Son zamanlarda dikkatimi çekmiş saygısız ukala yazardır. insanların inançlarının olması veya olmaması kimseyi ilgilendirmemelidir . inanç kişi ve inanılan şey ile ilgilidir. Sen inanmıyor olabilirsin ama bu sana inanan bir insanla (hangi dine mensup olursa olsun) dalga geçme lüksünü vermez. Oturur saygı çerçevesi içinde tartışırsın. Kendi fikirlerini ve neden kendince haklı olduğunu açıklarsın o da aynısını yapar. Sonunda ya fikirlerin değişir ya da değişmez bu sana kalmış ama 'sen sığırsın bak burada böyle böyle yazıyor senin dinin ne kadar saçma gel sende inanma' diye konuşmak yakışmaz. Müslümanlar için konuşuyorum; Eğer inanıyorsan kuranı okuyarak inan ateistsen de okuyarak reddet. Neye karşı çıktığını veya desteklediğini bil. Kimse okumuyor araştırmıyor sonra her boku en iyi kendisi bilirmiş gibi ahkam kesiyor. Sikerim böyle ülkeyi. Hayatında kuran meali okumamış müslümanlar ve ateistler var. Şu bazı şeylerin arkasından körü körüne gitmeyi ne zaman bırakıcaz acaba? Okumadan, üzerine düşünmeden, fikir alış verişi yapmadan bilgiçlik taslamaktan ne zaman vazgeçicez acaba? Şüphen mi var? Aç oku, araştır. Oh be içimi döktüm. Ülkenin çoğu böyle maalesef. Onların amına koyayım.
bir zamanlar bendim dediğim yazardır. ama artık önemi olmadığını fark ettim. herkesin kendi tekamülü için bilerek belli bir dinin egemen olduğu coğrafyada doğması kozmik planın dahilindedir.
ikinci bir entry girmek istemezdim ama kendimi mecbur hissettim kusura bakmayın. Bazıları eksilemiş. Amk ne dedim ben şimdi? Okuyun araştırın sonra tartışın ama dalga geçmeyin dedim. insan gibi konuşun hakarete başvurmayın dedim. Bazı kişiler gerçekten anlayışsız ya da işine gelmiyor. Tabi 'salaksın sen bak kitabında bunlar yazıyor ehe ehe ne kadar da sığsın bak ayı ikiye bölmüş diyor ne aptalsın' demek daha kolay çünkü. Böyle düşünene ve davranan insanlar yüzünden tiksindim bu ülkeden.
Bunlara islam da, Pastafarianism de dahildir**. Mantıksız ve saçma sapan bulunan şeyle dalga geçmek, her insanın ifade özgürlüğü ve en doğal hakkı olduğu gibi, hayatında hiç south park izlememiş insanı da şaşırtır.
Ama tabii ki orda genelde yahudiliğe giydiriyorlardı, o yüzden sorun olmasa gerek.
Aynı iki yüzlülüğü seneler boyunca bütün inanışlarla dalga geçilmesinde herhangi bir problem görmeyip, sıra kendi inanışı olan scientology'e gelince arıza çıkaran ve south park'dan kovulan isaac hayes'de de gözlemlemiştik.
