Şiirleri hafif bir müzik gibi gelen kadife yürekli kadın.
Şiirlerini ne zaman okusam daha bir seviyorum minik şeyleri. Çünkü o minik bir yürekle tüm dünyayı selamlıyor gözümde.
ilk okuduğum zamanlarda bayımı dilime dolamıştı.
Kelimeleri yazmıyor, kelimelerle dans ediyor.
yine aklıma düşmüş olan şair. bu hayatta tanışmak istediğim ender kişilerdendi. aynı şehirdeydik üstelik. keşke ansızın karşısına dikilip "didem seni tanımıyorum ama yazdıklarını okudukça seni yazdıklarından bile daha çok sevdim" deseydim. 41 yaşında erkenden göçüp gideceğini nereden bilecektim. arkasından bilmem kaç kere ağlamışlığım var. hala da ağlarım. neden bilmiyorum. okuduğum her şiirde gözlerim dolu dolu. isminin geçtiği yerlerde seri gözyaşı intiharları başlıyor.
rahat uyu didem.
"ama yazgısını,
yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
tırnaklarıyla düzeltemiyor insan... "
(tanımayanlar)şiirlerini okursun, "aa ne güzel kimmiş bu" dersin. ama o, Kanser nedeniyle 41 yaşına yaşamını yitirmiştir. (24 Temmuz 2011, istanbul)
işte öyle biridir. maalesef aramızda olmayan şair.
şimdiden bir hatırasın
açmışsa bir sardunya saksıda
bütün(aşklar) paranteze alınsın
bıraktım ellerimi,artık sana bunu yazsın
mektuplar postaya takılırsa..
ey aşk sen
artık bazı şarkılar kadar yaralısın.
ağrı diye bir şiiri vardır. 41 yaşından kanserden ölen şairin ölümünden sonra konulmuş kitabına. şöyle bir ifadesi var;
--spoiler--
ciğerlerimin filmini çektiler
ciğerlerim artiz oldu icabında
--spoiler--
bayıldım.
--spoiler--
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul
--spoiler--
kadın gibi bir çocuk... şiirlerinin sesine kulak verdiğinizde, saçlarını iki yandan bağlamış bir kız çocuğunun şımarık ama sevimli sesini duyarsınız ancak bir o kadar '' kadın '' dır o...
'' herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım ''
biraz bunalım, biraz günlük konuşmalar
anneye özlemler, babaya serzenişler
kediler ve kuşlar
ve çeşitli ölümler
kavuşamamak üstüne dizeler
aslında mutsuzluk da iyidir be gülüm
siz aşktan n'anlarsınız bayım?
negzel negzel
kaybettiğimiz kadın şairdir.
seni sevince pazara çıktım sevinçten
enginar aldım süper enginarlar diye bağıran adamdan
oturup ağladım sonra, şaşırdın.
bu süper oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
canımın acısıydın.
iki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
iki muhabbet kuşum.
iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim, biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
dünyaya bile bir dünya anne lazım.
biri sen ol maviş anne, biri ben.
dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim maviş anne
bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
şefkate söyle o da gelsin.
özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası
hepsi, hepsi ninniyle büyür.
bilir misin maviş anne?
ben çekildiğim her fotoğrafta
defolu bir kelebek gibi çıkarım.
mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
sanırım ben assolist oldum maviş anne
şimdi mutluyum
geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
babama söyle, o gelmesin maviş anne
birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim
kuşlarımı da bırakayım gitsinler
dışarıda ölürler mi sence
postacı mektup bile getirmezse onlardan
ben bir anne gibi ağlarım sonra
bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
ölürler yazık dışarıda!
onlar birer yıldız olursa
biri mavi, biri yeşil
ben onlara bakarım maviş anne.
kalbimi de büyüttüm sonunda
artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
kalbim sanırım büyüyünce
sokaklarda ağlayan biri olacak
rezillik yani maviş anne!
kalbim komik kaçacak
kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
benim serüvenimden bir yer ayırt
aman, mutsuz bir yer olmasın!
iki sigaram kaldı bu gece için
yüzyıl yetecek çocukluğum,
iki muhabbet kuşum,
biraz da ateşim var.
dua ediyorum ateşe
vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
aman umutsuz bir yer olmasın!
iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Bunca seveni olduğunu acaba biliyor muydu diye düşündüğüm şair ama insan... Çocuktur kendisi, büyümez, oyunlar oynamaktan, hayaller kurmaktan vazgeçmez. Aklıma her gelişinde o gülen yüzü gelir evvela. Ve bu çok hoşuma gider.
(...)
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
(...)
kadın gibi bir çocuk... şiirlerinin sesine kulak verdiğinizde, saçlarını iki yandan bağlamış bir kız çocuğunun şımarık ama sevimli sesini duyarsınız ancak bir o kadar '' kadın '' dır o...
'' herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım ''
bir gün bir umudumu olursa adını vereceğim şairdir...
Yine gittin o karanlık odaya
Karanlık uykularına.
Sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin
Bir bakardım eğilmiş su içiyor
Gamzelerinden kuşlar.
Bir bakardım gözlerinde
Güneşli ve sıcak iki hurma.
Bir bakardım hayata dikleniyor
Diktiğin horoz ibikleri saksılarda.
Biriciğim, kardeşim ne oldu sana?
Karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya
Acı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara
Bir balığın uykusunu düşlerdim
Karanlık sularda kaybettiği rüyaları,
Sigaramdan kopup giden iki kıvılcım
Merak ederdim ne konuşurlar aralarında?
Sen beni hep merak ederdin,
Sen beni hep yemeğe beklerdin,
Seni sıcacık evimizde bulduğumda
iki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu
Balığın karanlık uykusuyla.
Bir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki
Dilimin ucuna.
Berekettir diye hani geçen hıdrellezde
Karınca kumu toplayıp getirmiştin
Kimse bereketi öyle getirmedi bana
Küçük, küçücük bir torbada
Az gerçi cüzdanımda hala kağıtlar,
Ama bozuklar harmandalı oynuyor,
Zil oluyor parmağımın ucunda,
Küçücük insanlar şimdi cüzdanıma her bakışımda
Neşeli bir ateşin üstünden atlıyor.
Kardeşim, biriciğim, kimse yoksulluğu benim için
Böyle sevimli kılmadı şimdiye kadar.
Kötü rüyalar görürdüm durmadan
Bağırırdı bir yaşlı kadın:
Mavi alevlerin ortasına,
Bu kırmızı elbise giymiş kadın yakışır.
Sanırım birileri beni yakacak
diye tuttururdum sabahları.
Ateş iyidir derdin sen, başarıdır,
Çok şeyler başaracaksın.
Kardeşim, biriciğim sen olmasan,
Ablanın kabuslarını kim hayra yorardı?
Yine gülsen, gülüversen,
Ben böyle saymazdım
çarşafımdaki kırmızı gülleri o zaman,
Sayıyorum, sayıyorum
Hiç bitmiyor güller,
sensiz hiç bitmiyor zaman.
Çıksan o karanlık uykudan,
Kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir baksan.
Bütün serotonin geri kalım inhibitörleri birleşseler
Geri alamazlar çünkü,
hayra yorulmuş bir rüya kadar sevinen hayatı,
geri alamazlar bir avuç karınca kumunun huzurunu.
"birini çok sevmek gibiyim" dizesiyle beni her defasında kendine hayran bırakan şair. Şiiri eksiltmek olmaz, tamamını pay edeyim.
MÜSVEDDELER
1-
Anlatarak bitiriyorum hayatımı
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat
Bir çiçek çizdim bu akşam avcuma
ismini herşey koydum.
Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan.
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım
Yıldızlı bir gecenin.
Yıl 2000
Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin
Tombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında
Bulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı.
Kuşların şarkılarından anlarım.
Kimse hayra yormaz beni
Kuşbaz ve uçmaya meraklı,
Ütüsüz giyerim karabasanlarımı
Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı
içimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra
Şikayetim yok, rahatım.
Taşralı ve safım.
Yağmurda unutulmuş bir Tanrıyla ahbabım
Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım,
Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrıyla
Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım,
O kirli beyaz gömleğim.
Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar
Cesur olaydım.
Teyzem öldü.
Kırkı yeni çıktı
En iyi hikayeleri ölüler anlatır
Ölülerin anlattığı hikayeler
inşirah suresi gibi insanı ayartır
Kırmızı günleriyim ben takvimlerin
Okullar tatil oluyor ben söz konusu olduğumda
Şeker istemeye geliyor çocuklar.
Oyun oynuyoruz,
Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.
