insanın ufkunu açan, dünyayı algılamasını kolaylaştıran mevzu.
tabi bu topraklarda avantajları da var dezavantajları da.
kullanabileceğin bir alan olmadıktan sonra kaç dil bildiğinin pek önemi yok.
kalburüstü yaşıyorsan ve rahatlıkla, huzurla hareket edebiliyorsan hazzı daha iyi.
ancak sıkıntılı bir hayatın varsa, huzursuzsan dil bilmek pek önem arz etmez maalesef.
yerini buldurmak önemli, gerisi keyifli geçer.
bir bütündür. mesela yazılı ingilizcede iyi olup ingilizce bir belgeselin ne anlattığını anlamamak bünyede ibrahim tatlıses hüznü yaratabilir. ne belgeseli, esl-lab.com 'daki easy seviyesindeki ingilizce konuşmaların yarısını anlamamak kendine zekanı sorgulatır.
Dil bilmek için YDS ye gerek yok ki önemli olan karsidakiyle anlasabilmek.
Amerikalilarin ingilizlerin kaçi yds de 100 çekebilir ki.
Bu şeye benziyor çocukluktan beri türkçe konusmamiza rağmen Hangimiz univ sınavında turkce dil bilgisini fulledi ki yada türkçe sınavlarımız hep yüz muydu Hayır ama birbirimizi anlıyoruz.
Beceri seviyesi kullanım şekline, ihtiyaca, motivasyona, yatkınlığa göre değişir. Kapalıçarşı'daki esnaf ürününü satabilecek kadar belli cümle kalıplarını ve iletişim stratejilerini biliyorsa rahatlıkla ben şu dili biliyorum diyebilir. Diğer yandan Üniversitedeki bir öğretim üyesi yabancı bir dilde foucault'dan bahsederken eleştirel bağlamda tartışılan tüm ideolojilerin eşit olmayan bir güç dengesi içinde belli bir toplumsal söylem üzerinden oluşturulup defalarca kez yapı-söküm döngüsü sonucunda tekrar ve tekrar anlamlandırılması ile ilgili bir saatlik bir ders anlatamıyorsa o dili biliyorum diyemez.
Sonuç olarak dil karşındakine derdini anlatabilme becerisi ise ve herkesin derdine kimse karışamazsa çok da genel geçer kriterler üzerinden insanları yargılamak aklıselim bir hareket olmaz diye düşünüyorum. Burada ayrımı yapılması gereken konu kullanım amacının basit ya da karmaşık olması değil de dil yetkinliği olmalı. Are you kola diyen biri de karşısındakine derdini anlatır fakat bunu dil ile yapmaz kesinlikle sskdkf.