yüz seksen derece çark ederek bozuk düzenin kirli, kara, necis, haram, pis, cehennemî nimetlerine saldırmaları ve zenginleşmeleri ne ibretli bir trajedidir.
(Milli Gazete M.Şevket Eygi 06.10.2012 Din sömürüsü yazısından)
şu anki iktidarın ve yandaşlarının artık devamlı yaptığı bir şeydir. önceden arada sırada kullanıyorlardı fakat her an kullanmaya başladılar iğrendirici yaptıkları.
türkiye'deki dindarlara sık sık dayatılan itham. bütün dindarlar dini sömürüyor. dini ön plana o kadar çıkartmayan "temiz kalpliler" ise hiçbir itlikle puştlukla uğraşmıyor. baylar ve bayanlar; bu din sömürüsü geyiklerini ben ilk 2006 civarı yoğun bir şekilde gördüğümü hatırlıyorum. o günde de dindar insanlara türlü yaftalar yapıştırılırdı, bilirsiniz. ama kimse chp seçim otobüsündeki başörtülü kadın fotoğrafının sırrını çözememişti. aynı deniz baykal'ın çarlaflı bir iki kuklaya rozet takmasında olduğu gibi.
ve şimdi geldik "şalvarlı müftü"nün hanımına. sömürünün dik alası yapılmaya çalışıldı, fakat çuvalladı. çuvallayınca ne oldu? videoyu ilk izlediğinde "helal olsun abla" diyenler "akp projesi bu kadın" demeye başladılar. yavaş gel lan, yavaş gel ayı. biraz şerefli ol ulan ayı. ortaya çıkan her yalan akp projesi zaten. nasıl kafa la bu?
insanlık tarihi boyunca dünyayı inim inim inletmiş parazitlik örneğidir . orta çağ boyunca Avrupa son dönemlerinde Osmanlı ve şimdi de çoğu üçüncü dünya ülkesinde gördüğümüz pisliktir efenim .
sadace türkiye'de olmayan sömürü biçimidir.
ve yüzyıllar boyu tarihe karışmış devletlerde veya günümüzde hala varlığını koruyan devletlerde bu şekilde sömürü biçimi görülür.
örneğin iran'da dini bir sömürü söz konusudur peki israil'de olan bundan farklımıdır?
hayır ikiside sömürüdür.iran kuran'ı kullanır israil tevrat'ı.
genelde üçüncü dünya ülkelerinde daha çok uygulanan bir sömürü biçimi olduğunu söylersek yine yanılmış oluruz sonuçta israil'in bir içüncü dünya ülkesi olmadığını bilmeyenemiz yoktur.
konunun özüne inersek dünyanın her yerinde sağ ideoloji dini, milliyetçiliği şovenist bir yaklaşımla harmanlayarak kendi yönetim biçiminde dikta eder.
ve bunu kapitalist sistemle özdeşleştirerek vaşhi kapitalizm adını verdiğimiz korkunç sömürü ortaya çıkar.
bu sadace türkiye de akp hükümeti ile değil tüm dünyayı geçmişte, günümüzde varlığını sürdürmüş politik bir yaşam biçimidir.
ortaçağ klisesi günümüzün abd'si ve ne zaman nerde tekrar gerçek anlamda hortlar veya ölür süreç gösterir.
içinde yalnızca cahil insanları barındıran sömürü. bildiğimiz sömürge sisteminden pek farklı. bir taraf ezik iken diğer taraf kurnaz değil burada, aynen iki ve daha fazla cephe cahil cühela takımıdır.
bu işlere kananlar, bu işlerden faidelendiklerini zannedenler, bu işlerin sonucunda işinin ehline saldıranlar, bilgisizlikten kırılıp faydalananların kırdığı fay ile bilmediğine saldıranlar, vesaire...
türkiye'de yaşayan müslümanları veya yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı kendi çıkarlarınca kullanmanın, kandırmanın en kolay yolu " dini " kullanmaktır. eğitim seviyesi, kültür seviyesi, sosyolojik ilişkiler, yaşam biçimi ve ekonomik duruma baktığımızda, türkiye'de prim yapacak, su istimal edilecek, çıkarlar doğrultusunda kullanılacak, araç yapılacak en uygun şey -üzülerek söylüyorum ki- islami dini duygulardır. bu " dini duygular " siyasi anlamda, ekonomik anlamda, kültürel anlamda geçmişte de kullanılmıştır, bugün de kullanılmaktadır. çünkü dini duyguları satın alınan veya su istimal edilen insanların sorgulayabilecekleri şeyler, o insanların kafalarındaki inancın kendisine izin verdiği çizgiyle sınırlıdır. bu çizginin ötesine geçemeyen şahıslar ne yazık ki çizginin diğer tarafına geçebileceği zaman görebileceği gerçekleri, bulunduğu yerden göremez. bunlarla birlikte, sözünü ettiğim " dini duygular " o kişiye özel dini duygulardır. örneğin oruç baba türbesine her ramazan ayının ilk günü hücum edip, iftarlarını sirkeyle açan insanlar bunu " dini duygular " çerçevesinde yapar. gerçekte bu dini bir gereklilik veya islamiyetin şartı değildir. islamiyette böyle bir inanç da yoktur. ama burada su istimal edilen, kullanılan, araç yapılan şey islamiyettir.
çeşitli şekillerde " en yüce " inanışları satın alınmış veya su istimal edilmiş, fakat yukarıda bahsettiğim gibi, bunun farkında olmayan, olamayan kitleleri yönlendirmek çok kolay olmuştur. bunun örnekleri tarihte çokça vardır. örneğin bir menemen olayı, dinine sahip çıktığını zanneden gericiler tarafından gerçekleştirilmiştir. başı gövdeden ayrırıp sokaklarda gezdiren zihniyetin bunu " dine sahip çıkmak " adına yapmalarını zannetmeleridir en vahim olan. keza yakın tarihimizde sivas'ta meydana gelen madımak olayı, aynı şekilde kışkırtılmış, beyinleri yıkanmış, ne yaptığını bilmeyen gerici kitle tarafından yapılmıştır. cuma namazı'nı fırsat bilen provakatörlerin organize ettiği bu gerici eylem, kendileri için yüce olan dini inançların, gerçek dini inançlarını ve doğru düşüncelerini sorgulamalarının önüne geçmesi sonucunda cereyan etmiştir. demek istediğim, o kişilerin kendilerince yüce duyguları, yine o kişilerin doğru düşünceleriyle aşabilecekleri mantık çizgisini aşıp, diğer tarafa geçerek, ne yapıyorum ben? demelerini engellemiş, buna köstek olmuştur.
ali kalkancı isimli alkol bağımlısı bir adamı bir gecede şeyh yapıp çipli uçan halılar ile milleti kandıranların faaliyetleridir. hiçbir işe vakıf olamayan insanların bariz bozgunculuk çalışmalarıdır. ramazan ayı gelince semadan geçilmeyen tv kanallarının yaptığıdır. bir aylığına durumdan vazife çıkartanların amacıdır. göt göğüs fragmanlı magazin programlarında götürdüğü kadınlardan bahseden ancak ramazan gelince iftar vakti utanmadan ezan okuyan, ilahi albümleri çıkaran "halk"ın önünde "eğilen" furyanın deneme yanılma yöntemidir.
oysaki yolunda olan her zaman yolundadır. utanması gereken kadeh kaldırıp bu praksise destek olanlardır.
