ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
her yerde çokça yazılıp çizildiğinden eski etkisini yitirse de hala dokunuyor. küçükken en sevdiğim şeydi çokomel kağıtlarını biriktirmek. belki de o günlerdeki çocuk neşemle şu beton gibi yaşamımı kıyaslattığı için bu kadar dokunuyordur.
Pollyanna,
Sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük mutluluk topları yakalamalı.
Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
Geçen yazı
Bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
Dut taneleri düşerdi sayfalara
Tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
Büyük taneli tıpırtılarıyla
Kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
Bir ipek böceğine benzetirdim.
Ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir Pollyanna
Bir şiire gelir
Ve onu bu hayattan kurtarırlar.
Ah Pollyanna,
içimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
Cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
Kaçarken yangın merdivenlerine
Keşke grapon kağıtları assaydın.
Polyanna'ya mektuplar
Ne zaman çok şey söylemek istesem şiirlere sığınıyorum. Bu gece uykusuzluğumun şahidi sarı bir defterin son sayfalarına yazılmış bu şiir oldu. Bazı kadınların kelimelerden başka gidecek yeri yoktur.
sevgili pollyanna,
radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
içimde dünyanın en eski kedisi
eski bir sobanın yanında uyuyordu.
çocuklar bir köşede
yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
frenk elması da derler
sarılı kahverengili bir meyve.
annem işte öyle bir kadındı
çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
ay dede orada ne yapıyor anne?
annem öldüğünde ay dede içimde
yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
annem işte öyle bir kadındı
aşure getiren çocuklara,
teşekkür eder gibi yaşardı
öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı
bugün doğmuş güzel insan. annesiz yaşamıştır ve maalesef ki kızı da onunla aynı kaderi paylaşmak zorunda kalmıştır. çiçekli şiirler yazmıştır ve çiçekler içinde de uyumaktadır..
13 yaşındayken kaybettiği annesiyle aynı yaşlarda ve aynı hastalıktan dünyadan göçen şanssız insan, hüzün duygusunun kadın şairi.
Ne dolu ve ne buruk bir hayatmış onunkisi.. 13 yaşında annesiz kalır, hayatını desteksiz idame ettirmeye alışır. Bütün bunların arasında hukuk kazanır ve bitirir, bir avukatlık bürosu da mevcuttur..
Kendi dünyadan göçtüğünde ise annesinin ismini verdiği kızı füsun neredeyse bebektir.
izmirlidir.
Artik buyu diyorlar bana
Ekmegini salatanin suyuna banma
Ben artik buyuyum Fusun
Zengin evlerinde harry potter oldum bu yastan sonra
Istanbul kargalari istanbul kadar kocaman
Bagirmak denen bir adam saltanatini kurmus burada
Bircok sarkinin ortasinda yururken istiklal caddesi
Tomtom mahallesine tasiyor beni
Ben yuruyorum Fusun cadde yuruyor
Bir cadi oldugumu buradan anliyorum
Hicbir takim tutmuyorum yildizlarin takimindan baska
Bilirsin iste erkekler buyukayi, kadinlar kucuk cezve
Bugun bir harf girdi atmosferime, tutustu ve yandi
Siyah bir gelinlige benzeyecek bu siir
Uzun kuyruklusundan
Imgelerle yer degistiriyorum Fusun
Siirin bir odasina uc yuz milyon verecegim
Durmadan mazmunlara surgun gidiyorum olmuyor boyle
Cumle kapilarin onunde kelimelerle bes-tas oynuyorum
Karanlik sokaklardan biraz korkuyorum
Ama korkmuyorum da esasinda.
Pardon diyorum ayagima bastiginda dunya
Saclarimin ucundan basliyor artik kirilma
Kelimelerin tadina bakiyorum
Zehrinden korktugum aci kelimeler yutuyorum yanlislikla
Kahverengi bir delik aciyor sayfanin ortasinda
Elimde tutugum sigara
Ucu olmayan dize yakisiyor siire...
kelimelerle oynayışını özlediğim şairdir. eskileri okuyup "a/h!" keşke..." dedirtir. her sardunya sulayışımda aklıma gelen şu şiiri kimbilir kimlere neler anlatır.
"şimdiden bir hatırasın
açmışşa bir sardunya saksıda
bütün (aşklar) paratneze alınsın
bıraktım ellerimi,
artık sana bunu yazsın mektuplar postaya takılırsa...
ey aşk sen artık bu şarkılar kadar yaralısın."
çok değerli bir yazar sayesinde tanıdığım ses. tarif edecek kelimelerim yok gibi. ah'lar ağacı şiiri hâlâ bende bir yaradır. kapanmasına hiç izin vermeyeceğim.
insan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
Şiirleri Öküz, Ludingirra ve Sombahar dergilerinde yayımlandı. ilk kitabı olan Grapon Kâğıtları inkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandı. Kanser nedeniyle 41 yaşında yaşamını yitirdi.
"Lokum getirmişti ve kitap,
Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa.
Onu da tam buradan attım.
Ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde
Ölü yada diri arananlardanım.
Bir Doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma:
“Aramızda uçurumlar söz konusuyken”
Uçurumlarda tenzilat varken hazır
Uçalım, hadi uçalım
Ben nasıl olsa
Bu müsveddelerin ortasında yalnızım. "