Siyah iş günleri müdahale ediyor hayatıma
Mor bir köşe yastığı gibi isyankar oturmak istiyorum,
Ben oysa divanın en ucunda.
Çorba pişirmek istiyorum,
Sonra kalkıp ekmek kızartmak,
Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında.
Söyleyin ateşe,
Ruhunu üflemesin benden gayrısına.
Çiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda
Ellerim bomboş...
Kötü şiirlerden koru beni Tanrım
Amin!
2-
Bir şaşkınlık şarkısı olarak besteliyorum aşkı
Kaprisli notalar, huysuz sololarla
Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana,
Çaresiz bekliyorum,
Düdük çalıyorum,
iki el ateş ediyorum havaya.
Gecenin bir yarısı oturup ağlıyorum bir çocuk parkında
Ulumak gibi ağlıyorum
Köpekler koşuyor sağımda solumda
Tanrım!
Diyorum sadece
Başka bir şey diyemiyorum zaten o an.
iyi niyetli ve sevimli bir kızdan kalanlar
Sallanıyor durmadan boş salıncaklarda
Üzgünüm diyor,
Bir mutluluk şiiri yazamam bu saatten sonra!
Yoksul çocuğuydun sen benim 23 Nisan sabahımın
Şiir okutmadım sana, folklor oynatmadım.
Yoksulluk diyorum,
O an,
Ucuz lafların çalılarına takılıyor şiirimin elbiseleri.
Sen tuz ol en iyisi sevgilim
Ben ekmekle duruma müdahale edeyim.
Bırak hazır soyunmuşken
Kuru öksürüğüne elma kabuğu ve tarçın tavsiye edeyim.
Tasfiye ettiler beni kediler aralarından
Yar olmaz bundan sonra sarmandan sana.
Beni tasfiye ve tavsiye arasındaki karışıklıkta
Müsait bir yerde bırak sevgilim.
Hem otuzumu geçtim azıcık
Gerisini ben yürürüm artık.
Çizgili olsun, buruşsun yüzü,
Şiirlerim için yaşlanma etkilerini geciktirici krem kullanmayacağım.
Yokuş aşağı şarkımı söylerdim, sarhoş
Kanatlarım vardır benim uçarım
Koşup kaşe kabanından yakalardın uyduruk şarkılarımı
Ne çok ısıttın beni,
Ne çok ısıttım seni,
Buruştu ve kirlendi
23 Nisanda takılan simli ve tül kanatlarım
Kurtulamadım, üstümde kaldı.
Ben sevgilim...
Bir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı
Cezaya kaldım.
Bir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı
imlamı iyice bozsam da farketmez artık.
Kime ne de-daları ayırmasam?
Noktalarda durmasam,
Bir ünleme koşsam yalnızca,
Sonu uçmak olan çığlığa.
Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı?
Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.
3-
Bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından
Yaşlanıyorum pencereden her bakışımda
Anna Kareninayı taklit ediyor zaman,
Atıyor kendini raylara.
Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.
Sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma
Bir kelebek gibi kocaman, kara
Pervazlarımda kuruyorlar sonra
Begonya tozlanıyor,
Unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar.
Annemin temizlik günleri gibiyim
Yorgun, solgun ve beyaz.
Kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda
Birini çok sevmek gibiyim
Sütle siliyor tozlarımı kardeşim.
Kestane pişiririz diyoruz sobada
Hayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz.
Bu şiirden bir bölümü attım
Kilometrelerce uzağa
Tavşanlı pijamalarımla balkona çıkıp el salladım ardından
Havaya uçuracaktı şiirimi az daha,
Attım.
Lokum getirmişti ve kitap,
Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa.
Onu da tam buradan attım.
Ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde
Ölü yada diri arananlardanım.
Bir Doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma:
Aramızda uçurumlar söz konusuyken
Uçurumlarda tenzilat varken hazır
Uçalım, hadi uçalım
Ben nasıl olsa
Bu müsveddelerin ortasında yalnızım.
günler izmarit diplerinde biriksin
o zaman mutlaka bir trenle gelirsin
köpüklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine bitişirsin
ellerimi bıraktım, artık buna sana yazsın
içimde iki yaşlı balık varsa,
içimde biri pulsuz, iki balık varsa
biri senden, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
pulsuz bir zarfla
hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata..
dizelerinin sahibi "sabırsız" şair... Çok erken ayrıldı aramızdan...