-neredeyse hiçbir ibadetini yerine getirmesem de kendime müslüman derim. islam dinine inanırım ancak bize islamda öğretildiği kadarıyla büyük bir haksızlık olduğunu düşünmekteyim.
-islam dininde bizlere; hak dininin islam olduğu, müminlerin cennete gideceği ve kafirlerin ise cehennemde ızdırap çekecekleri öğretildi. şimdi sizlere buradaki haksızlığı anlatmak istiyorum. bizler müslüman ailelerin çocukları olarak, islami öğretilerle büyütüldük. islam dinine sonuna kadar inanmamız gerektiği ve hak dinin bu olduğu söylendi. bu yetiştirilme şekli bizler de doğal olarak başka dinleri sorgulamamaya yöneltti. kaçımız acaba hristiyanlık daha mı doğru ki diyip hristiyanlık dinini inceledi? ben de dahil büyük bir çoğunluğumuz bunu yapmadı. böyle bir bilinçaltı varken de bunu yapmayanları suçlayamam. şimdi hristiyan bir çocuğu ele alalım. o çocuk da hristiyan bir ailenin çocuğu olarak o dinin öğretilerine göre yetiştirildi. o da aynen bizler gibi düşüncelere sahip oldu ve bilinçaltı bizimkiyle aynı doğrultuda şekillendi. o da başka bir dini sorgulama gereği hissetmedi.
-açıkça görüldüğü gibi hangi dine mensup olduğumuz direk olarak ailelerimizle ilgili. müslümanlar olarak kabul etmeliyiz ki diğer dinlere mensup insanlar cennetden yer kapma yarışında bizlerden çok geride başlıyor hayata.
kişiye müslümanlık yanlış öğretilmiş veya müslümanlıktan haberi yok ise o kişi sonsuza dek cehennemde kalmayacaktır. tek bir tanrı'ya inanıyorsa * e onun salih amel * işliyorsa kişi mükafatını alır.
"Kadın, erkek iman etmiş olarak kim salih amel islerse ona güzel bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz. " (en-Nahl, 16/97).
"işte o gün hükümranlık Allah'ındır, O. aralarında hükmeder. inanıp salih amel isleyenler, en güzel Cennetlerdedir." (el-Hacc, 22/56).
dinlerin tarım toplumlarının aile anlayışı içinde ortaya çıkıp kavmi güçlendirmek ve kendinden olanı çoğaltmak amaçlı bir örgütlenme biçimi olmasındandır. biz bugünkü kafamızla "bireyin kaderi neden ailesinin inancı ile sınırlı olsun ki?" diye sorgulayabiliyoruz; ancak o anlayışa göre dünyaya gelen insan bulunduğu aileye, klana vesaire tapmakla mükellefti; sevdiğinden değil, var olmasının koşulunun bu olduğunu zannettiği için. dolayısıyla "din seçmek" pazardan elbise beğenmek değil, toplumsal olarak var olmanın gereği idi.
neyse ki insanlığın bu dingil zamanları geçmişte kaldı.