didem madak

entry218 galeri23 video2
    142.
  1. Pollyanna’ya Son Mektup

    “Aşk mektupları elbette yakılmalı,
    geçmiş en soylu yakacaktır.”
    (Nabokov)

    Muhabbet kuşumuz öldü
    Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
    Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
    Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna

    Uyuyamadığım gecelerin sabahında
    Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı
    Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
    Fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi
    Duaya açılan avuçlarım
    Avuçlarıma kar yağardı
    Kimi zaman tipi...
    Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
    Birkaç kış geçti Pollyanna
    Ben hep mahzun kaldım.
    Kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair
    Tuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben
    Bir kenar süsünün gülü olsam ben
    Sarı deftere tuttuğum bir günlük
    Aşk olsam ben...

    Sonra yazları
    Yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu
    Balkon yaseminlerle sevişirdi
    Rüya hülyayla sevişirdi.
    Ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında
    Geceyle sevişirdim.
    Bir davet gibi otururdum balkonda
    Bir beyaz örtü gibi sarardım acılarımı başıma
    Ben sevgilisi çile olan bir gelindim Pollyanna
    Gel derdim gel, kim olursan ol yine gel...
    Çiçekli bir düğün davetiyesi gibi otururdum balkonda
    Yıldızlar ürkerdi, titrerdi davetimden
    Ayın etrafında beyaz bir hale dönerdi.
    Bileklerimi uzatırdım çıplak, beyaz ve inca
    Işıktan bir kelepçe istedim yüz görümlüğü olarak Pollyanna.
    Secde eden alnımı,
    Şarap içen dudağımla öpmek istedim.
    Dizlerimde ve dirseklerimde nasır tutan arayışımı
    Beyaz bir merhemle ovmak istedim.
    Beyaz bir günahtır aramak kimi zaman Pollyanna...

    itiraf etmek gerekirse
    Domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan
    Kalp şeklinde kültablaları
    Kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül
    Yetmezdi yeniden doğmaya.
    Orhan Gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse
    Bedelini ödedim ama Pollyanna
    itiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.

    Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna
    Çimento, demir, çamur...
    Duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
    En üst kattan düşerdim her gün
    Esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
    Hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı Pollyanna
    Sana ve mutluluğa yazılmış mektuplarıma
    Cevap beklediğim zamanlarda.

    Benim bir köyüm olmadı.
    Hiçbir şehir karlı sokaklarıyla bana
    Pazen gecelik giymiş bir anne gibi sarılmadı.
    istanbul’u evlat edinsem
    Benimsemezdi nasıl olsa otuz yaşında bir anneyi
    Yüzyıllarca yaşamış bir çocuk olarak.
    Mütemmim cüz olamadım hiçbir aşka Pollyanna
    Bir kitaba bir cüz olamadım.
    Yukarıdan aşağı, yedi harfli battal boy bir intiharı denedim.
    Hiçbir bulmacayı tamamlayamadım.
    Bir kediyi okşasam ellerim yumuşardı
    Biri okşasam bir yumuşardı.
    Bire “BiR” olamadım.

    Fırfırlar olmalıydı oysa hayatımın kenarında Pollyanna
    Kırmızı puanlı bir şiir olarak uyumalı, mor puanlı
    uyanmalıydım.
    Pişman olmamalıydı orada olmalarından yeşil farbelalarım.
    Bir çingenenin çıkardığı dil olmalıydı şiirlerim.

    Sana bu son mektubu,
    Artık senden mektup beklemediğimi söylemek için
    yazıyorum Pollyanna
    son şiirini yazmaya cesaret edememiş bir şair olarak.
    5 ...
  2. 141.
  3. 140.
  4. Allah rahmet eylesin.
    SiZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?

    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Alt katında uyumayı bir ranzanın
    Üst katında çocukluğum...
    Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
    Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
    Aşk diyorsunuz,
    limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

    Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
    Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
    Büyük bir aşk yamadım
    Hayır
    Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
    Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
    Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
    Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
    Aşk diyorsunuz ya
    Ben istemenin Allahını bilirim bayım!

    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Balkona yorgun çamaşırlar asmay
    Ki uçlarından çile damlardı.
    Güneşte nane kurutmayı
    Ben acılarımın başını
    evcimen telaşlarla okşadım bayım.
    Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
    insan kaybolmayı ister mi?
    Ben işte istedim bayım.
    Uzaklara gittim
    Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
    Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

    Süt içtim acım hafiflesin diye
    Çikolata yedim bir köşeye çekilip
    Zehrimi alsın diye
    Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
    ilahiler öğrendim.
    Siz zehir nedir bilmezsiniz
    Zehir aşkı bilir oysa bayım!

