artık lezzeti de kalmadı hiçbir şeyin diye mi yakınıyorsun ?
homurdanıp da somurtuyorsun ne zamandır ?
duyuyorum seni be; kusmalarını, küfürlerini, bangır bangır -
sabrım taşıyor, yüreğim kaldırmıyor da sen hala bakınıyorsun.
tut sözümü sen, durma, otur kendin karar ver neden sakınıyorsun ?
tombul bir kurbağayı tut ayağından çekinmeden midene daldır,
hem de pek çabuk o, tıka burnunu, yum gözünü sonra başını kaldır!
bu şıp diye kesecek hazımsızlığını, boşuna ıkınıyorsun.
kafalarından geçenlerden insanların eminim,
oysa hiç mi hiç bilmiyorum, ben kimim?
gözlerim, onlar işte, kendime çok yakın bulduğum -
oysa ben hiç değilim, gördüğüm, görmekte olduğum.
ah ne iyi olurdu, elimden geleni yaparak,
durabilseydim kendimden biraz daha uzak.
düşmanlarım kadar mesafe olmamalı aramda!
en yakın arkadaşlarım, pek ırağımda onlar da -
dostlarımla aramızda ara yerde duran öyle ne ?
çözün bakalım, kimim ben, nerede kendim nerede ?
yüz basamak yükselmeliyim ben,
duyarak inlemei çıkarken:
"taştan mı yapıldık, ne sertsin sen ?" -
yüz basamak yükselmeliyim ben,
kim olmak ister taştan merdiven?
"bitti patika! uçurum çevresinde ölüm sessizliği!" -
sen istedin! senindir bu patikadan ayrılma isteği!
şimdi gezgin sakin ol! hayatın söz konusu, ne olursun!
tehlikede olduğuna inanırsan bil ki kaybolursun!
bak şu çocuğa domuzlar arasından,
çaresiz sürdürüyor homurdanmayı!
ağlıyor da ağlıyor o, hiç durmadan -
öğrenir mi acep kalkıp dolanmayı ?
korkmayın! en güzelini başarmadan
durmaz o, görün ondaki oynamayı!
ayaklarına dayanıp kalktığı an,
gösterecek o kafa üstü durmayı.
o toparlak fıçıyı yuvarlayıp durmasaydım
şu sorunun yanıtını kendimce bir bulsaydım;
"nasıl korurum söyleyin yanmaktan kendimi ben,
şu kızgın güneş ardında, ölesiye koşarken?"
ne giderim peşlerinden ne ardımda devam olsun.
ne uyarım ne hükmeder, kalanlara selam olsun!
korkunçtur kendinden korkan: korku yayan korku bulsun!
korkutanlar yönetirmiş, hadi onlar önder olsun!
dinlemez sözümü kendim, söz geçiren beter olsun!
severim dolanıp da orman olsun, denizler olsun!
ara sıra gideyim de bıraktığım izler solsun
gizli tenha köşelerde, beni şimdi kimler bulsun ?
ey benim gibi yalnız! sen, kendine varan yolun
yolcusu! çağır uzaklardan kendini, olsun!
elbette yaparım ben ara sıra buzumu:
iyi gelir midenize, sindirmeye!
olsaydı da, çok şeyiniz keşke sindirmeye,
severdiniz işte çok, pek çok ama, buzumu!
yabancılara hiç de güvenlikli değil bu bölge;
hele varsa bir ruhun, iki misli olur, tehlike!
kandırıp da severler, parçalarlar sizi ardından:
ayran gönüllüdürler - eksiktir ruhları her zaman.
tanrı seviyor bizi, çünkü o yarattı bizi! -
"insan yarattı tanrı'yı" - dedi ince akıllı.
yarattıklarını sevmemeli mi o, peki ?
sevmeli, çünkü yaratan o, yanıtın "hayır" mı ?
sakat bu düşünce, şeytani, hem de çok şeytani.
alnımızdan terler akar
katalım mı aşımıza ?
terli yeme tehlike var,
bir şey gelir başımıza!
köpek yıldızı ** göz kırpar,
akıl ermez anlamına.
alnımızdan terler akar
tat gelsin şarabımıza.
kıskanmadan bakıyor da sayıyorsun onu,
fark etmiyor saygını hiç, anlıyorsun onu;
uzakları yakın eden kartal gözleri var,
görmez asla seni - yalnız yıldızlara bakar.
tüm mutluluğu dünyaya
yalnızca savaş getirir!
elbette dost bulmada
kanlı bir meydan gerekir.
birde üç, dosttur bir çeşit:
kardeş, sefalet önünde,
düşman karşısında eşit,
özgür - ölüm geldiğinde!
"gelirim bugün, çünkü canım böyle çeker" -
derler o, sonsuza dek kalmaya gelenler.
sözlerine aldırış etmeden dünyanın:
"sen çok erken geldin ya, sen de çok geç kaldın!"