arapça ve fransızca kökenli kelimelerin türkçe'den arındırılmasını ifade eder ama bence harf devrimi daha güzel. türkçe'de arapça ve farsça kökenli kelimeler de neden olmasın ki. mesela müslüman kelimesinin öz türkçesi nedir?
Tahsin Yücel'in takıntısıdır. Böyle takıntılı, manyak bilim adamlarımız olmadığı sürece de ilerlememiz zordur.
Tahsin Yücel neden dili özleştirme ile kafayı bozdu? Neden ahlak yerine aktöre dedi mesela? Çünkü sözcüğün bir bağlam içinde var olduğunun farkındaydı. Yani demem o ki, sen aktöre yerine ahlak dediğin zaman, Arabın sadece sözcüğünü almıyorsun. Arap ahlaktan ne anlıyorsa onu da edinmiş oluyorsun.
Hani öyle olduğundan söylemiyorum da, farz edelim ki araplarda rüşvet yemek pek de ahlaksızca olmasın ama kadınların bedenlerini sergilemesi ahlaksızca olsun. Türklerde de tam tersi olsun. işte sen ahlak sözcüğünü olduğu gibi kendi diline aldığında, ahlak sözcüğüne Arapların yüklediği anlamı da sahiplendin.
Noldu? Kendi ahlak sisteminin ortasına lök diye bıraktın bombayı. Gayet açık ve örnekleyici bir varsayım oldu sanıyorum.
Sözgelimi artı değer diye bir kavramı bilmeyen, düşünce dünyasında bu sözcüğe sahip olmayan birine işçi sömürüsü vs anlatamazsın, anlamaz.
Kavramlarla düşünüyoruz. Kavrama sahip değilsen düşünemezsin, kötü kavrama sahipsen kötü düşünürsün. bu kadar basit.
Ne güzel söylüyoruz değil mi eski Türklerde kadınlar da toplumun saygın bir parçasıydı, işte efendim Türklerde acayip doğa saygısı vardı, bugün olduğu gibi 3 kuruş için orman yakmazlardı falan, anlattıkça coşuyoruz hani.
işte o günleri geri istiyorsan o günün sözcüklerini geri getireceksin. Bitti.
Bunu nasıl yaparsın? Ya yaşar kemal gibi Anadolu insanına bakar ve sözgelimi ayna sözcüğü için kullandıkları 32 karşılığı keşfedersin Veya toplarsın dil kurulunu ve sözcük türetirsin. Bu iş böyledir. ikisi de işlevseldir. Sözgelimi üçgen, eşkenar vb başarılı sözcükler masa başında bizzat Atatürk tarafından türetilmiştir.
Ha, sen bunu yaparken dalga geçen gevşekler olacaktır, hem de fazlasıyla. Bırak geçsinler. Onlar her halta uyum sağlamayı düstur edinmiş omurgasızlardır, onlar uyum sağlayadursun, biz nehrin yatağını bükme derdindeyiz.
Onlara kalsa kemal Paşa'nın Samsun'a geçmek yerine 1919 istanbulu'nda levanten karı sikip ingiliz subaylarıyla ahbaplık ediyor olması gerekirdi.
***
Bu vesileyle büyük kalem adamı Tahsin Yücel'i saygıyla anıyorum. Kendisinin kitaplarını, çevirilerini okumakta çok zorlanmış olabilirim, ama bu esasen Öztürkçe sözcüğün yanına yıldız koyup sayfanın altında tek sözcükle açıklamaya erinen can yayınları'nın eşekliğidir. Kimsenin yüksek fiyatlarınıza laf ettiği yok, şuna bari dikkat edin.
üzerine oldukça çok konuşulmuş. ancak ''uydurukça'' olduğu yönünde dayanaksız savlar ortaya atılmış. doğrusu bu savlar ilk kez atılmış değildir, yılardır süren bir savaşım var. karşıtların en büyük destekçisi necip fazıl, kendisi türk dili ile oldukça uğraşmış bir kişidir.
şöyle bir örnek vererek olayı kurtarmayı amaçlar:
“Türkiye’yi batıran sâiklerin bir müessire bağlanmasındaki âmil sebep nedendir ve nedir?”
