dilaver cebeci

entry30 galeri1
    1.
  1. edebiyatımızda 27 seneden beri seyyâh-ı fakîr evliyâ çelebi müstear adı ile yer alan ve yeni bir mizahi tarzın öncüsü olan, dilâver cebeci 1943 kelkit doğumludur. ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi mezunu, istanbul üniversitesi iktisat fakültesi'nde master ve doktora yaptı. halen marmara üniversitesi ilahiyat fakültesi'nde öğretim üyesi.
    sitare
    çeşmek be-zen sitare
    ezmen mekon kanare

    nerden çıktın karşıma böyle sitare
    efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
    kirpiklerin yüreğime batıyor
    telaşlı bir kalabalığın ortasında
    ayaküstü konuşuyoruz
    nedimin nigehban nergisleri gibi
    üstümüzde bütün nazarlar
    çok utanıyorum sitare
    dün oturup hesap ettim
    sen doğduğun zaman
    ben bir askeri mektepte talebeymişim
    sen bilmezsin sitare
    burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
    geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
    her akşam dokuzda yat borusu çalardı
    yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
    bir derin uykuya atardım kendimi
    siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
    bende onu alır anamın düşlerine kaçardım

    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlayamıyorum

    seninle konuşurken sitare
    aklıma yıldızlar dökülüyor
    bir çaresiz zühre oluyorsun babil caddelerinde
    ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
    binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
    gökyüzü salkım salkım
    zigguratlar tıklım tıklım
    dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
    ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
    kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
    kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
    gözlerine baktığım zaman sitare
    bütün çöllere ay doğuyor
    yoldaş ediyorum kendime imrül kaysı antereyi aşayı
    en kuytu vahaları dolaşıyorum
    hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş sitare
    çadırla su arasında bir cılga var
    o cılgada narin ayak izlerin var
    durgun suya düşüp kalmış gözlerin var

    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlayamıyorum

    bazan sapsarı bir benizle geliyorsun
    yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
    biliyorum içinde bir sızı var
    bıçak ağzı gibi bir sızı var
    bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
    züheyrin suadı gibi keremsiz kılan
    kuzeyden güneye
    güneyden kuzeye
    heyy! gidip geliyorum bu çöllerde
    kureyşin heybetli ve inatçı develeri
    hiç aldırmadan benim esmer sevdama
    geviş getiriyorlar ufka bakarak
    ben kaçıp yesribe sığınıyorum
    yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
    dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
    elif diyorum sitare, sineme elif çekiyorum
    ah minel aşk-ı ve halatihi..
    çok eski bir gerçektir bu biliyorum

    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlayamıyorum

    sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz
    ve ikimizde ıslanıyoruz
    ben ne yağmurlar gördüm sitare
    ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
    bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
    ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
    o şehirde sırılsıklam gezerdim
    bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
    tapınaklar insanları safra gibi atardı
    sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
    bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni
    gidip bir uygur çadırında göğü dinledim
    kara bulutlar kükrerken bir kaşkar sabahında
    oturup aprunçur tigin ile seni konuştuk
    bakışlarımı sunuyorum, tereddütsüz alıyorsun
    gizli bir tebessümle çağırıyorum, geliyorsun
    kaşı karam, gözü karam, saçı karam
    umay gibi yumuşak huylum
    nerden çıktın karşıma böyle
    sesin ılık bir bahar güneşi gibi ığıl ığıl akıyor içime
    asyanın bozkırlarında ordular düşüyor peşime
    yığılıp kalmışım bu anadolu toprağına sitare
    adam akıllı yorulmuşum
    ellerin böyle olmamalıydı
    ellerine acıyorum
    ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
    durup durup ıssız yerlerde
    güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
    daha çok işimiz var diyorum

    bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
    gözlerin mi daha sıcak gülüyor
    yoksa dudakların mı anlayamıyorum
    5 ...
  2. 2.
  3. "ölürüm türkiyem"in şairi.

    kalp krizi nedeniyle geldiği Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan Cebeci, 28 mayıs 2008 cuma günü akşam saatlerinde hayatını kaybetti.

    cenazesi, bugün (30 mayıs) cuma namazını müteakiben marmara üniversitesi ilahiyat fakültesi camii'nden kaldırılıp istanbul'da toprağa verilecek.

    Allah rahmet eylesin.
    2 ...
  4. 3.
  5. şimdiki zaman çekiminde bir mahkuma mektup ve sitare gibi güzel iki şiirini bildiğim şair. her iki şiir de büyük bir ustalığın eseridir. rahmetten mahrum olmaya inşallah!
    0 ...
  6. 4.
  7. göçüp giden usta.

    yıllardır "topla çadıları apakayım burdan gidelim" deyip duruyordu...

    bir mülakatta yaşını soran bir muhabire, "5000" diye cevap vermişti. onu tanıyanlar, okuyanlar bilir ki doğrudur...

    usta, gökten firuze yağsın kabrine. nurun bol, mekanın cennet olsun...

    ekleme: sessiz sedasız oldu gidişi. türk edebiyatının son yıllardaki en büyük isimlerinden birisiydi.

    (bkz: hun aşkı)
    (bkz: kandehar dağlarında sabah namazı)
    5 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. DÜNDAR TAŞER SAGUSU

    Aman karlı dağlar ne olur
    Esker Ağam gelende yaralarım ey olur.

    Dündar Ağam. Çoh görestim hardasan,
    Eller sanır, bir karanlık gordasan.
    Mene göre Tanrı nerde ordasan,

    Get Cennet;e Nebileri gör Ağam,
    Muhammed;in sağ yanında dur ağam.

    ilduz ahar, yahudaki er bilmez.
    Yol nicedür, degeneksiz kor bilmez.
    Yadlar helbet gadir bilmez, ar bilmez;

    Beş bin yildur biz tanışuh hey ağam.
    Esker ağam, yiğit ağam; beğ ağam,

    Nece yıldur, bir ışıhlı düşüm var,
    Durağum yoh; böyle böyük işim var.
    Hele bahın, ne çileli başım var;

    Abu felek mert ağamı apardı,
    Ciğerimin bir parasın kopardı.

    Her gavgede duzah olur, al olur;
    Ülkü içün boz tikenler gül olur
    Rahmet yağar ifak sular sel olur,

    Şahin kuşu ucalardan av gollar,
    Turan ilde düğümlenür sarp yollar,

    Bahar gelür; möhkem buzlar çözülür;
    Gözlerden duru sular süzülür;
    Durmak olmaz, Dündar Ağam üzülür;

    Allah deyip öz yurtlara varalım,
    Zalımların bayrağını cıralım.

    Ataş yanıp tütün göğe ağanda,
    Delü kurtlar düşmanını boğanda;
    Tanrıdağ; da bayaz aylar doğanda

    Dündar Ağam, Ötüken; de toy edek,
    Kara kımız göl olanda pay edek.

    Beyle yazdım, Türklük bunu tez bilsin,
    Türkmen bilsin, Yörük bilsin, Uz bilsin,
    Kafkas ilde bala bilsin, kız bilsin,

    Dündar Ağam, heç çıhmasın ürekten,
    Sayasında dertleşirih iraktan.
    0 ...
  11. 7.
  12. uçmağa varan üstad.

    şimdiki zaman çekiminde bir mahkuma mektup..

    Sana bu mektubu bir gece yarisinda yaziyorum
    Azatligin zirvesinde sohbete dalmis yildizlar
    Zühre bir aski tutturmus Bâbil de kalan
    Zavalli dünya habersiz, zavalli dünya sagir
    Bir Hârûtla Marut bir de ben dinliyorum
    Derken kayip gidiyor yildizlardan birisi
    Bir intikam fisegi gibi saplaniyor karanligin karnina
    Senin namina yildizlari kiskaniyorum.
    Kim bilir kaç isik yili uzakta
    Öfkeyle kollarini çeviriyor yalanci fecir
    Imanim gibi biliyorum vakit asilmak vaktidir
    Ve taksim gazinolarinda trahomlu sairler
    Misra ariyorlar masalarin altinda
    Kanini içiyorlar bilmeden Cennet atlari nin
    Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sariyorum
    Dumani cigerlerime degil iliklerime çekiyorum
    Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
    Domaniç yaylasinda ne kadar dizginsiz at
    Basliyorlar kosmaya kilcal damarlarimda
    Sicak soluklari yalarken alnimi
    Toynaklarini hissediyorum alyuvarlarimda.

    Sana bu mektubu evimin balkonunda yaziyorum
    Sag elimi koyuyorum tam yüregimin üstüne
    Çankaya yokusunda söyledigimiz marsi duyuyorum
    Ulu kayalar parçalaniyor beynimin bir yerinde
    Bir yerinde demirden daglar eriyor
    Atlas yelkenli gemileri unutmus birkaç levent
    Viski kokulu bulvarlarda yavas yavas ölüyor
    Istedigin o seccadeyi hemen gönderiyorum
    Üstünde Kabe resmi ve anamin dualari var
    Ve bildigin sebeplerden ben gelemiyorum.
    Yine biliyorsun ki , Sevmedim ülküden baskasini
    Basi dumanli daglari, dolunayi, ufuklari
    Bir de Çankaya yokusunda rüzgara tutulmus saçlarini
    Önce Allah, sonra genlerim sahit.
    Sevgimi üçbin yil sonra dogacak torunuma yolluyorum
    Trahomlu sairler dogruluyorlar masalarin altindan
    Elleri fahiselerin karanlik saçlarinda
    Benim kalemimden kan degil süt damliyor
    Geceler boyu böyle gelecegi emziriyorum
    Kahrolayim sevmedim ülküden baskasini
    Bir de seni çok seviyorum
    0 ...
  13. 8.
  14. 4 sene evvel bugün aramızdan ayrılan büyük türk şairi.

    --spoiler--
    tesbihim alnımda otuz üç damla ter...
    allâhu ekber... allâhu ekber... allâhu ekber...
    --spoiler--
    0 ...
  15. 9.
  16. Bir ceviz ağacı,
    bir duru pınar,
    Ve gökte gümüş bilmeceler...
    Vurur kutlu toprağın bağrında iki yürek,
    Koşan bir atın soluğudur
    Çeğen Tepesi nde geceler...

    Çeğen Tepesi nde geceler,
    Uzun, yorgun ve yeniktir...
    Her bayram sabahı uyurken kuşlar,
    Emer hürriyetin parmaklarını bir yılan.
    Kızların parmakları inceciktir...

    Kızların parmakları inceciktir,
    Uzar gider o güzelim saçları;
    Daha söylenmemiş türkülere...
    Gözlerine koyu gölgeler indirmiş,
    Buhara nın ağaçları...

    Buhara nın ağaçları,
    Ve göğe dua andıran bacalar...
    Nerdesin ey dokuz şavklı yıldızım!
    Sabrın sınırlarına dayandı,
    Çeğen Tepesi nde geceler...

    enver paşa anısına yazdığı şiiri.
    0 ...
  17. 10.
  18. yazdığı şiirler ile aşırı derecede türkçü olduğunun kanısına vardığım şair; merhum.
    0 ...
  19. 11.
  20. Türk islam motiflerini şiirlerinde nakış nakış işlemiş şairdir. şiirlerini okurken kah Mekke'desinizdir kah Tanrı dağlarında. Bilmem kaç bin yazarın bulunduğu sözlükte 10 entry'nin girilmiş olması üzüntü vericidir.
    1 ...
  21. 12.
  22. ruhu şâd olsun, bu gece bir kez daha anıyorum seni üstâdım.
    1 ...
  23. 13.
  24. solcu değil diye ana akım türk edebiyatçılarının dahi kıymetini bilmediği şair. pek az kimsenin bildiği büyü adlı bir de piyesi vardır. bildiğim kadarıyla gümüşhanelidir. on numara adammış rahmetli.
    0 ...
  25. 14.
  26. --spoiler--

    --spoiler--

    Bir yaz gecesinde çıkalım samanyoluna
    Ata bergüzerı yıldızlara konalım
    Bir ince yağmur yağsın uyansın kervansaraylar
    Böyle ürkek değildi bakışların
    Kirpiklerin böyle ıslak…
    Haydi sil gözlerini apakayım burdan gidelim…

