Son albümü dünyada en büyük beklenti yaratıp en feci hayalkırıklığı yaratan sanatçılara aday şarkıcı.
O kadar kötü batmıştır ki, toplam satışı bir önceki albümünün bir aylık satışı bile olmamıştır. Bazen oluyor böyle müzikte...Çok yetenekli olmayan şarkıcılar, bir şekilde yıldızların uygun hizayı almasıyla bir şekilde çok popüler olabiliyor.
bu hatun türkiyedeki migros ve mudoların en çok çaldığı isimlerden biridir. dinlendirir çünkü. bu yüzden de o dükkanlara daha fazla anlam yüklememi sağlamıştır hep.
kazım koyuncu'nun orjinal söylediği dilde ki halini anlamazsamda müziği, rahmetlinin ses tonu insanı etkiler. anlamadığım bir de beni etkileyen tek şarkı.
maroon 5 ile beraber mudo ve migros mağazaları için adeta soundtrack üreten müzisyen abladır. söylediğim mağazalara ne zaman girsem ya dido ya da maroon 5 çalıyor. bu durumdan mesudum.
Asıl adı Florian cloud de Bouneville O'Malley Armstrong gibi destansı bir isme sahip olan ingiliz bayan sanatçı.
Dinleyicisinde hüznü ve yalnızlığı hissettiren, sesi kadar kendisi de güzel olan, Eminem'in Stan şarkısında arkadaki yağmura eşlik eden.
25 Aralık 1971 tarihinde (benden tam bir yıl önce, olgun kadınları severim) aileden yetenekli bir çocuk olarak dünyaya geldi. Öyle ki annesi eski bir şair, babası yine eski bir yönetmen ve prodüksiyon şirketi sahibi, erkek kardeşi de dünyaca ünlü Faithless grubunun simgesi ve müzik yapımcısı Rollo (Rowland Constantine O'Malley Armstrong)'dur. Kendisine sorulduğunda sıkıntılı bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Bunun birinci sebebi olarak da destansı adını gösterir: "Sanırım ismim, ailemin bana hayatım boyunca yaptığı en büyük kötülüktür." diye konuşur."Ben tam bir erkek ismi olan Florian diye çağırılmaya alışmaya başlamışken de okuldaki arkadaşlarım ve ailem birden bana kısaca "Dido" demeleriyle adımla ilgili ikinci travmayı yaşamaya başladım. 11 yaşındaki bir kız olarak Dido diye çağrılmaktan daha utanç verici ne olabilirdi ki?"
Dido 1999 yılında No Angel adlı albümüyle birdenbire ortaya çıktığında müzik severler bu inanılmaz sesle sanki yıllardır aradıkları şeyi bulmuşçasına arabalarında, evlerinde, kulüplerde şarkılarını dinlemeye, eşlik etmeye başladılar. Dido ve ilk albümü o kadar beğenildi ki, dünya çapında tam 21 milyon satış rakamıyla bir debut albüm için inanılmaz bir başarı yakalamış oldu.
5 yaşındayken gittiği anaokulunda yaşıtları, oyuncak bebek, araba, Legolar ve benzeri oyuncaklarla oynarken, öğretmenler ve ailesinin dikkatini çeken şey , küçük Dido'nun sınıftaki Keyboarda fark edilir bir ilgisi olması ve başına geçip saatlerce , tuşlarına küçük elleriyle basıp anlamsız sesler çıkarmaktan çok büyük zevk almasıydı. Bir gün okuldan eve geldiğinde elindeki ses kayıt cihazını gören ve tabiri caizse çaldığını fark eden anne ve babası, onun müziğe olan ilgisinin önlenemez olduğuna karar verip, ilkokulda direk olarak yaşadıkları şehir, Londra'da bulunan, Guildhall School of Music and Drama okula gitmesine karar verdiler. Dido 10 yaşına geldiğinde ise piyano ve keman çalmayı, en önemlisi bir zamanlar okuldan çalıp evine getirdiği ses kaydetme cihazını kullanmayı ve cihazla kayıtlar yapmayı öğrenmişti.
Lise yıllarında devam ettiği müzik okulunun direktörü ve Londra müzik piyasasının en önemli prodüktörlerinden biri olan Sinan Savaşkan (evet kendisi Türk) Dido'nun kariyerinin öyle ya da böyle tamamen müzik odaklı bir şey olacağını hem ailesine hem de kendisine söylemişti.
