öncelikli neden kolaylık sağlamasıdır.
eskiden analoglu makinalarda çekilen fotoğraflar karanlık odada itinalı bir çalışma sonrası tab edilir ya da fotoğrafçı tarafından para karşılığı tab ettirilip bastırılırdı. ne çektiğinizi bilmeyerek, tahmini ve tecrübenize dayanan asa, diyafram ve enstantane ayarı ile oluşturduğunuz kareyi tab edip elinize aldıktan sonra hissederdiniz o karenin tamamen size ait olduğunu.
şimdi ise dijital makinalar herkesin elinde, çektiğini anlık görebilme şansına sahipsiniz, enstantanesi mi düşük sil bir sonraki fotoğrafta arttır, iso değeri mi yüksek yine sil iso değerini düşür tekrar çek... bu açıdan çok büyük bir kolaylık aslında dijital makinalar filmli analog makinalara göre.
ancak fotoğrafı çektikten sonra nasıl bir kare ortaya çıkcacağının heyecanını yaşamadan dijital ile analoglu makinanın arasındaki farkı anlayamazsınız ve bence ne gördüğünüz kim olduğunuzdur...
insan iddiasının ne manaya gelip gelmediğini tartacak arkadaş. fotoğraf çekmenin, çektirmenin tarihi ne kadar, sıradan şahıslar, aileler kaç nesilden beri fotoğraf makinesi sahibi oldular, bunları bir düşüneceksin. yoksa "bu pc'ler çıktı bizim atari kültürünün içine ettiler yeah" diyen de bulunur, "cgi çıktı filmlerde maket sanatı öldü" diye ağlayan da vardır. gelişme ve değişme olmasın o zaman: mağara duvarlarına resim çizmeye devam.
bu elemanları bir bir tespit edin, ilerde hologram falan yok bunlara.
eskiden özel günlerde hepberaber toplaşıldığında on kişiden maksimum iki kişide fotoğraf makinası olur, o fotoğrafların da basılıp aynı karede yer alan kişilere dağıtılması günlerce bazen aylarca sürerdi, bir de -meliscim bi haftasonu buluşak da benim makinadaki fotoğraflarını vereyim sana- diyerek koz olarak kullananlar vardı, farklı bir kültür oluştu tabi kalmadı bunlar, herşeyimiz anında nette artık