dikta vs demokrasi

entry2 galeri1
    1.
  1. Bir tanesi her ne kadar "tek kişinin" yönetimi olarak görülse de yöneticinin anlayışına göre "genelin" yönetimi olabilen;
    öteki ise ne kadar "genelin" yönetimi olarak bilinse de aslında "çoğunluğun" yönetimi olan iki yönetim biçimidir.
    Diktanın çok farklı türleri vardır.
    Demokrasinin ise temeli her ülkede aynıdır fakat aşamalı olarak ilerletilebilir.
    Öncelikle demokrasinin daha gelişmiş bir yönetim biçimi olduğu söylenir, yani genel kanı bu yöndedir ama aslında alakası bile yoktur. *
    En nesnel atasözümüz burada devreye giriyor; "Tarih Tekerrürden ibarettir."

    şimdi Ne demek istediğimi daha net açıklayayım;
    insan ırkı diktayı gördü ve beğenmedi. Bu yüzden demokrasiyi benimsedi. Fakat bir süre sonra demokrasiyi de beğenmemeye başlayacak ve tekrar modern bir dikta sistemine dönecekler. Her ne kadar kabul etmeyecekseniz de bu bir insanlık gerçeğidir. Bu 100 yıl sonra mı olur, 5000 yıl sonra mı olur bilmiyorum. ama mutlaka olacak.

    Dikta rejiminin istikrarı, yöneticinin dehası ve halka yakınlığı ile doğru orantılıdır.
    Dikta rejiminin varlığını devam ettirmesi için belirli şartların oluşması gerekir. nedir bu şartlar?
    özetle;
    1. Yöneticinin toplumu anlaması-analiz etmesi.
    2. toplumun yöneticiyi anlaması.

    Yani eğer başta gerçekten adil bir diktatör varsa halkı anladığı ve halka kendini anlatabildiği takdirde yönetimini uzun bir süre devam ettirecektir ve bu durum istikrarı da beraberinde getirecektir.
    Osmanlı'nın Geçmişini incelediğimizde bunun mümkün olduğunu görürüz.
    Aksi takdirde rejimin devrilmesi kaçınılmaz olur ve devrilen rejim uzun süre * geri gelmez.

    Örneğin SSCB, ismi "cumhuriyetler birliği" olmasına rağmen yönetimde oligarşik, hatta ilk zamanlarında monarşik bir yapıdaydı. Çünkü yönetimin sağlıklı işleyebilmesi için bunun olması gerekiyordu.
    Burada da Lenin ve Stalin örneğini rahatça verebiliriz.
    Hitler, Mao, Atatürk, inönü vs. diye devam eder.
    Bu örneklerden çıkaracağımız sonuç, halkın genelinin belli bir bilinç seviyesine ulaşana kadar dikta rejiminin devam etmesi gerektiğidir.

    Halkın bilinci yöneticinin bilincini aştığı anda dikta rejiminin devrilmesi kaçınılmaz olur. Bu yüzden yöneticinin bunu anlayıp, "kendi kendini devirmesi" ve yerini başka birine bırakması gerekir ama geçmişe baktığımızda diktatörler genelde bunu anlamamış ve egolarının kurbanı olmuşlardır.
    Fakat günümüz * demokrasisinin sonrasında geleceğini düşündüğüm modern dikta rejiminde bu durumun böyle olmayacağını düşünüyorum. *

    Şimdi gelelim demokrasinin açıklarına;

    birincisi; Demokrasi sadece kapitalizm ile beraber yürüyebilir. örneğin Sosyalizm ile birlikte yürüyemez.
    Proleterya diktatörlüğü meselesine girmeyeceğim. o konuya girersem konu bitmez çünkü.

    şöyle açıklayayım;
    Eğer sosyalizm ile demokrasiyi birlikte yürütmeye çalışırsanız en fazla "sosyal demokrasi" olur bunun adı. Bu da devrimcilere göre kapitalizmin biraz yumuşamış halidir sadece.
    Tabi sosyal demokrasiyi sosyalizme geçişte bir basamak olarak görürseniz, onda bir sakınca yok. Gayet makul bir görüş olur bu. Hatta bana göre de bu ülke için gayet makul bir görüş.
    Ama ülkede her seçimde yeni bir devrim yapmaya çalışırsanız, bu da ülke ekonomisini çökertir.
    Ayrıca sosyalizmde her bireyin yönetime katılma hakkı vardır. demokrasi ise başta bahsettiğim gibi çoğunluğun yönetimidir.
    Bu durumda proleterya, örgütlü bir hale geldiği ve sosyalizme yönelmeye başladığı zaman kapitalizmle beraber demokrasi de bitecektir. zaten eşitlik, burjuvanın insafına bırakılamaz.

    ikincisi; demokrasi halkın kendi diktatörünü seçme hakkıdır. çoğunluk oyunu almış bir başbakana-cumhurbaşkanına her türlü hakkı vermiş olursun. bunu lisedeki felsefe kitabına değil şu anda bu ülkenin başbakanı olan tipe bakarak da rahatça söyleyebiliyoruz.
    adam her türlü boku yiyip "ben yetkiyi milletten aldım" dediği zaman küfür etmekten başka bir tepki gösteremiyorsunuz. eliniz kolunuz bağlı çünkü.

    üçüncüsü; demokrasi siyasiler üzerinden yürüyen bir rant yarışıdır esasında. Halk bu yarışa sadece dahilmiş gibi gözükür. Siyasilerin rantçılığı ortaya çıktıkça da bu durum demokrasiye zarar vermeye başlayacaktır. siz sormadan ben söyleyeyim; istisnalar hariç "her siyasetçi rantçıdır. "
    aslında bence bu ülkede oy kullanmayan ya da boş oy atan kitlenin "politik" * kesimi de bunun farkında, çünkü onlar da tecrübelerine dayanarak siyasetçilere güvenmemeleri gerektiğini biliyorlar ama bilseler de bu konuda çaresizler. En azından şimdilik.
    ama gün gelecek yolsuzluklar, rüşvetler, fesatçılıklar ve bilimum rant meseleleri teker teker ortaya çıkmaya başlayacak. hukuk sistemi değiştikçe halk bunları daha iyi anlayacak. wikileaks gibi binlerce belge ortaya çıkacak.
    Sonuç olarak halkın siyasilere olan güveni azaldıkça demokrasi çökecek.

    Bunların hepsi bir yana, Eğer sahtekar değilse her insan dürüst bir diktatörü, üçkağıtçı bir siyasiye tercih eder.
    yani bu düzen öyle ya da böyle çökecek dostlar.
    Biz bunu görebilir miyiz bilmiyorum. Ama insan ırkı mutlaka demokrasinin diktadan daha iyi bir rejim olmadığını anlayacak.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/552684/+
    demokrasinin ilerisinden, radikalinden, morundan lacivertinden bahsetmedim. çünkü demokrasi ilerisinin de radikalinin de temeli aynıdır ve aynı kapıya çıkar.
    aslında Bu konuda kitap bile yazabilirim, ama durumum bu kadar. idare edin artık *
    Belki şu anda bu yazıyı okuyanların çoğu anlamıyor bunları ama mutlaka bir gün, insanlar demokrasinin yanlışlarını fark edecekler.

    işte o günlere selam olsun.

    hadi eyvallah.
    2 ...
  2. 2.
© 2025 uludağ sözlük