sozlukte de, reel hayatta da ayni dusunceleri her kosulda ifade eden bireyin osura osura gulecegi, totoloji kaynakli, onyargilardan olusmus bir iddiadir.
ey cenabet, iman edenlere de ki;
bu sekilde iddia edenler bilmezler ki sanal ortamda belirtilen her fikir; dogmatik inanclarin korelttigi beyinlerin reel hayatta asla anlayamayacagi konusmalarin ta kendisidir.
ah ulan, ne adamlarsınız.
hatta adamlar mısınız, kadınlar üstüne alınır mısınız, ne biliyim,
her ne boksa artık...
din düşmanlığını sadece sözlükte yapabilmek!
bak, negüzel, aklından umut kesmemiş, düşünebilmişsin, bir kez de olsa, bir tespit çıkarmışsın ortaya.
acaba nedir nedir? diye sormadın mı kendine?
çıkışta gel!!!
ağzını kırarım!!!
ortaokul insanları,
farklı fikirlerden kimse ile sohbet etme fırsatı yakalayamamış cahiller,
dekdüze yaşayıp, anneanne bilgileriyle bir beyin oluşturan acizler,
ışığa aydınlığa tahammül edemeyen böcekler,
börekcileri basmış. hakaret yok! kimse üstüne alınmasın. börekçi şey olmuş onu diyorum.
gerçek dindarların düşüncesi bile olmayacak kadar komik bir önermedir. Gerçek dindardan kastım sorgulayan ve köktenci olmadan eleştirebilen ve inançlara saygı çerçevesinde inanmayanın inancına da saygı duyan kişidir. Ancak bu insanların sayısı o kadar az ki, toplum içinde ateist bir görüş sarfetmek intihar girişiminden başka bir şey olmamaktadır. Başlığı açan yazar aslında bu noktada kendini eleştirmeliyken yani, öz eleştiri yapmalıyken büyük bir pişkinlikle önermesini haklı göstermeye çalışmakta. "Ben, hiç bir zaman görüşlerimi gizlemem ve her ortamda gerektiği gibi tartışırım" diyebilmek için bazılarının hoşgörüsüzlüğünden izin almak zorunda değildir kimse. inandığınız dinin getirdiği erdemlerden biri de hoşgörü olmalıydı ama bir inançsız gibi davranan ama inandığını sanan şizofren vaka ile karşılaşmak bu gibi başlıklara nasipmiş.
din düşmanlığı diye bir şey mi var ki sözlükte savunulsun. dine inanmayanlara düşman olanlar var sadece. inanmayanların da düşmanlığı olsa olsa dine değil, inanç özgürlüklerini türlü psikolojik, sosyolojik ve hatta fiziksel şiddetlerle ihlal edenleredir.
dini eleştirmekse eğer düşmanlık denilen, bu adı üzerinde eleştiridir, dinlenilmesi, üzerinde düşünülmesi içindir. insanın aklıyla düşünen karar veren bir varlık olması gerekir. akıl ile düşünmeyenler, din diye her şeyi yutar, din adı altında kandırılır, din adı altında bilerek ya da bilmeyerek türlü çirkinliklere ortak olabilirler.
internet çok ilginç bir şey. olgu/olay/kişi/kurum/kuruluş hepsi birden bazen, bazen de aralarından yalnızca biri. sınırsız bir bilgi bir kaç tık ötede der dururlar ya. aynen öyle. öte yandan çok korkunçtur ki her ülkede kendi anadili dışında hadi yine en çok bilinen ikinci dil ingilizce olsun, bizimkine uyarlayalım ingilizce ve türkçe içerik dışında bildiğimiz gördüğümüz içeriğin milyarlarca katı var ve ulaşamıyoruz. bunu bilmek ürkütücü. bazen de sevindirici. o veriyi saklayacak data serverlar, terabaylarca harddiskler var ama insan beyni buna muktedir mi okuya okuya bitirebilir mi imkansız tabi.
öte yandan internetin şu özelliği de var, nominal bir pozitif değer olarak hayatınız boyunca belki de hiçbir şekilde tanışamayacağınız hatta aynı meknda bile bulunamayacağınız bir sürü değerli insanla bir araya gelebiliyorsunuz. yani belki aşağılamak için söylemiyorum ama belki toplumsal sınıf ve rol olarak çok uzak olduğunuz çok değerli insanların fikirlerine ulaşmak yanında birebir bir collaboraiton da sağlayabiliyor size. ve tabi tam tersi de geçerli. aynı nominal düzeyde negatif olarak çok primitif tiplerlede bir araya gelebiliyorsunuz. bunu sadece bilgi veya toplumsal düzey olarak da almamak lazım. dinlisi dinsizi ile arlısı arsızı ile hırsızı hırlısı ile bok otu ile karşılaşabiliyor ve muhakkak ki birşeyler arada bir oraya bir buraya gidip gelebiliyor.
