Birazdan ışıklar yanacak sevdiğim. Varsın karanlık olsun. Aynı göğün altındayız ya... Nabızlarımız birlikte vuruyor ya... Güzelliğini, doyumsuzluğunu, ebediliğini biliyorum. Bu karanlığın ortasında karıncaların kıskanacağı bir gayret içindeyim.Biliyorum ki, ışıkların yandığı zaman, bir daha çözülmemek üzere ellerimiz birbirine kenetlenecek ve acunda* bizim töremiz işleyecek. Seni boşuna mı seviyorum sanıyorsun?
Bana, -sen yoksun, sen öldün- diyorlar.
Bu kör acuna inat yedi iklimdeyim,
işte ellerini tutuyorum yaşanmamış bir çağın,
Ben güneşi kıskandıran gerçeğim
Dayanılmaz ağrılar çekiyorum hey!
Masallarda da olsa bir gün çıkıp geleceğim
Bir sevgi büyütüyorum içimde tomur tomur
Gün görmemiş şiirlere gebeyim
Gerilmiş bir yayım korkulardan azâde;
En amansız savaşlara gireceğim.
Bu coşkun ozanları ben öğütledim böyle,
Nerede hasret kokan bir Türkü varsa içindeyim.
Tutsak kızların avuçlarına yağıyorum her güz
Bir Kafkasya’dayım bir Çin’deyim
Gök bıçaklar sapladım karanlığın karnına
Sürüsü yitmiş çobanların izindeyim
içim içime sığmıyor, maytaplardan deliyim;
Bir bayrak dalgalansa yüceden;
“Hadi” dese birisi
Peşindeyim, vallahi peşindeyim
Seninle konuşurken Sitare
Aklıma yıldızlar dökülüyor
Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde
Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime imrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin varBu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum.