dil devrimi

    7.
  1. yazı devrimi bizi geçmişimizden koparmıştır diyerek sızlanmaya kalkanları bir kez daha uyarmakta belki yarar vardır. koptuğumuz o geçmişe kavuşmak isteyen varsa eski yazıyı öğrenip bu amacına varabilir; onun bulacağı hazine yorumlar (şerhler), hadisler ve tasavvuftur. kısacası tanrıbilimdir.
    7 ...
  2. 36.
  3. üzerine oldukça çok konuşulmuş. ancak ''uydurukça'' olduğu yönünde dayanaksız savlar ortaya atılmış. doğrusu bu savlar ilk kez atılmış değildir, yılardır süren bir savaşım var. karşıtların en büyük destekçisi necip fazıl, kendisi türk dili ile oldukça uğraşmış bir kişidir.
    şöyle bir örnek vererek olayı kurtarmayı amaçlar:
    “Türkiye’yi batıran sâiklerin bir müessire bağlanmasındaki âmil sebep nedendir ve nedir?”

    ''Türkiye'yi batıran etmenlerin bir dayanağa bağlanmasındaki etkili olan güç nedendir ve nedir?'' diye çevirmek yerine(sözcüğü sözcüğüne çevrilmez, arap gibi tümce kurulmaz.) aşağıdaki tümceyi vermiş ve muhteşem bir örnek(!) vermiştir:

    “Türkiye’yi batıran nedenlerin bir nedene bağlanmasındaki neden neden, nedendir ve nedir?

    kendisi daha sonrasında da, sami banarlı örneği vererek latince'den geçtiğini söylediği -sal, -sel ekine bir eleştiriyi arapça'dan geçme nispet ''i''li tümceler kurarak verir. verdiği örneklerin de çoğu zaten türkçe değildir(ruhsal, parasal gb.) -sal ekine ben de bir noktaya kadar karşı çıkıyorum. çünkü bu -sal eki yüzünden belirtisiz ad tamlamaları ortadan kalkacak. parasal yerine, para konuları oldukça kullanılabilir. Türkçe'de zaten nispet ''i''sine de ''sel, sal''a da pek gereksinim yoktur.

    kendisi yine o dönemde önerilen sözcüklerden ''yaşam''a da takmış kafayı. ''ya bunlar türkçe değil, ya da ben türk değilim'' diyor. ''yaşam'' sözcüğünün başkurtça da içinde olmak koşuluyla başka türk lehçelerinde ''yaşav'' biçimiyle kullanıldığını ya bilmiyor, ya da kötü düşünceli olsa gerek.

    çok sevdiğim murat bardakçı da aynı yanlışa düşerek ''öd, sevi'' gibi sözcüklere takmıştı kafayı. bunlar da türkçe mi diye.

    kendisinin orhun anıtlarında ''öd tengri yasar, kisi oglı köp ölgeli törimis'' sözlerini okumuş mudur? bence okumuştur. niye böyle davrandı bilmiyorum...

    sevi'yi yunus emre'den duymuş mudur? duymuştur, neden dedi onu da bilmiyorum.

    seviyle ilgili son olarak tan atacakken şu türkü sözünü yazıp kapatayım:

    ''seviler baştan gitmiyor da ah kam ana,
    sarılıp yatmayınca...''
    7 ...
  4. 1.
  5. ulu önderimizn türk dil kurumunu kurarak başlattığı devrimdir. onca geçen zamanda aşınan dilimizin yeni bir haddelemeye ihtiyacı olduğu bir gerçek ama bunu yapacak veya yaptıracak mustafa kemaller yok.
    5 ...
  6. 13.
  7. bazı gerzeklerin ''yaaa 100 yıl önceki yazıları okuyamıyoruuuz.'' dedikleri en önemli devrimlerden biridir. Ben bu adamlara 800 yıl önce yazılmış Yunus Emre'nin yazdıklarını okumalarını öneririm. Adam 800 yıl önce yazmış şimdi bile okunabiliyor. Ancak Arapça ile Farsça sözcüklerin kol gezdiği 150 yıl önceki bir kitabı okuyamıyoruz. Sizce buradaki suç biz miyiz yoksa aradaki ayrımı bu kadar açanlarda mı?
    4 ...
  8. 15.
  9. 2.
  10. 4.
  11. en büyük türk milliyetçisi tarafından gerçekleştirilen tam anlamıyla bir devrimdir. milletimizin kimliğini oluşturan temel etken olan kültürün ham maddesi konumundaki dilimiz türkçeleştirilmiştir. bu sayede büyük önderimiz dilimizin dolaylı yoldan da kültürümüzün devamlılığını sağlamak istemiştir. ancak kendisinden sonra gelenler onun gayretlerini çabuk unutmuş ve dilimiz yeniden yozlaşmıştır. küresel kültürün ve dilin * bütün milletler üzerinde hegemonya kurmaya başladığı bugün de ikinci bir dil devrimine ihtiyacımız vardır. yüksek kültürümüzün ve değerlerli dilimizin devamını sağlamak için.
    3 ...
  12. 23.
  13. Dildeki yozlaşmayı "dil devrimi" yerine kültür kargaşasıyla okumak daha sağlıklı olur. Zira, daha duygusuz, hissiz, düşüncesiz vs. insan olma yolunda gittikçe elli kelimeyle günü kurtarmamız olasıdır.

    Nasılsın, senin bu konuda fikrin ne vs. sorulara verilen cevaplar iyi yerine fevkalade, aynen yerine bitabii getirilince dildeki yozlaşmayı çözüp, "kültürünü yaşayan insan" olmak yerine ego tatmini yapmış oluyoruz. iletişimin temel unsurlarını kullanmayı basite indirgemekle de çözülecek bir iş değil.

    Not: türkçe felsefe yapılır, ama felsefe yapacak kültürel ortam oluşmadığı zaman haliyle türkçe olarak da yapılamıyor.
    3 ...
  14. 27.
  15. düşmanlarının boş laflarla karalamaya çalıştığı devrimdir.

    1- yeni "önerilen" sözcüklerin "çoğu" tutmadıysa bunca tantana yapmak niye? bu arada eleştirenin kurduğu cümledeki "önerilen" ve "çoğu" sözcükleri de dil devriminin sözde "tutmayan" sözcüklerindendir!

    2- elitlerin dilinin halk diline yaklaşmadığı, arapça farsça sözcükler yerine batı kökenli sözcükler kullanıldığı iddiası da bir o kadar boştur. "teyyare" yerine "airplane" veya "aircraft" mı denmiş "uçak" mı? "tahtelbahir" yerine "submarine" mi denmiş "denizaltı" mı? hangi arapça, farsça kökenli sözcüğün yerine batı dilleri kökenli sözcük konulmuş? örnek?

    3- yazı dilinde halkın anlamadığı sözcükler konulduysa biz bugün yazılan her şeyi nasıl anlıyoruz? ya osmanlı döneminde halk divan edebiyatını, aydınların eserlerini veya devletin yazışmalarını anlayabiliyor muydu?

    evet, işin en ironik kısmı, halkının kültürünü, dilini reddeden, halkına "etrak-ı bir idrak" "anlayışsız türkler" diyenlerin, halkından apayrı bir dünyada yaşayan, apayrı bir dil konuşanların "halkı aşağılayan elit" sayılmaması ama "ne mutlu türküm" diyenlerin, zübük yobazların aldattığı halkı uyandırmak için acı gerçekleri halkının yüzüne söyleyenlerin elit sayılması.
    3 ...
  16. 32.
© 2025 uludağ sözlük