Gerçeğe gözlerini kapatanlar
“Gerçeğe gözlerine kapayanlar” şeklinde çevirdiğimiz “el-umy” kelimesi “el-a’mâ” kelimesinin çoğulu olup, kevnî ve kitabî ayetleri göremeyen ve anlayamayanlar, kalp gözü kapalı olan anlamına gelir. (En’âm, 104; Hûd, 28; Fussilet, 44) Kalplerini gerçekleri anlamada, gözlerini gerçekleri görmede ve kulaklarını gerçekleri duymada kullanmadıkları için kâfir, müşrik ve münafıklar, gerçekleri duymayan (summ), gerçekleri konuşmayan (bükm) ve gerçekleri görmeyen (umy) kimseler olarak nitelendirilmiştir. (bk. Bakara, 18, 171; En’âm, 39; Furkan, 73; Muhammed, 23; Fussilet, 17)
Tahlil ettiğimiz ayetin ilk cümlesinde, Hz. Peygamberin; ayetleri dinlemeyenleri, doğruları görmeyenleri ve kalp gözünü gerçeklere açmayanları, içinde bulunduğu şirk ve inkâr sapıklığından kurtaramayacağı bildirilmektedir. Hz. Peygamber'in, bir insanı hidayete erdirebilmesi için; o insanın sahip olduğu inancın, eylem ve davranışın doğru olmadığını anlaması, ayetlere kulak vermesi, gerçeği araması, iradesini iman istikametinde kullanması, aynı zamanda Allah’ın dilemesi ve takdirinin de tecelli etmesi gerekir. Dolayısıyla sadece Hz. Peygamber'in veya herhangi bir insanın istemesi ve doğru yolu göstermesi ile Allah istemedikçe hidayet olayı gerçekleşmez. (Kasas, 56; Kehf, 57) Çünkü aklını, iradesini, gözlerini, kulakları ve kalbini gerçekleri idrak etmede kullanmayanlar ölü sayılırlar. Ölülere gerçek nasıl duyurulabilir ki? Bu husus Kur’an’da açıkça bildirilmiştir: “(Ey Peygamberim!) Sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönmüş kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.” (Neml, 80) Dolayısıyla Hz. Peygamber, ancak kendisine uyanları doğru yola iletebilir. (A’raf, 158; Nur, 54; Şûra, 52) Nitekim Mekke’de iki gözü görmediği hâlde kalp gözünü hakikate açtığı için Abdullah b. Ümmi Mektûm iman ettiği hâlde kalbini, gözlerini ve kulaklarını gerçeğe kapadığı için amcası Ebu Leheb’i şirk sapıklığından kurtarıp iman etmesini sağlayamamıştır. (Tebbet, 1-5) Zaten Peygamberin görevi, insanları imana zorlamak değil, gerçekleri sadece tebliğ etmekti. (Nur, 54; Ğâşiye, 21-22)
kendi adıma, allah hepimize hidayet etsin. istisnasız söylüyorum, kimsenin imandan, mahrum kalmasını istemiyoruz. eğer bir çabamız varsa bu doğru bildiğimiz, inandığımız islama, allahın dinine davet etmek istediğimiz içindir. davet allahın dır. bizim değil.
bakara / 256. dinde zorlama yoktur. artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. o halde kim tâğutu reddedip allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. allah işitir ve bilir.
bunların amacı tepki almaktır. bunlar hep var olacaktır, o yüzden yadırgamamak gerekir. bütün peygamberler ile alay edilmiştir, bunu da unutmayın. çözüm basit.
bunlar eğer siklenmezse amaçlarına ulaşamazlar. son hamle olarak belki aynı şeyleri tekrar tekrar yazabilirler ancak siklenmemeye devam edilirse derin depresyona girerler.
o yüzden ciddiye bile alınmamalı.
çünkü bunlar, müslümanların varlığından dahi rahatsızlık duyan zavallı takımından ibarettir.
Kendisini öldürmek isteyen dinle, kendi aydinligini karartmak isteyen dinle, cocuklarin psikolojisini bozan dinle alay eden yazardir. Bu kutsal masallari ciddiye almak zorunda degiliz. Ve bu sideet iceren akilla uyusmayan hikayeri anlatip bir neslin gelecegini karartiyorsaniz sizi sizden cok dusunenler bu dinle savasacaktir. Fakat bu savas icin muslumanlar gibi canli bomba olunmayacak kadinlara tecavuz edilmeyecek ya da museviler gibi yeruselim de genc kizlar oldurulmeyecek ugruna hacli seferleri yapilmayacak. Bilgi edinilecek kitaplar yazilacak makaleler hazirlanacak mizah yapilacak ve cehalet bir gomlek gibi sokulup atilacak. Yirmi birinci yuzyila akil cagi deniyorsa birileri de bunun hakkini verecek.