Buna rağmen kendisinin sorunlu bir çocukluk geçirdiğini düşünen her ergen gibi, alışılmış şımarık çouk tavırlarıyla ailesine ve eğitmenlerine karşı çıkarak, Birkbeck University of Londra'da hukuk eğitimi almaya karar verdi. Herkes eğitimine ve kariyerine bu şekilde devam edeceğini düşünürken, üniversite yıllarında o zamana kadar hiç olmadığı kadar müzikle ilgilenmeye ve bu konuda çeşitli gruplar ile çalışmalar yapmaya başladı. Kendini müziğe o kadar kaptırdı ki, hukuk eğitimi almak için gittiği okulu hiçbir zaman bitiremedi. Oysa üniversiteye başladığında ilkokuldan beri bütün hayatını ele geçiren neredeyse ailesi tarafından kendisi için zorunlu hale getirilmiş müzikten kopup, iyi bir eğitimle başarılı bir avukat olmak istemişti.
1995 yılında Dido hem solo olarak, jem de o sıralarda birlikte sahne aldığı gruplarla birlikte demo kayıtları gerçekleştirmeye başladı. Bu sırada Londra'nın undeground prodüksiyon şirketlerinden biri olan, Nettwerk tarafından yayınlanan o zamanlar Londra'da sahne alıp da albümü olmayan müzisyenlerin kayıtlarının bulunduğu toplama albüm Odds&Ends'te bir şarkısı yayınlandıktan sonra, Dido'nun erkek kardeşi Rollo'nun (daha sonra kendi prodüksiyon şirketini kuracaktır) grubu olan Faithless'in de albümlerini yapan şirket olan Arista Records, kendisine bir albüm yapma teklifinde bulundu. Aslında bu teklife kadar Dido işlerin bu kadar büyüyüp de ulusal bir şirketin kendisine albüm teklif edeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. Her ne kadar, hukuk fakültesiyle ilişkisini kestikten sonra hayatının merkezine müziği koymuş olsa da, belki de bu kadar beğenilip, başarılı olacağı ve bir gün kendisine albüm teklif edileceği hiç aklına gelmemişti. O sadece yerel kulüp ve barlarda müziğini yapabilecek kadar hayal kurmuştu.
1999 yılında No angel albümünün yayınlanması ve tüm dünya çapında milyonlar satmasından sonra, MTV Europe Music Award en iyi yeni sanatçı performansı, en iyi yeni sanatçı ve en iyi albüm olmak üzere iki NRJ ödülü ve en iyi kadın sanatçı ve en iyi albüm dalında iki Brit Awards ödülü gibi müzik endüstrisinin saygı değer ödüllerinin sahibi oldu.
No Angel albümünün dünya çapında bu inanılmaz satış rakamı ve başarısından sonra Dido ve yapımcıları gözünü Amerika'ya dikti. Bununla birlikte, bir kaç Amerika turu ardından yeniden basılan albümle birlikte Sarah McLahlan'in de içinde bulunduğu Amerika'nın en büyük müzik festivallerinden biri olan Lilith Fair'de sahne alınmasıyla, bu ülkede de zirveye doğru yol alınmaya başlandı. Fakat Dido'nun Amerika'da tanınması , 2000 yılında Eminem'in Stan adlı şarkısında kendisinin Thank You adlı şarkısını Sample olarak kullanıp, back vokallerde Dido'ya yer verip, klibinde de şarkının hikayesinin kahramanı olan Stan'in hamile kız arkadaşı olarak görülmesiyle gerçekleşti. Bununla birlikte Dido'nın adı MTV listelerinde yer almaya başladı. Açıkçası bir çok kişi açısından da Eminem'in ritimlerin üzerine okuduğu patır patır konuşmlarının arasına Dido'nun müthiş sesi, şarkıyı dinlenebilir kılan en önemli şeydi.
No Angel albümü, Amerika dahil bütün dünyada hala beğeniyle ve ilgiyle dinlenirken sanatçının özellikle Amerika'da istenen başarıyı yakalamasından sonra ve ülkedeki müzik endüstrisinin tamamen tüketmeye yönelik yapısından dolayı, çok geçmeden 2001 yılında sadece Amerika'da basılan ve bu ülkede satışa sunulan , ilk albümünün re-make versiyonlarının bulunduğu Breakthrough albümü satışa sunuldu. Fakat hiçbir zaman Dido için gerçek bir albüm özelliği taşımadı.
