Eski sevgiliyle ayrılığı ve ilişkiyi gözden geçirmek için parkta yapılan son buluşmada "Allah sizi bu güzel abladan ayırmasın abeeeey bi yastıkta kocayın" diye acındırık yapıp adamı fitil eden lanet herkesten zengin olan ama çaktırmayan vatozgillerden insan türü...
her hafta mahalledeki birçok sokakta 5-6 kişilik bir kara çarşaflı grup şeklinde binaları dolaşan ısrarla zillere basan ve asansör kullanan gruptur. asansörde bırakıp sessizce eve girip polis çağırmama neden olacak guptur.
istek doyumsuzluk uyandırır ve giderek gerçek bir dilenci olursun, Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun, Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın; isteğin bu yönünü kavradığında hayatının dönüm noktasındasın demektir, bir şeyler istememek haline gelebildiğinde bütün o hırsın, hezeyanların uzağında, sükunet vardır, o zaman kendine kızmaktan da kurtulursun, çünkü asıl iradesizliğin, seni güçsüz ve kendine uzak yapan...
hoca evinin çatısını onarırken aşağıdan geçen biri seslenmiş... aşağı çağırmış. hoca inince kulağına eğilmiş:
- "hoca bana iki akçe sadaka verir misin?"
hoca hiçbir şey söylemeden tekrar çatıya çıkmış. aşağıda bekleyen adama seslenmiş:
- "bir dakika buraya gelsene."
adam gelmiş. hoca fısıldamış:
- "allah versin..."
dilenci el açmış dileniyor, hem de dua ediyor. bektaşî on para vermiş, "duanı istemem!" demiş...
dilenci şaşırmış:
- "niye duamı istemiyorsun?"
- "ulan senin duan beş para etseydi, kendini kurtarır, dilenmezdin!"
dilenciler 2 ye ayrılır.yaşlı, evsiz olup çene yapmayıp bir parça bez veya kutu koyup soğukta gece gündüz bekleyenler ve bunu iş haline getirmiş arsız yüzsüz kimisi evine kadar gelebilenlerdir.
böyle bir zamanda böyle bir dünyada, insanı paranoyak yapan kimselerdir. bir taraftan yardım etme, ufakta olsa ihtiyacını giderme güdüsüyle elini cebine atmaya yeltenirsin diğer taraftan; "lan acaba cebinde ne kadar para vardır" demeden edemezsin. diğer dinlerde hüküm nedir bilmiyorum ama islam dini mensubu olarak, sevap beklentisi ile yardım etmek istediğim zaman, aklıma bu hususla alakalı; o gün karnını doyuracak kadar parası var ise dilenmesinin de o'na para vermenin de uygun olmadığına dair hüküm geliyor. aslında işi-gücü birilerini fişlemek olan mekanizmalara sahip devletimiz, yardıma muhtaç kimseleri tespit edip merak eden kişilere bu bilgileri verebilir gibi geliyor. benden sonraki de yetkililere seslensin.
bu mesleği icra etmeyi alışkanlık haline getirmiş birine rastlamıştım günün birinde...
havalar sıcaktı... tipik bir yaz günüydü, çölde dolanan bir bedevi misali, su.. su.. su aramaktaydım. yürüdüm, yürüdüm ve bir lokantaya vardım. garsondan bir adet kutu kola istedim, siparişi beklemekteyim, lokantanın bahçesinde.
derken yanıma dilenci kılıklı biri yanaştı. yaklaştıkça dilendiğini ve para istediğini anladım. bu kırk beşli yaşlarda, sakallı, yırtık paltolu bir herifti. yanıma yanaştı ve benden para istedi.
param yoktu, "yok abi" dedim, içimi burkarak, acımıştım adama. adam çaresiz yürüdü, neden bilmem bir süre sonra tekrar yanaştı yakınlarıma, anlaşılan dişine göre bir av bulmuştu. av diyorum, çünkü bu sefer onun dilenciliği meslek edindiğini anlamıştım..
adam yakınımdan geçerken paltosu açıldı, zaten neden yazın ortasında palto giyilir ki, paltonun alt cebinden şarap şişesi, bana doğru, pişkin pişkin sırıtıyordu...
başka teyzeler, para verdiler adama, pişmanım sözlük, teyzelere o adam bir dolandırıcı demediğime...
(bkz: sözlük yazarlarının pişmanlıkları)
orhan gencebay'ın gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı bestesi. şarkıya konu olan genç aşkına karşılık bulamayınca kendini asarak intihar etmiş, gencebay da bu olayın üzüntüsü ile kelimeleri hidayete erdirmiş.
bakkal önünde iki kişi oturur.
dilenci : allah rızası için yardım vs vs.
bakkal : gel otur sana bir çay söyleyim.
(çaylar gelir içilir)
bakkal : kaç senedir bu işi yapıyorsun?
dilenci : 10 senedir abi.
bakkal : anasını avradını siktiğim ben 5 sene yaptım bu apartmanı yapıp bakkalı açtım. Sen on senedir ne yapıyorsun. siktir git.
kepazelik. arkadaşım allah beni sevdiğime kavuşturacak diye...
hele ki sevdiğim yanımdayken, allah beni sevdiğimden ayırmasın hayrına , neden ben sana para vermek zorundayım?
hayır resmen bed dua ediyor gibi. sevdiğim yanımda ya, duanın parasını vermeliyim ki, allah beni ayırmasın sevdiğimden. bir de öyle bir yakalayışı var adamı, bi süreden sonra inanmaya başlıyor insan yavaş yavaş.
ama; gecenin bi yarası buz gibi havada sadece ekmek parası isteyeni de gördüm ben. öyle ki bir avuç bozukluk arasından sadece bir ekmek parası alıp " abi bi ekmek yiyim yeter bana" diyenini ve ısrarla geri vereni de var. işte o nadide insan okadar güzel bir insan ki.
tespitim geldi! haceliz bugünkü konumuz 'delikanlıdilenci'. dilencinin de delikanlısı olur cankuş; hemen açalım:
yırtık bi mendil, kırık bi tas ya da eski bi bardak, dilencilierin bi nevi tezgahı sayılır.. dilenci zümresinin genel bi refleksidir cukkaladığı paranın tamamını cebine atıp sadece bir buçuk ya da 3 lira on kuruşu tezgaha koyması..
gelen geçen de hep o parayı görür, bu abura kodumun parası 4 liraya ulaşmaz bi türlü.. ama nadir de olsa delikanlı adamlar vardır bu cenahta.. adam topladığı tüm sadakayı aynen sergiler tezgahta.. işte bu adam delikanlı adamdır! bu adam cool adamdır! bu adam işinin hakkını veren insandır, bu adam dünya s.kime minare götüme takılan adamdır! helaldir, hoştur!