    --spoiler--

    --spoiler--
    2 ...
  27. 15.
  28. Hasret
    Şu dumanlı doruklarda
    Boz şahinler uçmaz gayrı
    Gözelerden ağı çıkar
    Alperenler içmez gayrı

    Obam yurdum talan oldu
    Destanlarım yalan oldu
    Yollar birer yılan oldu
    Kervanlarım geçmez gayrı

    Hani mavi denizlerim
    Üç kıtada nal izlerim
    Kör mü oldu bu gözlerim
    Çaşıtları seçmez gayrı.
    1 ...
  29. 16.
  30. Yüreğime kör düğümler atıldı,
    Çözemedim, çözülmüyor Sultanım,
    Yıllar yılı kaderimin hükmünü,
    Bozamadım, bozulmuyor Sultanım.

    Yollarıma tuzak konmuş bir kere,
    Güvenim yok haftalara günlere,
    Zamanın tesbihi saçıldı yere,
    Dizemedim dizilmiyor Sultanım.

    Bu bendeki çölün suya çağrısı,
    Fecir vakti yıldızların ağrısı,
    Bu diyarlar güzel ama doğrusu,
    Gezemedim, gezilmiyor Sultanım.

    Barış umdum şu yılların kaçından,
    Kan döküldü bulutların saçından.
    Gök mâviyi, gün ışığı içinden,
    Süzemedim, süzülmüyor Sultanım.

    Sana dert dökmeye yetmiyor bir gün.
    Kâğıt bile mısralardan tedirgin.
    Vakit gece, kalem hasta, göz yorgun,
    Yazamadım, yazılmıyor Sultanım...
    1 ...
  31. 17.
  32. ''Çıkar gelirim o zorlu savaşlardan
    Selçuk yurdunu sularken bereketli terim
    Alp yüreğimin en bakir yerinde
    Çınar fidanları gibi beslenir
    Titrek, solgun, ölümcül ümitlerim''

    https://www.youtube.com/watch?v=JlCmcW8oZGA
    1 ...
  33. 18.
  34. ''Yağı 'Hurra!' deyip hücum edende,
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?
    Yüz bin değer yıkılırken bir günde,
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

    Kâfir oku hedef döğer uzaktan
    Haber gelmez Kırgız, Tatar, Kazaktan.
    Kurtulmadan içerdeki tuzaktan,
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

    Göğümüzden mavi rengi çaldılar,
    Tanrıdağ`da tuğumuzu yoldular,
    Yurdumuzu bölük bölük böldüler,
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

    'Üzerinde gün batmayan' ilin yok!
    Yandı Asya, tutunacak dalın yok!
    Sarp dağları açmak için dalın yok!
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

    Kalın ordu nerde olsa görülür.
    Ülkülere birlik ile varılır.
    Yoldaşlarımız, gök pusatlar darılır.
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?

    Hey şahinler, cılasınlar, alperler!
    Yiğitliği muştulaşmış askerler!
    Soğuk yaman, bulut kara, gök gürler,
    Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır? ''
    2 ...
  35. 19.
  36. Bana, sen yoksun, sen öldün diyorlar.
    Bu kör acuna inat yedi iklimdeyim,
    işte ellerini tutuyorum yaşanmamış bir çağın,
    Ben güneşi kıskandıran gerçeğim.

    Dayanılmaz ağrılar çekiyorum hey!
    Masallarda da olsa bir gün çıkıp geleceğim
    Bir sevgi büyütüyorum içimde tomur tomur
    Gün görmemiş şiirlere gebeyim.

    Gerilmiş bir yayım korkulardan azade;
    En amansız savaşlara gireceğim.
    Bu coşkun ozanları ben öğütledim böyle,
    Nerede hasret kokan bir türkü varsa içindeyim.