''Türkiye'yi batıran etmenlerin bir dayanağa bağlanmasındaki etkili olan güç nedendir ve nedir?'' diye çevirmek yerine(sözcüğü sözcüğüne çevrilmez, arap gibi tümce kurulmaz.) aşağıdaki tümceyi vermiş ve muhteşem bir örnek(!) vermiştir:
“Türkiye’yi batıran nedenlerin bir nedene bağlanmasındaki neden neden, nedendir ve nedir?
kendisi daha sonrasında da, sami banarlı örneği vererek latince'den geçtiğini söylediği -sal, -sel ekine bir eleştiriyi arapça'dan geçme nispet ''i''li tümceler kurarak verir. verdiği örneklerin de çoğu zaten türkçe değildir(ruhsal, parasal gb.) -sal ekine ben de bir noktaya kadar karşı çıkıyorum. çünkü bu -sal eki yüzünden belirtisiz ad tamlamaları ortadan kalkacak. parasal yerine, para konuları oldukça kullanılabilir. Türkçe'de zaten nispet ''i''sine de ''sel, sal''a da pek gereksinim yoktur.
kendisi yine o dönemde önerilen sözcüklerden ''yaşam''a da takmış kafayı. ''ya bunlar türkçe değil, ya da ben türk değilim'' diyor. ''yaşam'' sözcüğünün başkurtça da içinde olmak koşuluyla başka türk lehçelerinde ''yaşav'' biçimiyle kullanıldığını ya bilmiyor, ya da kötü düşünceli olsa gerek.
çok sevdiğim murat bardakçı da aynı yanlışa düşerek ''öd, sevi'' gibi sözcüklere takmıştı kafayı. bunlar da türkçe mi diye.
kendisinin orhun anıtlarında ''öd tengri yasar, kisi oglı köp ölgeli törimis'' sözlerini okumuş mudur? bence okumuştur. niye böyle davrandı bilmiyorum...
sevi'yi yunus emre'den duymuş mudur? duymuştur, neden dedi onu da bilmiyorum.
seviyle ilgili son olarak tan atacakken şu türkü sözünü yazıp kapatayım:
''seviler baştan gitmiyor da ah kam ana,
sarılıp yatmayınca...''
ilber Ortaylı diyor ki; eski-yeni tüm kelimeleri kullanmak lazım. dil devriminin bize sağladığı kazanç, birtakım şivelerdeki güzel kelimelerin edebi dile ithalidir. Fakat sadece bunları kullanıp da eskiyi yok saymak da bir eksiklik getirir. Asıl mücadele etmemiz gereken batılı kelimelerdir.
şöyle de bir anektodun olduğu devrim. hangi amaçla olduğu tartışmasına yön verebilir.
son dileği ezan'dan başka ibadetleri de türkçe yaptırmak ve türk kafasını arap kafası köleliğinden kurtarmaktı. türk ocağı'na gittiğimiz gün, kur'an'ı türkçe'ye çevirmek konusunu açtı. orada bulunan kazım karabekir :
-kuran'ı azimüşşan türkçe ye çevrilemez, paşa hazretleri .
+niçin çevrilemez efendim? bu sözümüz "kur'an'ın manası yoktur ! demektir.
-hayır efendim ama, mesela elif-lam-mim. ne diyeceğiz buna?
+ne demektir "elif-lam-mim"?
-meçhul efendim.
+öyle ise karşısına bir sıfır koyar, çevirmeye devam edersiniz.
E-
Eda ton ton
Encümen komisyon commission
Encümeni daniş akademi academie
F-
Felsefe filozofi philosophie
Fırka parti parti
G-
Günlük kronik cronik
H-
Had terim terme
Hayatiyat biyoloji biologie
Hendese geometri geometrie
Heyet delege delegate
I-
Içtimai sosyal social
Ilahiyat teoloji theologie
Ilmüarz jeoloji geologie
Ilmi nücum astroloji astrologie
Iktisad ekonomi economie
Iktisadi ekonomik economique
Ilmi hesap aritmetik aritmetique
Irade (kudret anlamına) enerji energie
Iradeli enerjik energique
Izzeti nefis (haysiyet) onur honneur (fransızcada okunuş: “onur”dur)
K-
Kaabiliyet kapasite capacite
Kısım, bap parti partie
L-
Lehçe diyelek dialecte
M-
Maarif kültür culture
Mabud/put idol idole
Mali finansal financiel
Mantık lojik logique
Mektep okula ecole
Mesele problem probleme
Müdür direktör directeur
Müsbet pozitif positif
Müfettiş ispektör ispekteur
N-
Nahiye kamun commune
Nazari teorik theorique
Nazariye teori theori
Nihayet vermek terminlemek terminer
S-
Sanayi endüstri indüstrie
Sermaye kapital capital
Silsile seri serie
Sigorta akçası prim prime
Sınai endüstriyel indüstriel
istihraç, istihlas, istirtac, istidlal, ıskat, ifrağ, tarh, tard.. Dil devrimi sağolsun, artık sadece "çıkar(t)mak" diyoruz. Kafa rahat. Bize bu kolaylığı sağlayan Ulu öndere minnettarız.
eleştirilir.
1) çoğunun tutmaması, dil devriminin başarılı olduğu iddiasına karşı söylendi. başarının kriteri eğer
- arapça ve farsça kelimelerin atılmasıysa başarı sağlandığı söylenebilir.
- dilin özleşmesiyse; başarı düşük, çünkü günümüz türkçesinde hala yabancı kelimelerin oranı %30-40. fransızca kelimeler ise önemli bir bölüm teşkil ediyor.
- eğer kriter, zaten bilmediğimiz kelimeler yerine yine nasıl uydurulduğu bilinmeyen ve halkın ilk duyduğunda anlamadığı, bir yabancı dilden kelime öğrenir gibi öğrendiği kelimelerin yerleşmesi ise onda da başarı ortalama bir seviyede.
- eğer dilin kıvraklığının gidip, her kavram nüansı için ayrı bir kelime kullanan bir dilden; kelime sayısı az, dolayısıyla ayrıntılı düşünmeye izin vermeyen bir dil ortaya çıkarmaksa, evet bunda %100'lük bir başarı elde ettiğimizi söyleyebiliriz.
2) arapça ve farsçaları atıldığı için fransızcaları kullanılan kelimelere örnek istenmiş, buyrun:
şehbender: konsolos
hamız: asit
müvellid'ül-ma: hidrojen
müvellid'ül-humuza: oksijen
kalevi: alkali
zevil meaşeyn: amfibi
ilm-i teşrih: anatomi
beşeriyat: antropoloji
şehvet-engiz: afrodizyak
hazine-i evrak: arşiv
ilm-i hisab: aritmetik
ilm-i nücum: astroloji
müneccim: astrolog
ilm-i hey'et: astronomi
hava-yı nesimi: atmosfer
feth-i meyyit: otopsi
pişdar: avangart
mütearife: aksiyom
daha var ama bu kadar yeter bence. yani atıldıktan sonra yerine konan kelimelerin tutmayıp yukarda sağ taraftaki karşılıkların kullanıldığı onlarca kelime çıkarabilirim.
3) biz resmi yazışmaları (basit olanlar dışında) anlamıyoruz maalesef. resmi gazetede yeni çıkmış, osmanlıca olmayan bir yasayı bile halktan birine okutsan anlamaz, çünkü uzun cümleler ve o konuya ilişkin kavramlar yer alır orda. bu da normaldir, çünkü halk için yazılmıyor. osmanlı dönemindeki devlet yazışmaları ve divan edebiyatının ağır dilli eserleri de aynen bunun gibi halk için değil sadece muhatap ya da muhataplar için yazılıyordu.
cehalet konusunda sınır tanımayanların kötülemeye çalıştığı devrimdir. sanıyor ki kendi dedesi falan savunduğu osmanlı türkçesi'ni konuşuyordu. Kardeşim o savunduğun saçma sapan karma dili konuşan nüfusun %5'i bile değildir. üstelik arapça - farsça dillerinden alınan sözcüklerin büyük bir kısmını o dili konuşan insanlar bile anlayamıyor. Onların dillerinde kullanmadığı tamlamaları, sözcükleri biz alıp kullanıyoruz, sebep? kendi dilimizde karşılığı varken neden aptal saptal sözcükleri kullanalım.
