bir insanın dincide olsa, din karşıtı da olsa içinde olduğu durumdur.
dinci evrime lanet okur, yeri gelir mutsuzluk duyduğu dinini kendine göre yorumlar. dini savunmayanlara insan gözüyle bakmaz, onları kendi insanlığından daha üstün görür.
din karşıtları da yaşamın nasıl oluştuğunu anlamaya çalışırken kendilerini mutsuz eder, ne kadar okusa, araştırsa da çıkardığı sonuca %100 inanamayacaktır. bütün bunları araştırmasını sağlayan, içindeki o büyük merak duygusu bu sefer "ya bu öyle değilde, böyleyse?" diyerek kişiyi çıkmaza tekrardan sokacaktır. bu kişilerin bazıları her dini gördüğü harekete laf atar, engellemeye, kötülemeye çalışır sonuçta kendi sinirini bozar, mutsuzluk içine girer.
elbette ki yeri gelecek dini savunan kişinin açıklayamadığı bir noktadan ona saldırarak mutlu olacaktır ama unutulmamalıdır ki bu iki taraf içinde geçerli olan bir olay.
tüm bunlara kafa yoracağına (ki bunları hiç okumasın, düşünmesin anlayışı çıkmasın burdan) çevresindeki insanları sevmeye çalışsa, hayattan zevk almaya çalışsa daha iyi olacaktır.
inananda inanmayanda zaten yakın zamanda bulacak cevabını. insan ölümsüz bir varlık değil sonuçta. önemli olan tek istediği cevabın bu mu yoksa cevabını elde edemediği için en çekici gelen sorunun bu olması mıdır?
din konusunun mutsuzluk getirmesinin sebebi, dine fazla kafa yormaktır. inananlar, sadece inandıkları dinin veyahut öbür dinlerinde kitaplarını okuyup anlasalar, anladıktan sonra mutsuzluğa gerek kalmaz mutlu olurlar.
din karşıtı kişilerin mutsuz olmasının sebebi ise, din karşıtlılığında aşırıya kaçmalarıdır. herşeyin fazlası zarardır. inanmayan bir insansanız, inananların inancına ''bu niye inanıyor, şurası saçma değil mi, burası böyle değil mi'' demeyiniz. inananlar ise inanmayanlara ''sen niye inanmıyon, bu var şu var şöyle böyle'' demesin.
benim inancıma göre inanmayan kişileri inandırmaya çalışmak aslında vardır. onları benim dinime göre doğru yola saptırmak, benim için bir sevap yoludur. ama ben kişisel olarak kimseyi zorlamıyorum. çünkü zorlayınca başka sonuçlar ortaya çıkıyor.
ekşisözlük'te bir ateistin 1999 yılında yazdığı fakat 2005 yılında editlediği bir yazıyı okudum geçenlerde. adam 1999 yılında baya bir inançsız kişiymiş. 2005 yılında başına bir şeyler gelmiş ve inanmaya başlamış. kısacası inanç kişiye kalmıştır. ya başına gelen bir olay sonucu inanır, ya gördüğü bir şey sonucu inanır. ya da akparti hükümeti gibi hükümetler olduğu sürece inanmamaya hatta inanmamakta fanatizme kadar gidebilir. mutsuzluğu, mutluluğu insanlar kendileri belirlerler. benim din konusunda hiç bir mutsuzluğum olmadı aksine mutluluğum çok oldu. inanmayan kişilerde kendi inanmadıkları konularda mutlu olurlar umarım.