Psikolojik anlamda değerlendirmek gerekirse; Tanrı, insanların nesnesi olmayan Ölüm korkularına karşı ürettikleri yegane öznedir.
Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır ve bu korku tahammül edilmesi çok zor bir korkudur. Bu yüzden baş edilebilir hale getirilmelidir. Ölüm anlam kazanırsa, hayatta bir anlam kazanır. Din ise salt bu gereksinimin sistemleştirilmiş halidir. Böylelikle tanrı için, tanrı adına yapılan her şey ile birlikte hayat, ölüm karşısında bir anlam kazanır. işte her türlü din ve dini gereksinim bu korkunun anlamlandırılmasıdır.
Aksi halde Bildiğim en büyük ateist olan sartre'nin, ikinci dünya savaşı sırasında yahudi soykırımına gereken duyarlılığı gösteremediğinin Pişmanlığını dile getirdikten hemen sonra, ölümüne üç ay kala musevi olmasının nedeni başka türlü açıklanamaz.
"Taşta acı yoktur ama taştan duyulan korkuda acı vardır. Tanrı, ölüm korkusunun acısıdır."
beyinleri uyuşturmaya, insanların içindeki isyan duygusunun bastırılmasına yarar.
bizleri dinlerle oyalayanların, kuru ekmeğe şükredin diyip, villalarda, saraylarda yaşatılmasına yarar. yapılan tüm ahlaksızlıkların, namussuzlukların din maskesi altında daha kolay kabul edilebilir olduğunu bildiklerinden çok kullanışlıdır dinler.