işte kapalı çevrede yetişmiş, nur gibi nurtopu nurcu çocukların bu besmele ile beslenmiş başka da bir şey ile beyinleri beslenmemiş bu nur boyalı esir robotların yaşadıkları çevre, yetiştikleri ortam, yetiştirildikleri yer, o karanlık mağara, dışarıdan içeriye ışığın, sevginin, barışın, kardeş olabilmenin, empatinin girmesini istemeyenlerce her yanı kapatılmış olduğu için, internete giren arkadaşımız aniden kendisini farklı bir ortamda buluveriyor. bugüne kadar kendi çevresince ateist (allah yok diyenler) ve münafık (tanrı var ama allah değil; islam harici tek tanrılı başka dine inananlar) diye sadece ikiye ayırdığı islam harici dünyanın kendi içinde sonsuz parçalara ayrıldığını budistini protestanını ateisti deisti agnostiki trilyon farklı insan olduğunu görüyor.
sonra kendi algı seviyesi kadar yapılmış çevresine bakıyor, kimse de ses yok. herkes müslüman o çevrede. herkes mürit. bunu götünden yorumluyor diyor ki demek ki bu ibneler kendi isimleri arkasına sığınıp konuşabiliyorlar sadece burada. dışarıda konuşsalar bunları götünden sikerlerdi çünkü.
hayır arkadaşım öyle değil. ve iyiki öyle değil. dilediğimiz gibi yaşamaya çalışıyoruz. siz gelene kadar öyleydi. anamız babamız namazını kılar başörtüsünü takar dedemiz öldüğünde cenazesi kaldırılır 3-5-7-40 gün adetlerini yaparlar. kurbanlarda kurbanlarını keserler. bizde kendi inancımızla bir arada yaşarız onlarla. tartışırız konuşuruz. bu kozmopolitlik bu anlayış, işte bu zenginliktir. sen bunu hiç bilemeyeceksin ve biz hepimiz sana çok acıyoruz.
insan olsan bir yüreğin olsa insanlığa açık, kalbin olsa temiz, cesaretin olsa insanlık için zaten "bu adamlar sadece burda konuşabiliyorlar, dışarda konuşsalar götlerinden sikerler bunları" dedikten hemen sonra "neden ya, neden insanlar konuşamasın, neden engellensin neden sikilsinler götlerinden düşündükleri için" derdin. demedin. diyemedin çünkü sen düşünsen o ortamda, beni sikerler götümden diye korkuyorsun. evet haklısınç orası öyle. onlar öyleler. ve öyle olacak gücü sizi attıkları karanlık sayesinde kazanıyorlar. aç yaşamını ışığa, aydınlığa onların nur dedikleri habis alacakaranlık dünyasından sıyrıl. ya basta de. diyemezsin. diyeni de anlayamazsın.
sadece neyi, nerede ve doğru zamanda konuşmayı bilmektir. ayrıca sözlükte yapılan din düşmanlığı olmamıştır çoğunlukla yobaz düşmanlığı olmuştur. sözlük yazarlarının çoğu dine değil kör kütük inanmaya düşmanlık yapmaktadırlar.****
müslümanlar genellikle böyledir. zayıf oldukları zaman mağdur edebiyatı yaparlar ama çoğunluk oldular mı hiç kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. gücünüz ancak azınlıklara yetiyor. ama ırak'ta, afganistan'da, filistin'de kimin götünden kan alıyorlar onu da düşünmek lazım. eğer götten kan almak ile haklı olunuyorsa valla müslümanlar bu dünyanın en haksız toplumlarıdır. çünkü götlerinden kan alan alana.
ölümden kormadığını iddia edebilen müminlerin "e ateistseniz ölümü göze alacaksınız" tadında değerlendirmelerine gark olabilmiş durum. ne yani filistinli çocuklar ölümü hak ettikleri için mi ölmekteler? bu ne saçma sapan bir algılayıştır. bu ölümü yüceltme hali de neyin nesi. zaten herkes öleceğini biliyor, bana bilmediğim bir şey söyle. bana mesela şunu söyleyebilir misin: 'madem azınlıkta olan müslümanlarsınız camiye gitmeyeceksiniz." senin her fırsatta aşağıladığın gavur almanlar bugün köln'e en büyük kilisenin ölçülerinde cami dikiyor. ama sen "islam hoşgörü dinidir" martavalları atarken abanın altındaki sopayı da gözümüze sokmaktan çekinmiyorsun.
dinini birilerini korkutarak savunabileceğine inanan insanlarsınız. oysa burada hakaret edilse bile senin dinin zaten kendini koruyacaktır, bunu senin kitabın yazmaktadır. itirazın mı var? o zaman ölümden sen de korkmalısın. gerçi zaten korktuğunu biliyorum. sonuçta insansın.