misal danimarka da toplumun yarısından fazlası ateist, ancak hukukun üstünlüğünden 1. sırada refah seviyesinde de dünyada ilk 5 teler. demek ki neymiş? oluyormuş.
din ahlak hukuk amel bir bütündür. ayrılmaz..
ne diyor hadisi şeriflerde:"haya imandandır"..
diğerinde:"haya imandandır, hayası olmayanın dini de yoktur".. başkasında: "emaneti eda etmeyenin imanı yoktur".. ötekinde:"komşusu aç iken tok yatan mümin (iman etmemiştir, bizden değildir) değildir"..
bir diğerinde:"yalanla iman bir arada olmaz"..
o zaman ne olur peki? insan hayasını ve utanmasını (ahlakını) kaybederse, yalan (Allah'a ve rasulüne itaatı yani dini terkederse) ederse imanı gider. iman gidince ortada din kalır mı? kalmaz. din inanç ve vicdan hürriyeti değildir. o slogandır. yiyicilerin aptalları kandırmak için ürettiği koskoca bir yalan. din iman ve amel ve ihlastır. sen istediğin kadar inanıyorum de, inancının gereğini yapmıyor yaşamıyorsan iman etmiş olamazsın. imanın yoksa dinin de olmaz. istediğin kadar ben müslümanım de..kendini kandırırsın..
hiç kimse;
vatana ihanet ederken imanlı olmaz..
teröristlik bölücülük yaparken imanlı olmaz..
emanete hainlik ederken imanlı olmaz..
ana babaya asi olurken imanlı olmaz..
zina fuhuş ederken imanlı olmaz..
tecavüz ederken imanlı olmaz..
LGBT yaparken imanlı olmaz..
ameliyatla kadınlar erkek, erkekler kadın
olurken imanlı olmaz..
kumar oynarken imanlı olmaz..
içki içerken imanlı olmaz..
uyuşturucu kullanırken imanlı olmaz..
halkın malını gasbederken imanlı olmaz..
cinayet işlerken imanlı olmaz..
haksız yere bir cana kıyarken imanlı olmaz..
hırsızlık soygunculuk yaparken imanlı olmaz..
rüşvet alıp verirken imanlı olmaz..
haksızca devletin malını yerken imanlı olmaz..
vurgun talan rant sağlarken imanlı olmaz..
faiz alıp verip yerken imanlı olmaz..
zulmederken imanlı olmaz..
elalemin namusuna göz koyarken, dul yetim öksüz garip malına çökerken imanlı olmaz..
bile bile namazı terkederken imanlı olmaz..
sapasağlam, oruç tutmazken imanlı olmaz..
zekatını vermezken imanlı olmaz..
imkanı var hacc yapmazken imanlı olmaz..
haram mal yerken imanlı olmaz..
domuz eti v.s. yerken imanlı olmaz..
mesaiden çalarken imanlı olmaz..
haksız kazanç sağlarken imanlı olmaz..
keyfi, ha bire fiyat arttırırken imanlı olmaz..
enflasyonu körüklerken imanlı olmaz..
stokçuluk yaparken imanlı olmaz..
karaborsacılık yaparken imanlı olmaz..
Allah'a dine imana islama şeriata hadislere sünnete, peygamberlere velilere imamlara
şehitlere laf söylerken, Kur'an'a saldırırken,
dini bilip de anlatmazken, yaşamazken,
susarken, saklarken imanlı olmaz..
dinin hukuku ve yaptırım gücü, cezaların caydırıcığı yokken dinin bir hükmü olmaz..
siz sadece dinsizleri mi imansız sayıyorsunuz? esas dinlilerin imansızları var. ötekiler civata. onlar daha tehlikeli. neden mi? kimlikleri kişilikleri müslüman, ama işleri ahlakları ve yaşamları imansız. amelleri (işleri) gavurdan farksız. hristiyanlar Yahudiler ve diğerleri nasıl yaşıyorsa bizimkilerde öyle yaşıyor artık. yoksa günaydın desen nolur selamün aleyküm desen nolur? ne farkeder ki? seç beğen, istediğini de. güneş görevinin başında..