Boz bulıt yorudı -- Boz bulut yürüdü
Boyun üze yagdı --Boyların üzerine yağdı
Kara bulıt yorudı -- Kara bulut yürüdü
Kamıg üze yagdı -- Herkesin üzerine yağdı
Dil devrimi iştre 1300 yıllık geçmişimizi okumamızı tekrar sağladı. boşuna ağlamayın bebeler gibi " geçmişimizi okuyamıyoruz" diye.
sizin geçmişiniz arap-fars özentiliğinden geçilmiyor olabilir. fakat biz geçmişimizi okuyabiliyoruz. Kalın sağlıcakla.
kimisinin sözlükten rastgele seçtiği sözcükleri örnek göstererek kötülemeye çalıştığı devrimdir.
yahu saydığın sözcükleri halk biliyor, kullanıyordu da başlarına polis mi dikildi kullanmasınlar diye? "yakışık almaz" yerine "nareva" demek isteyen desin... yasak mı?
düşmanlarının boş laflarla karalamaya çalıştığı devrimdir.
1- yeni "önerilen" sözcüklerin "çoğu" tutmadıysa bunca tantana yapmak niye? bu arada eleştirenin kurduğu cümledeki "önerilen" ve "çoğu" sözcükleri de dil devriminin sözde "tutmayan" sözcüklerindendir!
2- elitlerin dilinin halk diline yaklaşmadığı, arapça farsça sözcükler yerine batı kökenli sözcükler kullanıldığı iddiası da bir o kadar boştur. "teyyare" yerine "airplane" veya "aircraft" mı denmiş "uçak" mı? "tahtelbahir" yerine "submarine" mi denmiş "denizaltı" mı? hangi arapça, farsça kökenli sözcüğün yerine batı dilleri kökenli sözcük konulmuş? örnek?
3- yazı dilinde halkın anlamadığı sözcükler konulduysa biz bugün yazılan her şeyi nasıl anlıyoruz? ya osmanlı döneminde halk divan edebiyatını, aydınların eserlerini veya devletin yazışmalarını anlayabiliyor muydu?
evet, işin en ironik kısmı, halkının kültürünü, dilini reddeden, halkına "etrak-ı bir idrak" "anlayışsız türkler" diyenlerin, halkından apayrı bir dünyada yaşayan, apayrı bir dil konuşanların "halkı aşağılayan elit" sayılmaması ama "ne mutlu türküm" diyenlerin, zübük yobazların aldattığı halkı uyandırmak için acı gerçekleri halkının yüzüne söyleyenlerin elit sayılması.
asıl amacı elitlerin dilini değil ,elit ya da halk olsun, tüm türklerin konuştuğu dilin komple yabancı kelimelerden arındırılmasıdır. Atatürk'ün "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alakalı olmasını isteriz" sözünde elit ya da halk ayrımı yapılmamış, türkçe bir bütün olarak düşünülmüştür.
maalesef dil devrimi tam anlamıyla başarılı olmamıştır.
1) yukarda saydığım kelimeler gibi, yeni önerilen kelimelerin çoğu tutmamıştır.
2) elitlerin dili halk diline yaklaşmamış, arapça ve farsça kelimelerin açtığı boşluğu batı dilleri doldurmuştur (zeynep korkmaz). ayrıca dili ne kadar yaklaştırırsan yaklaştır, halk eğitilmedikçe okumuşların anlattığı akademik, felsefi vs bir şeyi anlamaz.
3) yazı dili halkın diline fazla yaklaşamadı, çünkü yazı dilinde, halkın yüzyıllardır bildiği kelimeler atılıp anlamadığı kelimeler konuldu. halk ya bildiği kelimeler yerine yeni uydurulmuş kelimelerle karşılaştı, ya da zaten bilmediği bir kelimenin yerine yine anlamadığı bir kelimeyle karşılaştı.
işin en ironik kısmı şu ki, osmanlı elitini halkı küçük görmekle suçlayanlarla; her seçim sonucunda aziz nesin'den alıntı yapan, halkı "koyun", "göbeğini kaşıyan", "g.t kılı", "eşek s.ken", "anadolu çomarı", "makarnacı", "yobaz", "bağnaz", "cahil" diye aşağılayanlar aynı kişiler.
ana amacı elitlerin yazı dilini halkın diline yaklaştırmak olan devrimdir ve başarıyla sonuçlandırılmıştır.
diğer bir amacı da yaygınlaştırılmaya çalışılan türk milliyetçiliği'nin gereği olarak, yabancı kökenli sözcükleri mümkün olduğu kadar dilimizden atmaktır. bunda da bayağı bir başarılı olunmuştur ama bir yere kadar. çünkü "bayındırmak, ayrıksın, tansık, evecen, eksin, edev, tüze, gözgü, arlak" gibi sözcükler tutmamıştır.
söz konusu sözcüklerin tutmaması hiç ama hiç önemli değildir. önemli olan osmanlıca (veya osmanlı türkçesi) denilen halka yabancı, halka tepeden bakan elitlerin kullandığı dilin büyük ölçüde tasfiye edilmiş olmasıdır. bugün halkın kullandığı dille yazı dilimiz arasında önemli bir fark yoktur.
Dildeki yozlaşmayı "dil devrimi" yerine kültür kargaşasıyla okumak daha sağlıklı olur. Zira, daha duygusuz, hissiz, düşüncesiz vs. insan olma yolunda gittikçe elli kelimeyle günü kurtarmamız olasıdır.
Nasılsın, senin bu konuda fikrin ne vs. sorulara verilen cevaplar iyi yerine fevkalade, aynen yerine bitabii getirilince dildeki yozlaşmayı çözüp, "kültürünü yaşayan insan" olmak yerine ego tatmini yapmış oluyoruz. iletişimin temel unsurlarını kullanmayı basite indirgemekle de çözülecek bir iş değil.
Not: türkçe felsefe yapılır, ama felsefe yapacak kültürel ortam oluşmadığı zaman haliyle türkçe olarak da yapılamıyor.
başarıyla uygulanan bir devrimdir ve yine uygulayanlar tarafından son verilmiştir. dolayısıyla "dil devrimi devam ederse" gibi lafların anlamı yoktur.
dil devriminde amaç halka tepeden bakan, halkın konuştuğu dili konuşmayan elitlerin dilini halkın diline yaklaştırmaktı ve de çok güzel bir şekilde başarıldı. bugün dil devrimine laf edenlerin kullandığı sözcüklerin bir çoğu dil devriminin ürünüdür!..
diğer taraftan, bir noktadan sonra dil devrimi çığırından çıktı. "yabancı kökenli sözcükleri atacağız" derken -ki yapılması gerekiyordu ve yapıldı- halka onlardan da yabancı bir takım sözcükler sunulmaya başlandı ama tutmadı. dolayısıyla devrim bizzat devrimi yapanlar tarafından sonlandırıldı. o noktadan sonra sadece bilim, teknoloji ve kültürün yeni getirdiği ve haliyle yabancı kökenli olan sözcüklere türkçe karşılık bulunmakla yetinildi ve bu işte de bayağı bir başarılı olundu. örneğin: computer - bilgisayar.
daha öleli 40 yıl olmamış bir türk ırkçısının dilini bile %100 anlayamayan bir nesil yetiştirmiştir.
örnek olarak ele aldığımız, "toprak - mazi" şiirinde geçip de 40 yıl içinde unutulan kelimeler şunlar (parantez içindeki sayılar, o kelimenin sözkonusu şiirde kaç defa geçtiğini gösteriyor): mefkure (5), çıfıt, hadisat, filhakika, müebbeden.
eğer yabancı kelimeler dilimizden atılmaya devam ederse, bu şiirde anlaşılamayan kelimelere şunlar eklenecek:
dertleşmek, hayat (2), kitap (2), yara(2), melek, peri, nazlı, saadet, haram, kefen, mazi (başlıkla beraber, 14), hem (2), bahtiyar, çünkü (2), hak (2), can (3), heyecan (2), insaf, her (2), şey (2), acaba (2), millet (2), mezar, insan (2), nasıl (ne+asıl) (3), hakikat (3), ne...ne (2), şairane, mantık, zerre, nebze, alem, budala, zulüm, proleter, hakim, cinsi, maskara, vatansız, felsefe, din, hiç, asır, vücut, gıda (2), tarih, köhne, şanlı (4), satır, ırk (4), sel, yad etmek, elbet, halis, zorla, irade (2), vatan, milyon, kahraman (2), (bağlaç olan) ki, şan, cisim, deha, rezil, kadar, cephe, eğer, fazla, ebediyen (2), dünya, gayet, gaye, hudut, yahut, aşk, zaman, ebediyet, mukaddes, ejder, istikbal, gazi, ecdat, yabancı, zafer (2), tarih, meydan, küfür, şaheser, efsane, cansız, inkar.
