yoğun bir trafik, yağan yağmur, tıkış tepiş bir 110 ve ergen kızımız...
hatırlayınca bile daralıyorum o denli. istanbul trafiğine yakalanmışsınızdır ve karşıya geçmeniz o gün şarttır. trafik ilerlemez, kornalar çalar, otobüste akraba olmuşsunuzdur ve aksi gibi kulaklığınızın bozulduğunu farketmişsinizdir müzik dinleyemezsiniz. milim milim ilerleyen otobüste, ergen kızımız yanına suskun arkadaşını da almış o günümü berbat etmek için otobüse özellikte binmiştir sanki.
sesli sesli etraftakilere "hey bana bakın ben buyum" tirplerindedir. oflarsınız poflarsınız, zaten üzerinizdekilerden terlemişsinizdir. ha geldik ha gelicez derken bayılma aşamasına gelmişsinizdir.
tam 45 dakika boyunca susmamıştır kız ve yolun sonuna gelmişken önlerden yağız bir delikanlı olaya el atar.
- hanımefendi lütfen biraz susar mısınız? tam 45 dakikadır sizi dinliyoruz!
oğlum benim lan bu
kulağında kulaklık takılı olduğu halde konuşmak zorunda kalmış olabilir.
hemen yavşak yavşak benzetmeler yapılmış ayıp ayıp sizin ananız kız kardeşiniz yok mu?
yüksek sesle konuşan tüm insanlarla aynı amaç peşindedir. duyulmak istiyordur, bilinmek. başka yerleriyle dikkat çekemeyen kadın sesini kuvvetlendirir.