    Ben işte miraç gecelerinde
    Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
    Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
    Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
    Bir şiir aradım.
    Geçen üç yıl boyunca
    Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
    Ülkem olmayan ülkemi
    Kayboluşumu aradım.
    Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
    Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
    Haroşa bir hayat bırakmak için.
    Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

    Kimi gün öylesine yalnızdım
    Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
    Annem
    Ki beyaz bir kadındır.
    Ölüsünü şiirle yıkadım.
    Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
    Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
    Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
    Acının ortasında acısız olmayı,
    Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
    Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
    Aşk diyorsunuz ya,
    işte orda durun bayım
    Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
    Kendimin ucunda
    Öyle ıslak,
    Öyle kötü kokan,
    Yırtık ve perişan.

    Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
    Aşkı aşk bilir yalnız!
    2 ...
  5. 139.
  6. Derler ki ;"birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emanet etmektir bir bakıma." Ne güzel demişler. Beni tanıyanlar bilir bu kadına olan tutkumu. Bilmeyenler siz de öğrenmiş oldunuz, tanıştığımıza memnun oldum. Gün içinde insan mırıldanır mı kendi kendine dizeleri, mırıldanıyormuş.
    Kitap alışverişi yaptığım bir dostum var benim de. haftada bir o verir, bir ben veririm acılar hayaller kitaplardan taşar. Altı çizili, kendimi bulduğum satırları uzatırken bir bakıma içimi açarım, sonra onun okuyup altı çizilmiş halde verdiği kitaplar gelir elime tek bir merakla bakarım kesişim kümesinde neler var diye. Kesişimde bazen bir şey çıkmasa da iyi bir birleşim kümemiz olur genelde.

    Didem Madak'a gelince;

    Bir zincirin halkası gibiler: Nilgün Marmara, Tezer Özlü, ve Didem Madak...
    acı ve umutsuzluk damarlarına geçmiş sanki.

    En çok da kızıyla yaşayamadığı yıllara ve kızının yalnızlığına üzülüyorum.Hayat herkese adil davranmıyor be.

    "bir zamanlar kendimi
    bulunmaz hint kumaşı sanmıştım.
    kaç metredir benim yokluğum?
    benden daha çok var sanmıştım.
    benim yokluğumdan dünyaya
    bir elbise çıkar sanmıştım.
    dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
    sonunda ben de alıştım.
    ah...dedim sonra,
    ah!"
    5 ...
  7. 138.
  8. 137.
  9. Öldükten sonra doğan şairlerdendir.
    7 ...
  10. 136.
  11. Ah be yüreğinin ne çok ah 'i varmış dedigim guzel kadın.
    Ah 'lar agaci nda acilarimizi yazmissin . Ahh . Her kelimesi nasil anlamli gelir bana. Mutluyken bile nasil icimi acitiyor bu şiir. Ah .
    3 ...
  12. 135.
  13. Güzel şiirleri olan kadın şair. Allah rahmet eylesin.
    5 ...
  14. 134.
  15. çalıkuşunun -z- raporu

    Fareler yer altından fırlatılan havai fişeklerdi
    Haberler getiriyorlardı, hep kötü haberler
    Akşamları günahkar yazarkasalar kadar
    Z raporları kadar uzun şiirlerim.
    Elinde bir paket çubuk krakerle geçmişim
    O eski arkadaşım
    Yıkanmış midesiyle
    iskambil kağıtları kusan, zarlar
    Maça kızı ve pis yedili sayesinde
    Kaç kere ölümle randevulaştı.
    Plastik çiçeklerle ziyaretime geldi hayat
    Semt pazarından alınma hırkasıyla
    Her bastığında gıcırdayan tahtalarıyla
    Öyle çok sevdim
    Binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader

    didem madak.
    3 ...
  16. 133.
  17. küçük bir kız çocuğunu anımsatan şair.
    çok güzel güldüğü bir fotoğrafı vardır.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1025095/+
    2 ...
  18. 133.
  19. arada bir açıp da dizeleri okunası güzel insan,

    "bir zamanlar kendimi
    bulunmaz hint kumaşı sanmıştım.
    kaç metredir benim yokluğum?
    benden daha çok var sanmıştım.
    benim yokluğumdan dünyaya
    bir elbise çıkar sanmıştım.
    dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
    sonunda ben de alıştım.
    ah...dedim sonra,
    ah!"
    1 ...
  20. 132.
  21. 131.
  22. Anlatarak bitiriyorum hayatımı
    Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat
    Bir çiçek çizdim bu akşam avcuma
    ismini herşey koydum.
    Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan.
    Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım
    Yıldızlı bir gecenin.