2003 yılında Life for Rent albümünü çıkaran Dido, bu albümle sadece ingiltere'de ilk günde 150.000 ve ilk haftada 400.000 satış rakamını yakaladı.
Michael Jackson'un Thriller ve Pink Floyd'un Dark Side of the Moon albümü 50 milyon satış rakamıyla dünyanın en çok satan albümleridir. Ama dikkat edilmesi gereken nokta ne Thriller'in yayınlanma tarihi olan 1984 yılında ne de Dark Side of the Moon'un yayınlanma tarihi olan 1973'te ne internet gibi bir faktörün bulunmaması ne de korsan yayın gibi bir durumun şimdiki kadar yaygın olmamasıdır. Dido ilk albümünü çıkardığı 1999 yılında tüm dünyada internet etkin olarak kullanılmaya başlamıştı ve donload mekanizması da kullanılmaya başlanmıştı. Böyle bir zamanda ve bu imkanlarla 20 milyon albüm satmak düşününce gerçekten de müthiş bir rakam olduğu anlaşılıyor.
Life for Rent albümüyle birlikte Dido, çok büyük konserler , turlar ve organizasyonlarda yer almıştır. Bunlardan en önemlisi ve en büyüğü 2005 yılındaki Live 8'tir. Bu organizasyon da dünyanın en büyük ve en başarılı müzisyenleri ile aynı sahnede yer almıştır ki bu durum, bu kadar kısa bir kariyer geçmişine sahip bir sanatçı için çok büyük başarıdır.
Dido 2008'de çıkardığı Safe Trip Home adlı albümünün çalışmalarına 2005 yılında Los Angeles'ta başlamıştı.
Bu 3 yıl gibi uzun dönemin nedeni, bundan önceki ili albümde yakaladığı başarının büyüklüğüdür. Sanatçının tüm bu zaman içindeki çalışmalarının temel amacı ve en çok dikkat ettiği şey bu başarının altına düşmemek oldu.
Bu albümün çıkışıyla ilgili ilginç bir hikaye de; sanatçının resmi internet sitesinde albümün çıkacağını duyurduğu tarihten çok daha önce albümün hit şarkısı olan "Don't Believe Love"ın bir şekilde internete düştüğü ve paylaşım sitelerinde elden ele gezdiği şeklinde anlatılır. Bunun üzerine albümün çıkış tarihi bir süre ertelenir ve söz konusu olan şarkı yeniden kayıt edilip çok daha farklı bir şekilde albümde yer verildikten sonra piyasaya sürülür. Yine albümün ortaya çıkışıyla ilgili ilginç bir hikayeye göre de, bu süre zarfında Dido gitar çalmayı öğrenmiştir. ve albümün lansman konserlerinde bazı şarkılara gitarla eşlik etmiştir.
Tüm bu çabalara, ince çalışmalara ve gösterilen öneme rağmen "Safe Trip Home" önceki albümlere göre çok az sayıda bir satış rakamı yakalamıştır. Bunun nedeni, daha az beğenilmesi değil piyasaya çıkmadan önce internete düşmüş olması gibi olaylardı.
2012 yılında Dido Twitter hesabından hayranlarına 2013 yılının mart ayında çıkacak olan albümünün müjdesini verdi. Daha sonra edinilen bilgiye göre albümün kayıtları henüz 2010 yılında tamamlanmıştı. Albümün taslağını Londra ve California'daki otel odalarında bir keyboard ve klavyeyle gerçekleştiren Dido, neye benzediği hakkındaki sorulara da "Big fun, extravaganza electronic" şeklinde tanımlayarak birçok hayranını merak içine sokmuştur. Şu günlerde çıkması beklenen albümün adının "Girl Who Got Away" olduğu açıklannmıştır.
1999 yılına kadar sıradan bir avukat olarak hayatına devam edeceğini düşünen Dido her ne olduysa hayatını keskin bir dönüşle değiştirmiş ve ilk önce nişanlısından ayrılmış ve sonrasında da o muhteşem sesinden bizi mahrum bırakmamıştır. Bununla birlikte profesyonel müzik kariyerine başladığı günden beri değişmeyen tek şey ise tutkulu bir Arsenal F.C. taraftarı olmasıdır. Hala her fırsatta babasıyla birlikte stadtaki yerini almaktadır.
(Umutcan Akyol'un Pamukkale Turizm'in otobüslerdeki koltuk ceblerinde olan Pamukkale dergisinin Şubat 2013 sayısından alınmıştır. )