işte dil devrimi böyle devam ederse geleceği budur. dil devrimi tam başarıya ulaşırsa bir türk ırkçısı için bir kayıp olmayacak mı, sözkonusu şiiri okurken bu kelimeleri, yani şiirin 5'te birini anlamamak?
atamızın en büyük başarılarından biridir. kimi yalancı oğlu yalancı şerefsiz yobazlar dil devrimini "halktan kopmak" olarak yansıtmaya çalışır.
bu nasıl halktan kopuştur ki devletin dilini değil, o zamanın halk diline, 500 yıl önceki diline uyarlamayı bile başarmıştır? bu nasıl halktan kopuştur ki dilimizi sincan uygur bölgesindeki halkın dilini bile rahatça anlayacak seviyeye getirmiştir? yeryüzünde tek bir örnek var mıdır ki bir devrimle 500 yıl önce konuşulan dil bile kolayca anlaşılır hale gelsin? günümüz ingilizleri bile 500 yıl önceki ingilizce'yi kolay kolay anlayamazlar. işte pir sultan abdal'ın bir şiiri:
yobaz takımı dil devrimini küçümsemek için, türk dil kurumu'nun "hostes = gök konuksal avrat" gibi sözcüklerini alay konusu ederler. elbette her sözcük tutmaz. komik olan şudur ki söz konusu aptalların akıllarınca dalga geçmek için yazdıkları metinlerde dil devriminde icat edilmiş sayısız sözcük bulunur! öyle yüzsüz, yalancı bir takımdır bunlar...
azerbaycan türkçesi hakkında fikri olmayan bu konuda ne yazsa boştur. azerbaycan türkçesi, türkçe karşılığı kolayca bulunabilecek ve bizim lehçemizde mevcut olan kıyamet kadar rusça ve diğer dillerden sözcük içerir. elbette bizim şu anki dilimiz de içeriyor fakat arılık açısından azerbaycan türkçesi'nin çok önündedir.
özetle, dil devrimi devleti halkla kucaklaştırmak için atılan en büyük adımlardan biridir; atamızın halkçılık ve milliyetçilik ilkelerinin bir sonucudur.
yeni bir rejim kuruldu ve yapılan birkaç inkılaptan da bu rejimin çağdaş uygarlıklar (!) seviyesinde olacağı az çok anlaşıldı. yeni kurulan ülke için yeni bir alfabe seçildi. buraya kadar her şey iyi güzel, ancak yakınmak istediğim bir konu var. madem Arapçaya elveda dendi yeni bir düzen kurmak amaçlandı, şu yeni dili bir ingilizce yapıverseydiler ya laa. artık ben sosyalistliği,ooo hadi eyleme dünyayı biz kurtaracağız vs. geçtim. gerçekçi olalım ingilizce bilmeden dünya da kurtarılmıyor efenim. ister komünist olun ister anarşist isterseniz nihilist hümanist hatta maniheist olun bir yerden sonra ingilizce şart. ulan şu ingilizceden çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim bu hayatta. yurdum insanının yüzde 70'inin benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum. yani diyeceğim şu ki; siz bu dil devrimini yapmışınız iyi hoş da,keşke yapmışken tam yapaydınız ingilizce yapaydınız. eğer bunu yapsaydınız 90 yıl sonra tatlı mı tatlı bir kızcağız,istanbulun güzide bir semtinde ingilizce öğrenmek için kıçını yırtıyor olmazdı şu anda. saygılar.
kastedilmek istenen harf devrimidir. dilin değiştiği filan yoktur. türkçe yine aynı türkçedir. değişen alfabedir.
elifba iken alfabe olmuş olan bu. bazı arkadaşların iddia ettiği gibi yunus emre divanını da okuyamazsınız ayrıca arap harflerinin bilmeden.
bir de madem değiştirilecekti keşke göktürk alfabesine geçilseydi..