"(ey rasulüm) de ki: insanlar hüsrandadır (helak olmak) iman edenler, Salih amel işleyenler, hakkı tavsiye edenler, sabrı tavsiye edenler müstesna (bunlar hariç) asr suresi /
1-2-3
ondan sonra: hadisler sahih mi? ayetler doğru mu? böyle din olur mu? dini güncellesek olur mu? islam çağa ve akla uygun mu? bu zamanda böyle olur mu? faiz almadan vermeden yemeden olur mu? rahatça yiyemiyorsunuz tabi değil mi?.. değiştirsinler ki rahatça yesinler. satılık ilahiyatçılar, hain prof.lar, dinler arası diyalogçular aç kalmasın. sünnet düşmanları, hadis inkarcıları yesin de yesin, besili domuz gibi beslensin semirsin...
haklı bir söylemdir istediğiniz kadar ahlakin temeli vicdandır deyin bir ödül ceza mekanizması olmadan günün sonunda her insan kendi çıkarına göre hareket eder.
Peki sadece din adı altında ahlak kasan ve aslında ‘allah’ için bu eylemi sergileyen bir şahıs gerçekten ahlaklı mıdır? Yoksa mecburiyetin ve korkunun dayattığı bir tutum mu sergiliyordur?
Bir soru.
sizin ahlaklı dediğiniz insan süperegosu gelişmiş insandır. bir dinsizin de süperegosu gelişmiş olabilir. dinin ahlakla ilgisi yoktur bir kere. bir insan ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini düşünerek de bulabilir.
din olmadan ahlak olmaz - şekillenmez - temellendirilemez diyen ve inançlı biriyse...
1- cahildir.
2- embesilite seviyesinde zekası olup zaten ona din farz değildir.
3- ahlaksızdır.
bunu neden mi dedim?
örn: hz. muhammed islam inancını tebliğ ederken insanlara "şu tepenin arkasında bir ordu var ve sizin canlarını almaya malınızı talan etmeye geliyor desem inanır mısınız?" der.
insanlar "inanırız ya muhammed, sen bize hiç yalan söylemedin ki..." der.
hele ki insanlar "eğer allah bir peygamber yollasaydı içimizden birini; kabe'nin hakimi olan ve Mekke'nin ileri gelenlerinden, ibrahim'in - atalarımızın dininin peşinden giden bizlerden, hac'ca gelenlere kurban kesen ve insanları doyuran, mülkün sahibi olan ve kabe'yi tavaf eden bizlerden birini peygamber seçerdi" diye peygambere karşı çıkmışlardı.
islam inancına karşı çıkanlar peygambere karşı savaştan önce "allah'ım, bizi muhammed'e karşı galip kıl. yoksa bu muhammed atalarımız ibrahim'in dinini yerle yeksan edecek" diye dua ediyordu.
dinler inanç için, allah'ın varlığı-yokluğu için gelmemiştir.
peygamberimizin büyük kızı zeyneb peygamberimizin eşi (annesi hz hatice) ile iman etmiş ilk müslümanlardandı.
peygamberin kızının eşi Ebü'l-As ise islam dinine inanmamış kabul etmemişti.
peygamberimiz mekke'den medine'ye göç ederken evli olan büyük kızına benimle medineye gel demiş ama peygamberin kızı kocası yanında mekke'de kalmayı tercih etmiş kocasından ayrılmamıştır.
peygamberin damadı mekkelilerden yana olup peygambere karşı bedir savaşında elinde kılıçla savaşmış ve esir düşmüştür.
esirler fidye karşılığı serbest bırakılırken peygamberin kızı mekke'den Medine'ye peygamberin eşi - annesi hz hatice tarafından düğününde takılan gerdanlığı medine'ye babasına - peygambere fidye olarak yollamış ve kocasının serbest kalmasını istemiştir.
peygamberimiz eşinin kızına düğünde taktığı gerdanlığı görünce ağlamıştır.
kur'an da hiç bir yerde "ya muhammed kızını boşa, islam'a düşman olana kız verme, kızına söyle boşansın" vb urarı, ikaz, hatırlatma, akıl verme, emir, yasak vb yoktur.
böyle sayısız örnek vardır.
örn: evlilikte din mi önemli ahlak mı?
al sana peygamber sünneti. sünnet diye saçmalayan din baronları yobazlar bu sünneti uygulayın da görelim. bırakın dinsiz veya islam dinine inanmamış biri olmayı; islam dinine karşı savaşan biriyle evlenin. ya da kızınızı aileden birinin oğlunuz kardeşiniz islam dinine karşı savaşan biriyle evlensin.
ne bileyim; allah kızıp beddua ederek "elin kurusun" dediği, adına özel sure indirdiği lanetlediği allah düşmanı ebu leheb'in ve ebu lehab'in oğulları utbe ve uteybe'ye kızları rukiye ve ümmü gülsüm'ü veren; oğulları da "senin baban yola gelmez" diyerek kızları babalarının (hz. muhammed) evine geri yollamasına bakarak...
al sana din.
al sana sünnet.
dinini bilmeyen insanlar ahlak mı oluşturacak?
bir ahlak değeri mi elde edecek?
güldürmeyin beni.
yanlış ve eksik söylem.
tabi ki kaçınılmaz olarak tartışmalar "tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkar" seviyesinde.
ilk olarak davranış bilimleri açısından ahlak nedir bilmeniz lazım. sonra din ile kültürü ayırt etmemiz lazım ve sadece ahlak denen olguya yoğunlaşmamız lazım.
sadece ahlak mı?
eğer ahlakı etik değerler olmadan ele alırsanız bir sonuca varamazsınız.
ondan sonra yapacağınız tüm din, dil, ırk, kültür, kimlik, ideoloji vb değerden soyutlanarak - ret ederek ahlak ve etik değerleri bir arada yaşama kültürüyle sorumluluk duygusuyla harmanlayarak evrensel bir değer yargısı elde etmeniz lazım.
neden evrensel bir ahlak ile etik değer elde etmeliyiz?
eğer evrensel bir ahlak ile etik değer elde edemezseniz sizin ahlakınız "ben yaparsam flört sen yaparsan orospuluk, bana helal sana haram, yemeyenin malını yerler, devletin malı deniz yemeyen domuz vs" seviyesinde, başkasının hakkını hukukunu yok sayan bir ahlakla etik değer sahibi olursunuz.
neden tüm din, dil, ırk, kimlik, ideoloji, kültürü ret ederek evrensel bir ahlak ile değer elde etmeliyize verilecek en güzel örnek; bebekleriyle oynayan ufacık kız çocuğuna, arabasıyla oynayan ufacık erkek çocuğuna tecavüz eden torununun çocuğu yaşında ufacık regl olmamış kız çocuğuna nikah kıymayı dine uygun diyen sapık, sübyancıların ahlakına bakın...
dernek, vakıf, din, sadaka, fitre, kurban parası, faizsiz kazanç, kar payı vs adı altında paraları iç eden dolandırıcı sahtekarlar vs. vs.
dinde zaten bunlar yasak değil mi? sadece yaş değil akıl olarak bilinç olarak aile denen yapının, çocuk yetiştirme vb sorumlulukların bilincinde olma kriteri varken çocuk tecavüzcüsü sapıklar çıkıp nasıl ufacık kız çocuğuna nikah için uygun diyebilir?
allah bile kendi gücüne kısıtlama getirip kul hakkını af etme yetkisini hakkı yenilene vermemiş mi?
insanların canına malına hakkına hukukuna yapılan her tecavüzü yasaklamış mı?
peygambere bile "sana ne olacağını bilmeden konuşma. biz istesek tüm insanlar iman ederdi, sana ne; söyle geç. bir şeye karışma" diyerek insanların özgür iradesine hakkına hukukuna dikkat çekmiyor mu?
dinde ahlak var ve din ile ahlaksızlık tavan yapmış çoğalmış ve insanların hakkı hukuku canı malı namusu zarar görüyor ve de bu artıyorsa sorun din değil.
bir bardak nar suyunu 1200 liraya satan dolandırıcı hırsızın ahlakı var ve buna uygun davranıyor, bunu uyanıklık olarak görüyor.
sokakta lgbt için tepki koyan homofobikler tarikat cemaat yurtlarında kur'an kurslarında erkek çocuklara yapılanlara tepki göstermiyor da bunlar ahlaksız mı?
evleneceğim kız bakire olsun diyerek önüne gelen kızla yatmak isteyenlerde de ahlak var.