    Tutsak kızların avuçlarına yağıyorum her güz
    Bir Kafkasya'dayım bir Çin'deyim.
    Gök bıçaklar sapladım karanlığın karnına
    Sürüsü yitmiş çobanların izindeyim.

    içim içime sığmıyor, maytaplardan deliyim;
    Bir bayrak dalgalansa yüceden;
    "Hadi" dese birisi
    Peşindeyim, vallahi peşindeyim.
    2 ...
  37. 20.
  38. istanbul üsküdar'da adını taşıyan okul açılacak hayırlı olsun.

    http://hizliresimyukle.com/image/etg
    3 ...
  39. 21.
  40. "Şu dumanlı doruklarda
    Boz şahinler uçmaz gayrı.
    Gözelerden ağu çıkar,
    Alperenler içmez gayrı."

    Demiş büyük şair. Türk milliyetçisidir. Ne yazık ki her yerden, toplumun her zümresinden ve dahi türkçülerin içinden ağu çıkar oldu. Beş bin alperen şehit oldu, en son çakıroğlu uçmağa vardı ve hiçbir şey iyiye gitmiyor ne yazık ki. Kahramanlar yurdu yaşatmak için can verirken, o zehirli kaynaklar türk'ün bünyesini hasta ediyor. Köklü temizlik şart.

    "Obam, yurdum talan oldu,
    Destanlarım yalan oldu.
    Yollar birer yılan oldu
    Kervanlarım geçmez gayrı."

    Obası, yurdu talan olmayan bilmez. Toprağı düşmanın elinde kalmayan bilmez. Mihrali bey ağıdı'nda dediği gibi: "oğul, köz düştüğü yeri yakar kime ne? Dert benimdir vallah, kime ne?"

    "Hani mavi denizlerim,
    Üç kıtada nal izlerim,
    Kör mü oldu bu gözlerim?
    Çaşıtları seçmez gayrı."

    Yurdun her yeri etnik artıklar ve mankurt çaşıtlarla dolu. ne zaman silkinip ayağa kalkarız, bilinmez. Ama umutsuz değilim. bir gün bize çektirilen bütün acıların bedelini en ağır şekilde, misliyle ödeteceğiz!

    Dilaver cebeci'nin hasret adlı şiirindeki bu ümitsiz, kederli ve acı dolu tavır, türk milliyetçilerini kamçılamak ve uyandırmak içindir. Üstadın tini şad olsun.
    4 ...
  41. 22.
  42. '' Bir yay istiyorum, usta... Nasıl mı olsun? Katı, hırslı, sağlam! Hem kemikten olsun. Benden başka kimse kuramasın onu. Kirişini öküz sırımından isterim. Gücüme dayanabilsin. Sonra bir sadak... Üstü işlemeli. En alımlı renklerle bir kaç minyatür çiz üstüne... Kenarlarında, bakanları sonsuzluğa ulaştıracak arabeskler olsun. Dur, daha bitmedi. En mühimi oklar... Tam kırk tane de ok isterim. Ne'olur, öyle sıradan şeyler olmasın. Nasıl anlatsam? Hani uçarken ıslık çalanlar var ya, işte onlardan olsun... Peteng Kal'ası önünde kullandıklarımızdan. Temreni öyle olmalı ki, dokuz kat gergedan derisi kalkanı ile dokuz çeriyi delip dokuz arşın yere gitmeli. Haydi ustam, göreyim seni...
    - Bir kılıç istiyorum, usta... El ayası genişliğinde, iki arşın uzunluğunda, iki ağızlı olsun ki, sağ sol dinlemesin. Mümkün olduğu kadar hafif isterim. Şöyle başımın üstünde kirmen gibi döndürebilmeliyim. Çifte su veresin ha! Kolay kolay kedilmesin. Kabzasını gümüş kakmalı yap... Hamayıl kuşanacağım. Kın kayışını da ona göre isterim. Pırıl pırıl olsun. Şavkı gözlerimi almalı. Üstüne celi hat ile ' Korkunun ecele faydası yoktur ' diye yaz. Kabzasının ve kının süsleri nasıl mı olsun? Süs önemli değil ustacığım. Süslü de fena olmaz ama göreceği iş önemli aslında. Sen ona göre çalış. Örs üstünde döverken terin üzerine aksın. Daha da sağlam olacağına inanıyorum. Kısacası, dün gece düşümde elime aldığım gibi bir kılıç olsun. Düşlerimi bilirsin değil mi? Sen de mi öyle düşler görüyorsun? Hayret! Ama hayret edilecek şey değil bu. Görürsün, elbette görürsün. Sen bizim ustamız değil misin? Biz, hep aynı düşleri görürüz...
    - Bir bozdoğan istiyorum, usta... Altı dilimli olsun. Dilimler kılıç gibi keskin olsun. Atımın terkisine asacağım. Topuz kısmı üç- dört kara okka çekmeli. Sapı elime iyi yatsın. Bir hamlede en sağlam tulgaları eciş bücüş etmeli. Süvarinin altındaki kaba döşlü aygırı yere çökertmeli.
    - Bir kargı istiyorum, usta... Hafif ve dengeli... Gök çelikten bir temreni olsun ki, katı taşa bile bir karış işlesin. Temreninin altına siyah bir tuğ iliştir. Sevdiğim kızın saçları gibi... Rüzgarda tel tel olsun esip savrulsun. Acele olsun ustacığım. Beklemeye tahammülüm yok. Yalnızım, kimsesizim. Peşimde kin küpü yağılar dolaşıyor. Bir gün bir yerde belki hiç ummadığım bir yerde, ' Huraaa ' deyip üstüme atılabilirler. Sağdan, soldan, önden, geriden beni kuşatabilirler. Pusatlarım sağlam olmalı. Bu tuzaktan, bu çemberden döğüşe döğüşe sıyrılmalıyım. Uykunun, keyfin eğlencenin, zamanı değil usta! ' Su uyur da düşman uyumaz ' demişler. Beklemeye tahammülüm yok.
    - Ve ey bilginin, tecrübenin, aklın ustası!.. Gelip kapına dayandım. Bana birşeyler öğret, ne'olur! Besmele çekip, önüne diz çökeyim. Bana Arapça öğret, Farsça öğret, Latince öğret... Denizleri, karaları, ırmakları, dağları, gölleri bilmeliyim. Her yerden haberim olsun istiyorum. Göklerden, yıldızlardan bile... Sonra beni kalp ilminin büyük ustasına götür. Hasılı beni baştan aşağı donat. Donanmaya o kadar muhtacım ki bilemezsin.. ''
    Bozkurt Dergisi 1975
    1 ...
  43. 23.
  44. Bozkırda Kalan Sancı

    O çocuklar birer birer gittiler...
    Soylu sevda türküleri dudaklarında,
    Saclarında kurt nefesi rüzgârlar,
    O çocuklar birer birer gittiler...

    Bir tamu karanlığı keleplenirken bozkıra
    Kehkeşenlardan yıildız gibi indiler.
    Tutuşturdular yeniden küllenmiş ocakları,
    Bacalardan duman duman tüttüler...

    Bir ögünç hil'ati gibi giydiler güzelliği
    Ufuklara oturup dolunayı sevdiler.
    Uzun,siyah kirpiklerinde seyyareler yanardı,
    Ağ buluttan atlarla ta Sidre'ye yettiler...

    Onlar,Oğuz mayası gök ışığın erleri,
    Onlar,ülkü çağının bahadır melekleri...
    Mor dağların göğsünde kaldı pençe izleri,
    Haceru'l esved gözlerini gönlümüze resmettiler...

    Eyvah biz kaldık Esfele safilinde!
    Ahsen-i takvim üzre,onlar geçip gittiler...
    0 ...
  45. 24.
  46. her şiiri ayrı bir güzel olan yakın tarih edebiyatımızın güzide ismidir.

    ""Ümmü'l Kitab" üstüne yemin ederim;
    Bir gün beni çağıracaksınız.
    Yediye ve katlarına yemin olsun ki;
    Bana muhtacsınız!
    Bana muhtacsınız!
    Bana muhtacsınız!"
    1 ...
  47. 25.
  48. o bir ulaktır; pusatsız, atsız, yalın ayak fakat yorulmayan bir ulak.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük