Bu alanda çalışma yapan bir akademisyenle konuştuğumda durumu şöyle anlatmıştı: " buradaki çevre şartlarında anlık olarak zarar gözükmüyor ancak çok uzun süre burada yaşayanlarda sıkıntılar başlıyor. Bu konuyu yetkililere ilettiğimizde duyarsız kaldılar. insanlar ve çevre ölüme terk edilmiş durumda."
ölümlerin yüzde 90 kanser olduğu yer gece zehirli gazları salar fabrikalar yaşanmaz yer aslında ama doğulu cahil insanlarımız maalesef burada yaşarlar kötülemek kesinlikle niyetim değil cahillik adı üstünde oysa bilgilendirilmeleri lazım yönlendirilmeleri lazım.
çalışanların ve yerleşik halkın sağlığının, sırf daha fazla kar edebilmek için hiçe sayıldığı, namı diğer "kanser ovası" dır. burada doğan bebekler, anne sütünden kanserojen madde alıp, kanser oluyorlar. deniz kenarında balıklar kıyıya vurmuş. kısacası, emile zola'nın 1860'lar fransa'sını anlattığı romanı "germinal"deki gibi bir ortam mevcut burada. 2011'deyiz. trenle geçerken camlar kapalı olduğu halde içeri sızan o gaz, nasıl oluyorda görmezlikten geliniyor, anlamıyorum. "gelişmekteymişiz efendim, olası şeylermiş bunlar." diyecek kadar vicdansız adamlar tarafından yönetiliyor bu ülke, çok safım, değil mi? kime şikayet edeceksin ki. kimden yardım dileyeceksin. dileyince şu oluyor, anlatayım: bölgeye araştırma ekibi gönderilir, tabi gönderilmeden bir kaç gün önce fabrika sahipleri aranır, ki fabrika bacaları bir kaç gün önceden filitrelensin. sonra bir durum analizi yapılır. ondan sonra sonuç bi güzel kılıfına uydurulur. ha bir de, kılıfına uydurulmasına engel olan profesöre dava açılır, şaklabanlık yapıyor diye. tıpkı geçenlerde kocaeli üniversitesi rektörü'nün Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'na açtığı gibi. ne büyük çelişki. "tersine dünya okulu demişti" bir zamanlar galeano. "alice" demişti, günümüzde yaşasaydı bir aynanın içinden geçmesine gerek kalmazdı, tersine dünyayı keşfetmek için. çünkü burada herşey tersine işler, burada vicdansızlar ödüllendilir, buranın hocaları doğaya iftira eder: adaletsizlik doğanın kanunu derler, demişti. "adalet yalnız çıplakları ısıyor demişti" bir de, "tıpkı yılanlar gibi". haklıymış. evet, maalesef haklıymış.
dün birgün gazetesinde çıkan bir yazıda bu konu işlemişti, başlık: "bilimin ortaçağ manzarası" ne kadar da uymuş. evet, keşke uymasaydı ama uymuş. başka ne söylenebilirdi ki bu rezilliği anlatmak için. ne bu kadar iyi isabet edebilirdi.
suç oranlarının ve sanayinin fazla olduğu yerdir. texas diye anılır. fakat eskiye nazaran yaşanabilirlik açısından ilerleme gösteren ve gelişmekte olan kocaeliye bağlı bir ilçedir.
hava kirliliği sebebiyle en çok kanser vakalarının görüldüğü ülkemizin güzide ilçesi. kamyoncuların korkuyla sizi direksiyona yapıştırması işten bile değil.
daha önce ''o.rospu çocuğu kamyon ve tır şöförlerini içinde barındıran ilçe. '' demiştim lakin entry hakaret içerdiğinden silinmiş. tamam sırf hakaret var diye buraya o.rospu çocuğu diye hakaret ederek rencide etmek istemiyorum ama ne olduklarını az çok biliyorum.
allah o entryimi silen moderatörün yolunu bir gün dilovasına düşürsün. suphaneke dinimiz amin.
barış gelini pippa bacca'nın birden çok kişi tarafından tecavüze uğrayıp, öldürüldüğü yer. bu cinayet medyada gebze olarak anılsa da, asıl suç yeri dilovası'dır. tecavüz ve cinayetten tutuklanan murat karataş'ın kamyon şöförü olması, dilovası civarında şöförlere karşı tutumun haklı olduğunu ispatlar nitelikte.
1998'de atölye stajını yaptığım ve artık çalışmayan fabrikanın olduğu, adapazarı ekspresiyle gebze'den 9 tünel geçilerek ulaşılan, eskisi kadar olmasa da halen gaz kokusunun hakim olduğu eski belde, yeni ilçe. bence yeniden belde statüsüne düşürülmeli ve burası, fabrikaları buradan taşımak zor olduğu için ilçeye bağlı çerkeşli köyü civarına taşınmalıdır.