sorun evrensel bir ahlak ile etik değer sahibi olmamamız veya olan evrensel ahlak ile etik değerlerimizin yozlaşması.
sorun aslında din-dinsizlik, ahlak-ahlaksızlık değil.
tek bir sorunumuz var ve bu sorun cehalet.
cahil insanın değer yargısı olmaz.
zaten dinlerin geliş/ortaya çıkışlarında etken olan dinamiklerin temelinde ahlak ve etik değerlerin yitirilmesidir.
unutmadan...
ahlak derken, ahlak denen kavramın salt göbek ile diz kapağı arasında genital bölgeyi ilgilendirmediğini bildiğiniz varsayılarak konuyu kısa kesiyorum.
tüm dinlerin geliş nedenlerini ve toplumların içinde olduğu-yaşadığı sosyal ve ekonomik, idare
vb durumları incelerseniz dinler dinsizliğe inançsızlığa karşı gelmemiş, dine karşı din gelmiştir.
musa'nın geldiği (yahudilik) toplumda tanrı inancı vardı.
isa'nın geldiği (Hristiyanlık) toplumda tanrı inancı vardı.
muhammed'in geldiği (islam) toplumda tanrı inancı vardı.
o toplumlarda bütün din adamları, din baronları peygamberlere düşmandı. o toplumda din değil de ahlak sorunu vardı. dinler tanrı-yaratıcı inancını insanlara kazandırmak için değil de yok olan ahlak inancını - duygusunu insanlarda yer etmek - inşa etmek için gelmiştir.
özellikle islam'da daha çarpıcı olan kafir, müşrik, inkarcı vb tanımlar inanmamak, bir yaratıcı ret etmiş insanlar için kullan tanımlar değildir.
aksine bu kafir, müşrik, inkarcı olmak için ilk önce yaratıcıya, peygamberlere, kitaplara (allah'ın emir ve yasaklarına) uymak için söz verip inanmak lazım.
ateist, bir dine inanmayan insana kafir müşrik inkarcı denmez.
immanuel kant bunu eleştirdi ve ahlak felsefesine büyük katkısı oldu. yani alakası bile yok.
kant'ın ahlakla ilgili bazı sözleri:
"Dogmalar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin akla uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle kötüye kullanılmasının bu mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma için sürekli bir ayakbağı olurlar."
"Dogmanın ölümü ahlakın doğumudur."
"Diyelim ki Tanrının varlığının bilimsel bilgisine ulaştık. Tüm ahlakiliğimiz çökerdi. insan her eyleminde Tanrıyı kendisine karşı ya ödüllendirici ya da öç alıcı olarak görürdü. Bu imge kendisini onun ruhuna dayatırdı ve onun ödül umudu ve ceza korkusu ahlaki güdülerinin yerini aldı."
"Acı çekiyor olabilirim ve çaresizlik içinde diğerlerinin bana davrandığı gibi, haksızca davranmayı isteyebilirim. Eğer böyle yaparsam, yaralı hislerimin neden olduğu eğilimler tarafından yenilgiye uğratılmış olacağım. Fakat acı çekiyor olmama rağmen, ödev duygusuyla adilce hareket ediyorsam, o zaman ahlaklı bir şekilde hareket ediyorum demektir."
"Dünyada hiçbir şey başkalarının hakkından daha kutsal değildir."
Esasında asıl mesele, aynı hiyerarşik düzlem içerisinde bulunan birey veya gruplar arasında "iyi/kötü" yargısını verebilecek bir üst segmentten otorite ihtiyacıdır. Birbirine varoluşsal açıdan eşit olan varlıklar arasında iyi ve kötü tamamıyla subjektif yargılardır. Subjektifliğin olduğu yerde ahlak yoktur. Bu noktada kolberg'in evrensel ahlak anlayışı da içi boş bir söylemden ibarettir. iyiliği ve kötülüğü her zaman güç sahibi bir otorite belirler. Otoritenin haricindeki tüm ifadeler basit bir sidik yarışından ibarettir.
başta inandığım ve daha sonrasında cemre demirel'in yer6 kanalındaki videosunda anlatırken mantığını daha da kavradığım ve daha da katıldığım önermedir. din olmayınca benim teyzenin elini öpmem ile bir kadını bıçaklamam arasında ahlaken hiçbir fark olamaz. din önemlidir.