ilk olarak milton friedman ibnesinin projesiyle şili'de uygulanmış, başarı sağladığı tespit edilince tüm dünyaya yayılmıştır. Kapitalizmin oluşum felsefesi de zaten kaosa dayalıdır. Önce kaos çıkar, düzeni değiştir ve yavaş yavas kendine gore dizayn et.
Dünyadaki globalleşme sürecine giremeyen 80'ler türkiyesinde darbe yapılıp sonrasında dış ticaretin gelişmesi, yabancı sermayenin gelmesi gibi..
Hakli tespitten haksiz cikarim yapan yazar beyani.
Akp 15 yildir bir duzen tutturdu gidiyordu. duzeni yikmaya calisan esas baska bir unsur olamaz mi?
Kasetle gelip bir duzeni yikip koltuga yayilan lider de biliyoruz misal. Dini Cemiyet adi altinda başka işler yapanlari da.. Ornekler cogaltilabilir.
öncelikle medya patronlarinin bu tarz ellerinden güçleri alındı söylemleriyle hareket edeceklerini sanmıyorum. ülkenin kontrolünü elde tutma isteği 90'larda kaldı zira. medya patronları milleti sokağa salarak bisey kazanamazlar. zaten böyle şeyler yapıldığını da sanmam. heriflerin tek derdi daha fazla nasıl para kazanabiliriz. o patronlardan kaos efendiliği yapmalarını beklemek boynuzlu at beklemekle eş değerdir bence. ancak elbette kaos ortamı oluşturanlar bulunmaktadır her daim.
karıştırılan şey; bu bir politik model değil, dünya çapında zaten süregelen yapının son aşamasıdır.
bugün avrupa'nın bir çok ülkesinde de lokal olarak sokak gösterileri devam ediyor, sömürge afrikası zaten yıllardır konuşlandırılmış milisler aracılığıyla açlık sefalet yetmezmiş gibi bir de insan cellatlarının elinde, rusya ve abd'nin dahil olmadığı konu hemen hemen yok gibi, asyada da kuzey koreli bir manyak var, ne zaman ne yapacağı belli değil.
bütün bunlar olurken ortaya çıkan internet çağı; hem bilgilenme eşiğini inanılmaz yükseltti, hem de empati kavramını evrenselleştirdi. eski yerelliğimizden eser kalmadı.
burada biz insanlar olarak kapitalizmin temsilcilerinin yaptığı hareketleri, aldığı aksiyonları konuşup kabullenici davranarak, bence en büyük hatayı yapıyoruz.
bir arkadaş gezi hareketini de bu bağlamda "sözde ağaç uğruna" kalıbıyla sarkazma bağlamış. yaşadığımız dünya bu kadar kirlenirken ve ben bütün bunları 10 inçlik bir ekrandan görebiliyorken, neden herşeyi kabullenip kendimi, ailemi, geleceğimi "yaşamadan" mezara koymak zorundayım ki? bugün fransa'da, izlanda'da, dün türkiye'de, mısır'da, yarın dünyanın herhangi bir yerinde insanların sadece bir üst aklın düğmeye basmasıyla mı kendilerini sokaklara attığını düşünüyorsunuz yani?
hala "gerçekten" yaşamak isteyen insanlar var ve sikmişim yeni dünya düzenini, kapitalizmi, illüminatiyi ve bilimumlarını...
her yer savaş, her yer beton, her yer kirlilik, her yer sapıklık, her yer yozlaşma, her yer para... her geçen gün, dünyayla organik bağımızı kaybediyoruz, bilmem farkında mısınız?