    Yıl 2000
    Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin
    Tombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında
    Bulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı.
    Kuşların şarkılarından anlarım.
    Kimse hayra yormaz beni
    Kuşbaz ve uçmaya meraklı,
    Ütüsüz giyerim karabasanlarımı
    Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı
    içimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra
    Şikayetim yok, rahatım.
    Taşralı ve safım.
    Yağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım
    Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım,
    Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla
    Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım,
    O kirli beyaz gömleğim.
    Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar
    Cesur olaydım.

    Teyzem öldü.
    Kırkı yeni çıktı
    En iyi hikayeleri ölüler anlatır
    Ölülerin anlattığı hikayeler
    inşirah suresi gibi insanı ayartır

    Kırmızı günleriyim ben takvimlerin
    Okullar tatil oluyor ben söz konusu olduğumda
    Şeker istemeye geliyor çocuklar.
    Oyun oynuyoruz,
    Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.
    Siyah iş günleri müdahale ediyor hayatıma
    Mor bir köşe yastığı gibi isyankar oturmak istiyorum,
    Ben oysa divanın en ucunda.
    Çorba pişirmek istiyorum,
    Sonra kalkıp ekmek kızartmak,
    Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında.
    Söyleyin ateşe,
    Ruhunu üflemesin benden gayrısına.
    Çiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda
    “Ellerim bomboş...”
    Kötü şiirlerden koru beni Tanrım
    Amin!
    7 ...
  23. 130.
  24. şu güzel dizelerin sahibidir. allah'ım neden iyi insanlar hep erken göçer?

    'gün akşam oldu' diyorum
    ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
    cam kırıkları yiyorlar
    rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
    rengarenk yap-boz parçacıkları
    anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
    hayır,sanırım sabahı bekleyemem
    bilmiyorum.
    insanlar rüyalarım acilen anlatmalı.
    2 ...
  25. 129.
  26. 128.
  27. cemreler toprağa düşer düşmez yattığı yeri ziyarete gideceğim kadın şairimiz.
    3 ...
  28. 127.
  29. "Kadınlardan iyi şair çıkmaz!" önermesine, istisnadır.
    2 ...
  30. 126.
  31. Keşfettim
    Küçük ruhlarınızdaki büyük Amerika’yı
    Hadi alkışlayın!
    BU SiZiN BAŞARINIZ.
    6 ...
  32. 125.
  33. 124.
  34. bir baktım eğilmiş su içiyor gamzelerinden kuşlar.
    2 ...
  35. 123.
  36. ilk gençlik yıllarındakilere kitapları okutulması gereken yazardır.
    1 ...
  37. 122.
  38. öldüğünde üniversite'de yas tutmuştum bütün gün..

    bütün kitaplarının alıp, çocuklarınıza okutulması gereken bir şairdi.

    özellikle ah'lar ağacı..

    bütün dizeler bir başka ah'ı anlatır..

    ve de şöyle biter yanlış hatırlamıyorsam.

    vasiyetimdir:
    dalgınlığınıza gelmek istiyorum
    ve kaybolmak o dalgınlıkta.
    5 ...
  39. 121.
  40. Karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya
    Acı çaylar içer ve bakardım hep karanlık sulara
    Bir balığın uykusunu düşlerdim
    Karanlık sularda kaybettiği rüyaları,
    Sigaramdan kopup giden iki kıvılcım
    Merak ederdim ne konuşurlar aralarında?
    Sen beni hep merak ederdin,
    Sen beni hep yemeğe beklerdin...
    1 ...
  41. 120.
  42. ...Cocukken evdekilere gizli mektuplar yazip kapi altlarindan atardim. Sonra büyüyünce bu tip soytariliklar yapmak komik kacmaya basladi. Ben de o zaman siir yazmaya basladim. Bu yüzden sanirim siir bende bir tur cocukluk aliskanligi olarak kaldi, bir tür muziplik olarak kaldi.

    Kibritle oynayan bir cocugun muzipligini hissettim hep siir yazarken.

    Ve genelde yangın cikti.

    Birileri kacmami soyledi. Yanan yeri birakip kacmami soyledi. Ama ben hep o yanan yeri grapon kagitlari ile süslemeye calistim....

    https://youtu.be/LGpbjWpNams
    0 ...
  43. 119.
  44. o talihsiz temmuzda, gün 24'üne dönmeseydi de hala aramızda olsaydı.

    Ne Türkiye'nin Sylvia Plath uzantısı olmuş ne de kelime ilizyonu ile uğraşmış. Turgut Uyar hüznü gibi geçip gitmiş, yüreğimize dokunduğu dizelerle kalmış. Bu gece Zeyniler Köyünde Çalıkuşu olsun zaman. Bizler de Didem Madak için, ah'lar ağacına çiçekli şiirler asalım.
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük