* türkiye için oldukça değişken bir kavramdır. eğer bir siyasi partiyi türkiye'ye din olarak atarsanız evet din düşmanlığı vardır, ama biraz kafanız çalışıyorsa ıq sıfırın biraz üstündeyse dinin bir siyasi partiden ibaret olmadığını idrak eder ve din düşmanlığı olmadığını da anlarsınız. böylece ne güzel benim de kafam çalışıyor diye sevinerek mutlu mesut yaşarsanız. artık hangi grupta olduğunuza siz karar verin.
çoğunluğunun nüfus cüzdanında islam yazan bi ülkede; hristiyan rahatca kendini ifade edebilirken, yahudi museviyim derken arkasına bir güç alırken hatta ataistlik çokca prim yaparken, bir müslüman rahatca ben müslümanım yada dinime baglı biriyim diyemiyor. neden çünkü son zamanlarda toplum üzerinde din baskısı artırılıyor ve sanki müslüman olan laik olamaz atatürk ü sevemez, cumhuriyeti temsil edemez gibi gösterilmeye calışıyor. müslümanlık sanki sosyal statünün alt tabakasıymış gibi ve bizden önce yobaz kusakların kültürel mirası gibi anlasılması için çokca caba sarfediliyor. asıl şimdi tehlikenin farkında mısınız..
tanım : dini bir düşmanlık aracı olarak kullanmaktır.*
size en basitinden bir örnek : bir grup arkadaş, namaz vaktini kaçırmadan camiye gidiyor.
kafanızda ilk çağrışan şey nedir? bunların "yobaz" olması mı, yoksa "vakti gelince camiye giden müslüman insanlar" olması mı?
bir de şöyle bir örnek : on kişilik bir grup arkadaşın içinden birkaç kişi camiye gidiyor.
camiye gidenlerin arasında tek bir kişi var. arkasına bakıp, "bunlar niye camiye gelmiyor bizimle? vay kafirler!" diyor. on kişi içinden tek bir kişi mesela.
camiye gitmeyenler arasında da tek bir kişi var. gidenlere bakıp, "bunlar her vakti geldiğinde camiye gidiyor. hiç de sektirmiyorlar. yoksa bir durum mu var bunlarda? şimdi bize de 'camiye gelin' demesinler!" aynı şekilde. on kişiden tek bir kişi.
işte din düşmanlığı, bu iki kişi yüzünden diğer sekiz kişinin zorla taraf belirlemesidir.
işte bu din düşmanlığı, dinden bahsedince başörtüsünden ileri gitmeyen tartışmaları, "hem türbanlı hem tangalı", "atatürk düşmanları sözlüğe girmesin", "atatürk'e göre banyo yapmak" gibi başlıkları doğuruyor. sürekli bahsettiğimiz ve her görüşten yazarla birlikte karşı durduğumuz "kamplaşma" da burada başlıyor.
verdiğim örnekte, camiye gidenlerin içindeki diğer dört kız başörtülü olduğu için, o "laikçi" karakter tarafından -artık neredeyse küfür gibi kullanılan- "türbanlı" muamelesi görüyor. camiye gitmeyenlerin içindeki diğer dört kız, o "yobaz" karakter tarafından "o..." muamelesi görüyor. ikisi de yanlış.
din düşmanlığı, hem dini yaşamaya karşı olmaktır, hem de dini çevresine zorla yaşattırmaktır. şunu unutmayın ki, islam'da zorlama yoktur.
ülkemiz siyasetçilerinin hesapları, elbette bizim üzerimizedir. çünkü bu ülkeyi yönetmektedirler. fakat, esas egemenlik milletindir. kendi aramızda bu sorunlar normalde yokken, hararetli tartışmalara kanmadan bu tür ayrımcılıklardan uzak durmak, hepimizin birbirimize karşı sorumluluğudur.