Eski işyerimde nasıl olduğunu bilmeden bilgisayarıma girmiş ve bana oyun zevkini aşılatmış Diablo I'in harika anıları uğruna geçen hafta D&R'da çok makul bir fiyata görünce üstüne atladığım oyun.
Hay atlamaz olaydım. işyerinden de bana atladılar. ilk gün biraz kurcalayayım neymiş ne göreyim dedim; sonrasında öyle bir oyun krizine girdim ki bir buçuk gün "işten havadan sudan nem kapan hasta" izni aldım ama durup dururken. Haliyle işyerindeki "karmam" bayağı bi düştü.
Ama değdi. Yaklaşık 40 saatte yakın bir süreyle yaratıklarla dehlizlerde boğuştum, manalar topladım, büyüleri (kimi zaman salak salak kendime yönelterek) kullandım, velhasıl şu son günlerdeki yeknesak hayatımda bir nevi Ortaçağın James Bond'u oldum.Her şeyiyle dört dörtlük bir oyun. Şiddetle tavsiye ederim (bu arada Diablo III yolda diyolla)
Şimdi önümüzdeki haftasonuna bileniyorum. Program: Cuma akşamı işten çıkılır oyunun başına oturulur Pazar akşamı gecenin bir yarısı çıkılır (arada hanıma ekmek su verilir).
kendine özgü karanlık atmosferi, hikayesi, oynayışı, skilleri, bossları ve karekterleri ile eşşiz bir sanat eseridir. süper efektli, gerçeğe yakın grafikli ama içi boş oyunları horadric cube'ünden çıkartır.
diablo 3ü beklerken dur bi daha oynayım dediğim şu an nightmare 3. köyde olduğum oyun. bırak hızlı hızlı ilerleyemiyorum set item toplama sevdasından. 5 dakikada bir mephisto ya gidiyorum. kolay düşen sigon set item değilde daha farklı ilk oynadığım zamanlarda düşüremediğim setleri arıyorum hala.
diablo 3 hadi gel artık ulan eylül ekim e kadar nasıl bekleyeceğiz.
3. oyununun göz kırptığı 2011 senesinde eğer yollarda, mekanlarda gördüğünüz gençlerde bir azalma varsa bilin ki diablo 3 çıkmış demektir. *
1999 yılı yapımı bir oyunun 2011 senesinde hala kendini oynatabilir çekicilikte ve güzeliikte olmasını anlayamamam dahilinde söyleyebilirim ki, gidin alın orjinal cdsini kurun ve oynayın. örgütleyin arkadaşlarınızı da hamachi ile bağlanıp oynayın. çok deli bişey. kesin oynayın. kurun. oynayın. arkadaşlarınızı. oynayın.
paladinle aralıksız 8 saat oynayınca insanın salyasını akıtıp, rüyamda okul arkadaşlarıma zeal ile saldırıp "champion fallen nerede lan" diye bağırmama sebep olmuştur.
Lord of Destruction isimli genişleme paketi olan başarılı bir oyun, diablo* ve ek paketi olan hellfire'ın ardından çıkmıştır, serinin üçüncü oyunu ise yapım aşamasındadır. çıkışının üzerinden yıllar geçmesine rağmen aynı bağımlılıkla oynanabilen bir oyun, bu oyunu yapan firmayı ve diğer oyunlarını aklımıza getirdiğimizde şaşırtmayan bir durum aslında.
necromancer oynamaktasınızdır. ordunuzla diablo'nun karşısına çıkarsınız iskeletleriniz, hireling ve golem direk diablo'ya dalarlar, siz uzaktan bone spear sallarsınız.
güveniyorsunuzdur kendinize, ayağınızın altına alacaksınızdır.
sonra diablo kırmızı nova'sını atar, tüm ordunuz yerle yeksan olur.
diablo sizi kovalamaya başlar. önde siz arkada diablo koşarsınız. town portal açarsınız, portal'dan girene kadar diablo size yetişir, kafanıza pençesini ekler.
battle.net'in kalitesinin oyuncular tarafından bilfiil düşürülmesini en iyi gözlemleyebildiğim oyundur.
unique shako* alırken fiyat belirlemek adına defansa bakan denyoları ve bu hususta üç beş tane kendini otorite sanan dangozun herkesi etkilediğini görünce keyfi kalmıyor oyunun maalesef. allah belanızı versin iğrenç ibneler.
birincisi, aşırı oynamam yüzünden, bir oturuşta oynayışımın 18. saatinde cd'si cd-rom içinde kırılmış oyun. ikincisi ise açlık hissini körükleyen yapısı ile daha da bağlayıcı, insanın gözünü daha bir döndüren oyundur, her ne kadar ilk oyunun atmosferini veremese de.
parmaklarınız nasır tutar. sabah 7'de oturulur, akşam 7'de kalkılır ve bir saat sonra yine oturulur sabaha karşı yatılır, sonra kalkılır ve yine başına oturulur. böylelikle diablo mesaisi gibi birşey çıkar ortaya. günlerin nasıl geçtiğini anlamazsınız bile. bir gün bir muskayı bulmaya çalışırken, başka bir gün ölmüş bir kahramanın vücudundan kalanları toplarsınız. arada bulduğunuz eşyalar, bir sonraki saatler için oyuna devam sebebinizdir. kalktım kalkacağım dersiniz, sonra "hadi şu leveli de atlayayım kalkacağım" olur, daha sonra bu "ulan fire ball'ı 10 yapmadan kalkmak yok" sözlerine dönüşür. bunu da başardığınızda, "bekle mephisto ben geliyorumm" nidalarıyla kendinizi yine sabahlamış bulursunuz ve her nasılsa bu ritüel hep devam eder. evet buna karşı koyamazsınız, zira diablo sizi ele geçirmiştir. aslında diablo oyunun adı değil, sizi ele geçiren şeytandır. tüm vaktinizi harcadığınız yetmiyormuş gibi bir de diablo oynayan bir arkadaşınız varsa, zaten yerlerde olan sosyal hayatınızı da bu oyunun muhabbetleriyle iyice heder edersiniz. sonra gün gelir ve para toplayıp orijinalini alırsınız. battle.net diye bir halta el atmaya görün, artık muhabbetlerin çizgisi değişir. her zamanki eşya, skill muhabbetine artık "trade" ve karakter kombinasyonları da girmiştir. "abi bi javazon yaptım 94 lvl ful set, skillerları da doldurdum inventorye, lightning fury ile önümde kimse duramıyo, cowları öttürüyom ehehee" muhabbetleri başlar. bu sefer de kaybedilen zamanın yanına bir de telefon parası * eklenir. 215 milyonluk telefon faturası * net hayatınızı kısa bir sekteye uğratsa da borç harç ödenir ve son sürat kalınılan yerden devam edilir. velhasıl-ı kelam diablo böyle bir illettir, zaman katilidir, uykusuz gecelerin karabasanıdır. allah belasını versindir *