"Anlam somutlaşsa onun biçimini alır" cümlesini okuduğumda insanların tüm hareketlerinin ağırlaştığını hissetmiştim. düşlerimin bir oyunu olabilirdi ancak bu cümle. beni, bünyemi, beynimi, algımı ve özellikle zirvemi zorlayan iki kitaptan biridir.*
asıl büyük umutsuzluk insanın werther'i araması werther'e inanmasıyla başlar ki benim gibi onun gerçekten yaşadığına inandırabilir bu kitap sizi. zorlaya zorlaya okutur zorlana zorlana susarsınız ağlarken.
--spoiler--
Şimdi çektiğimiz acılardan yola çıkarak gelecekte çekeceğimiz acıları tasavvur edebiliriz. Hatta şimdi çektiğimiz acılar bizi bir miktar şerbetli kılacağından gelecekte çekmeyeceğimiz acıları da tasavvur edebiliriz. Ama bu tasavvuru tedbir amaçlı olarak yapmak başka bir şey, sırf kendini daha fazla üzmek için yapmak başka bir şey. Ben ikisini de tavsiye etmiyorum
--spoiler--
ilk okuduğumda beni bunalıma sürekleyen , ikinci okuyuşumda intihara sürükleyen, son okuyuşumda da amaaan be sevmeseymiş o wertherin problemi dediğim olağan üstü mektup tarzında yazılmış romandır.
okuyup da intihar eden avrupa insanlarını anlayamamanıza neden olur. şahsen okudum ve beğenmedim. werther'in acılarını ben çekiyormuşum gibi hissedemedim.
"hiçbir saniye yoktur ki bilerek ya da bilmeyerek bir yıkıcı olmayasın. en kendi halinde bir gezintin bin zavallı böceğin yaşamına mal olur. bin bir emeğin ürünü olan bir karınca yuvasını dağıtmak ve o minik yaşam evrenini mezarlığa çevirmek için tek adımın yeter."
''...sevgili dostum, düzeleceğime söz veriyorum; her zaman yaptığım gibi yazgının önümüze çıkardığı her küçük kederi artık eveleyip gevelemeyeceğim ve geçmiş benim için geçmişte kalacak.kuşkusuz haklısın arkadaşım; eğer insanlar -niçin böyle yaratılmış olduklarını tanrı bilir- imgelemleriyle geçmişteki kederin anılarını çağrıştırmak uğruna bu denli çaba gösterecekleri yerde, kayıtsız bir şimdi'ye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu.''
Kitabın ilk sayfasında yazdığı gibi, alınyazınızdan( ki ben buna inanmam, daha çok ikinci söylediği uygun gibi) ya da kendi kabahatinizden ötürü daha yakın bir arkadaş bulamıyorsanız, bu kitap size arkadaş olsun.gerçekten de öyle, aldığım en güzel hediye.
sadece bir aşk romanı değildir kesinlikle, bir felsefe, bir sosyoloji, bir psokoloji romanı gibidir aynı zamanda, söylendiği gibi okurken sanki o mektupları size yazıyor hissedersiniz, eğer bir kitapla arkadaş olunabiliyorsa o kitap bu kitapdır.
Goethe bu kitabı yazdığında 25 yaşında olmasından oldukça faydalanmıştır kanaatimce. Başka hiçbir yaşta aşkın o saflığını yirmilerinin ortasında hissettiği gibi hissedemez insan. Nitekim o bu kitabı yazar ve neredeyse anında hayatı değişir. Önceleri tanınmayan genç edebiyatçı bütün avrupada ünlenir. Almanyada Werther benzerleri türer ve onun gibi giyinen kişiler sokakları kaplar. Kitap o kadar başarılı olmuştur ki, bir dedikoduya göre Napoleon Bonaparte, kitabın bir kopyasını mısır seferi sırasında ceketinin cebinde taşımış ve yanından hiç ayırmamıştır.
Johann Wolfgang von Goethe'nin zamanında en çok satılmış mektup romanıdır.
genç werther sevgilisini başkasi ile aldattiktan sonra hayata yeniden adapte olmaya çalışırken başka bir şehire taşınır. Orda lotte ile tanışır ve ilk bakışta aşık olur. lotte ise nişanlıdir ve...
Amaaan neyse, diyeceğim şu ki, edebiyata meraklı olan kesinlikle okusun! Ben sıkıcı bir aşk hikayesimis gibi yazdım ama ondan öte Goethe çok güzel bir şekilde almanyada 1700-1800 yıllardaki toplumsal sorunları, kadının özgürleşmesi ve insanların kendi iradesiyle düşünüp sorgulamadan yaşamasını aydınlatarak eleştirmiştir.