bir tane olmasına karşın, birden fazla lezzeti, sıcaklığı, soğukluğu algılayan ve daha bilumum görevleri olan organdır.
acı için ayrı dil, tatlı için ayrı dil, ekşi için ayrı dil, konuşmak için ayrı dil olmaması, ağzımızda yer kaplamayarak müthiş bir dizayna ve istihkaka sahip olan sadece bir dilin var olması, bu suretle dilin hem görüntü hem işlev açısından mükemmellik arzetmesi ise bir ateiste göre yalnızca bir tesadüftür.
dilin önemini anlatan konfüçyüs' un bir anektodu şöyledir;
konfüçyüs'e sorarlar: " bir memleketi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" konfüçyüs şöyle cevap verir: " hiç şüphesiz, dili gözden geçirmekle başlardım. " şaşıran dinleyiciler için durumu şöyle açıklar:
" dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz. ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. işte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. "
lisanı da tanımlayan kavram. Bununla da kalmaz, dil onu kullanan kişi tarafından da apayrı bir "dil" olma hüvviyetine haizdir. Edebiyat için düşünüldüğünde Cemal Süreya'nın "Dil, şiirin evidir" derken imâ ettiği tam olarak da budur işte. Burada kullanılan "dil" bir lisanı değil o lisanın içinde varedilen lisanı tanımlar. t.s. eliot'un sarf ettiği "edebiyat temelde bir dil uğraşıdır" lafı da işte bu durumu imler.
dil, bir toplumda yaşayan bireylerin duygu ve düşüncelerinin ses ve anlam bakımından geçerli ortak ögeler ve kurallar yardımıyla başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistem aracıdır.
yazma ekseninde ele alındığında mevcut lisanın içinde yeni bir kapı açılmasına vesile olan olgudur. Edebiyatın içindeki "dil" hususunun önemi de buradan gelir. Mevcut lisanın kendi içinde bazı kuralları vardır. Bu kurallar yazma, konuşma ekseninde belirtilen düzen kaygısının yansımasıdır kanımca. Ve tümelden tikele doğru bir adım vardır aslında; yani mevcut gramer bilgisi tek bir cümle için inşa edilir. Oysa tersinin yani tek bir cümle veya tek bir kelime ile çoğul hale gelinmesi icap eder. Mevcut kuralların temel olarak dilin -sanatsal anlamda- özgünlüğünü öldürür.