Signorita'nın çılgın seks hayatı var,
Seks hayatında sınııııır yok.
'Beni evcilleştir, beni evcilleştir' diye bağırır
Seks hayatında signoooriiitaaaaaaa!
Üzerinde ateşten bir ten, devamlı ıslanmak istemesi bu yüzden. Signorita'nın fonda "she" çalarken ilk kıvılcımı çakılan seks hayatı... Seksle imtihanı... Neler oluyor sonra? Maceralarına gereksiz bir dram sosu ekleniyor, bi öğreti havası yaratılmaya çalışılıyor, gubidik flash-back'lerle terbiye ediliyor, nihayetinde sinema adına terbiyesiz bir film ortaya çıkıyor. Sırf yiyiş izlemek için filme merak salan güruha bilgisayarlarındaki muazzam yaratıcı isimlere sahip klasörlerde gezinmelerini salık veririm.
Bir de Türkiye hudutları içinde -şimdi ya da yıllar sonra- abazan gençlik sohbetlerinde bu filmin her daim şu şekilde anılacağını öngörmek sanırım güç değil:
son gunlerde yazarlarin kalemine vuran film, abazanlarin nereye vurdugunu soylemeyeyim.
asagida hincal ulucun yine yazarligini gosterdigi bir elestiri mevcut. aslinda anlatilmak isteneni cimbizla cekip almis zaten:
--spoiler--
Yatakta iyi olan, kadını iyi tatmin eden, aldatıyor.
Seven, aşık olan ise yatakta iyi değil ve sapık ölçüde kıskanç..
iyi denecek tek erkek var.. O da eşcinsel..
--spoiler--
aslinda irdelenmesi gereken de bu. kadinlar gozunde erkegin paraya sahip olmasi, iktidar guc odakli yasayisina ortak olmak birinci amactir kadin dunyasinda.
ya ikinci amac?
o da seksi doyurucu, arzulanan, her bayanin sahip olamayacagi adamla beraber olmak.
ona ait olmak, onunla yatmak.. kendisine ait olmadigini bildigi halde sirf disardaki kadinlarin gozunde ego tatmini etmek. gururunun oksamansi iste kadini nankor kilan seyler.
ask, karsiliksiz sevgi vermek... bunlar bos. cunku sahiplanmak, ozgurlugun yitirilmesine neden olur, yolundan sapmaya, inanclarindan arinmaya neden olacaktir. istedigini ozgurce yapamayacaktir. arzuladigiyla beraber olmak, ama yalniz kalmamak iste asil istenen mantalite.
--spoiler--
BiR Seks Kadınının Anıları/ Diario de una Ninfomana" ilk bakışta bir seks filmi.. Adı "Bir Nimfomanyağın Günlüğü" bir defa.. içeriğinde de bol bol sevişme sahnesi var oldukça cüretli çekilmiş..
Girdik ki, salon nerdeyse dolu ve seyircinin yüzde 90'ı kadın..
Şimdi gelin bu görüntüyü yorumlayın bakalım..
Ne var ki, Fransız asıllı ama Barcelona'da yaşayan bir kadının gerçek anılarına dayanarak yapılan filmin esas seyircisinin kadınlar olması doğru. Çünkü bu bir kadın filmi..
Erkekleri çok iyi tanıma fırsatını(!) elde etmiş yazar, kadınlara bizim cinsimizi anlatıyor ve öğütler veriyor..
Film Fransız babaanne rolünde harika oynayan Geraldine Chaplin'in torununa öğütleriyle başlıyor. Belli kendi yaşamını ziyan etmiş.. Torunu etmesin istiyor.. "Başkaları ne der diye bakma.. Erkek yaparsa kahraman, kadın yaparsa sürtük olur, onlara aldırma.. Canının istediği gibi yaşa. Gençliğinin bir anını ziyan etme" diyor.
Kadın da etmiyor zaten.. Önüne gelen herkesle, canı istediği anda, mesela bir kuytu sokakta bahçe parmaklıklarına dayanarak (Mickey Rourke Carrie Otis'le böyle sevişmişti, Beyaz Orkide'de) sevişiyor.. Yetmiyor.. Daha hızlı bir yaşam için, kentin en lüks genelevine yerleşiyor.. (Emsalsiz, benzersiz Gündüz Güzeli.. Catherine Deneuve'e gönderme bu defa)
Yani, erkek denen milleti en iyi tanıyan kadınlardan biri oluyor dünyada..
Ve onun tanımlaması ile, erkek milletini görüyorsunuz..
Yatakta iyi olan, kadını iyi tatmin eden, aldatıyor.
Seven, aşık olan ise yatakta iyi değil ve sapık ölçüde kıskanç..
iyi denecek tek erkek var.. O da eşcinsel..
O zaman ne yapacak kadın?..
Filmin italya ve ispanya'da yasaklanan afişini gördünüz mü?. Üzerinde sadece külotu olan bir kadın ve eli külotun içinde..
Bu mudur?..
Başroldeki Belen Farba dahil, Chaplin dışındaki oyuncuları tanımıyorum. Ama genelde iyi çekilmiş, iyi oynanmış bir film. Seks sahneleri ucuz değil, klas..
Müziği güzel..
Son bir not.. Filmin sonundaki minik sürprizi sadece Ünal'la ben izledik. Çünkü son yazılar başlayınca herkes, her zamanki gibi salonu terk etti.. Oysa o çok hoş final, yazılar biterken ekrana geldi..
--spoiler--
başlığa tıklanıldığında yav anlattırmayın bana şimdi anılarımı gibi bir giri görmeyi hayal edip de avucumu yalayacağım bir filmle karşılaşmış olmaktan hiç de hoşnut olmadığım, ama benim girimden sonra bir seks kadınının görüp de döktüreceğini ümit ettiğim başlık.
görünürdeki abartılı seksin ardındaki hayat gerçeklerinin görülmemesi normal. yakınmalar neden sevişme sahneleri üzerine anlamış da değilim. özellikle erkekler, büyük bir çoğunluğu, ölüp biterken bu tür görüntüler için neden hoşnut kalınmamış filmden? sadece sevişme bölümlerini izlemişler anlaşılan. konuşmalara, olayların içeriğine, toplumsal cinsiyet zihniyetinin vurgusuna dikkat edememişler.
kadınların bastırılmış duygularının dışa vurumunun ne derece doğru ya da yanlış olduğu zaten seyirciye bırakılmış. tek eşlilik gibi bir toplum kanununun yanlızca kadınlara uygulandığı ve yalnızca kadınların yani insanlığın diğer yarısının cezalandırıldığı, çiğnenmesi halinde, bir dünyanın ayıbını süzgeçten geçirip insanlığın yüzüne vurmak istemiş.
tüm bunları abartının arkasına gizlemiş belki ama bakılması gereken esas çerçeve bu.
izlemeden yorum yapılmaması gereken filmdir. bir sahnesi vardır ki hanımefendi kendini pazarladığı zamanlarda felçli bir adamla karşılaşmıştır ve hayatı çok farklı yorumlamıştır. işte bu sahne çok güzeldir.
Yeşilçam filmlerinin tecavüz sahnelerinde mastürbasyon yapan bir ülkede pek de doğru algılanamayacağını düşündüğüm film. Hikayesi çok sıradışı aynı zaman da çok da bilindik. Oyunculuklar çok iyi, özellikle final bölümüne doğru film zirve yapıyor. Tavsiye olunur.
---spoiler---
Bana bir isim takmak istiyorsan, devam et. Önemsemiyorum..
