dil ve kimlik

entry1 galeri0
    ?.
  1. Dil, kimilerinin düşündüğünün tersine, üst yapı kurumu değildir, alt yapı kurumudur, kimliğimizin, kişiliğimizin derin yapısıdır.

    Dil Devrimi, aydının, yazarın, bilim adamının dilini üstlenmesi; tıpkı "bu ülke benim ülkemdir, bu ulus benim ulusumdur" dediği gibi, "bu dil benim dilimdir", demesi; tıpkı kendi koşulunu, kendi kimliğini benimsediği gibi, bu koşulu ve bu kimliğin temel taşını oluşturan dilini de benimsemesidir.

    Konuya bugün geldiğimiz noktadan bakanlar, bu saptama karşısında gülümseyebilir, "ama kişi kendi kimliğini ve kendi dilini üstlenmez de ne yapar ki? Kişi kendi kimliğinden, kendi dilinden kaçabilir mi?" diyebilirler. Doğrudur, ama Osmanlı tarihinin, siyasal, ekinsel, dinsel gerekçeleri ne olursa olsun, ulusal kimliğimizin ve ulusal dilimizin yadsınmasının tarihi olarak okunabileceği de doğrudur. Sonunda, biliyoruz, Osmanlı aydını bizim ulusal kimliğimize ve ulusal dilimize öylesi yabancıdır ki Türkçenin, yani halkımızın yüzyıllardır konuştuğu, yaşamında, deyişlerinde, türkülerinde, ağıtlarında, masallarında incelikle işleyip geliştirdiği dilin ekin dili olarak benimsenmesine aynı halkın kendi diline, kendi ekinine, kendi tarihine yabancılaştırılması biçiminde açıklar, dilimizin yapısı içinde sırıtan, halka ualştıkları da çok tartışmalı olan yabancı öğelerin yerine Türkçelerinin konulmasına ya da gereksinim duyulan sözcüklerin Türkçe köklerden üretilmesine yozlaşma ve yoksullaşma sayar, 26 Eylül 1932'den sonra, birkaç ay içinde derlenen yüz otuz bin fiş, Türk Dil Kurumu'nca başarıyla hazırlanan on bir ciltlik Derleme Sözlüğü karşısında dudak büker.

    Türkçenin "halkın konuştuğu dile yakıştırılması" ndan yakınanlar bile çıkar aralarından.

    Görüldüğü gibi, sorunun bir kimlik sorunu olduğu kesin; ister dil alanında olsun, ister düşün alanında, ister toplumsal yaşamın başka katmanlarında, yabancılaşma ve yozlaşmanın bu sorundan kaynaklandığı da kesin. Ama kimileri sorunu tersinden gösteriyor, Dil Devrimi ırkçı yönelimlerle değil, insanca, alçak gönüllülükle, başka türlüsü gülünç ve saçma olduğu için, ulusal kimliğimizin üstlenmesiyle özdeşleşti, bu nedenle de yaratıcı ve zenginleştirici oldu. Buna karşılık, kimi zaman gizliden gizliye, kimi zaman açıktan açığa, kimi zaman bilinçle, kimi zaman bilmeden, kendi gerçek kimliğini bir türlü benimseyemeyen aydınlar, yazarlar, bilim adamları, politikacılar ister istemez yoksullaşmanın, yozlaşmanın, yabancılaşmanın öncülüğünü yaptılar...
    * *
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük