gerçekliği hissetmektir. 7 küsur milyarın ayrı ayrı dert tasasının çorba olduğu bu dünya denen kurak çölde kim kimi umursar ki kendinden başka diye haklı bir şekilde sorgulatan durumdur.
değersizlik inancının bizi götürdüğü duygudur. aslında değersizlik duygusu yoktur, değersizlik inancı vardır ve kök inançlardan biridir, yok edilmesi gerekir. peki yok edebilen var mı kendi çabalarıyla?
insanların benle konuşmadığı, görünmez olduğum yerlerde hissettiğim duygudur.
ne yaparsan yap suratına bakılmıyorsa bulunduğun ortamı değiştirmen gerekiyor. öyle insanların sana katacağı bir şey yok, ego kasıyorlar birbirleriyle. çok konuşulan gruplarda sana dair bir şey göremezsen bu değersizlik değil farklılık oluyor. sonuçta herkesin iyi olduğu bir konu vardır.
kişisel gelişim kitabı gibi insanım ama kendime çarem yok. ironiler, ironiler..*
Önce kendinize karşı ufak hayıflanmalarla başlayıp sonrasında kendinize ettiğiniz küfürlerle son bulabilen durumdur. Dünyada milyonlarca insan varken tek bir kişinin size hissettirdiklerinden yola çıkar kendinize haksızlığın alasını yaparsınız.
Aslında kendinizi değersizleştiren sizsinizdir kabullenir yine de yerinizde sayarsınız.
Buruşturulmuş çöp parçası gibi hissetmeme yol açan hissiyat. Öyle kötü bişey ki çöp kutusuna atılmış ama basket yapılamamış kenarından yere düşmüş, kimse de yerden alıp çöpe koymaya yeltenmemiş gibiyim.
Kalabalığın gerçek anlamda fark edildiği anda "Bu kadar insanın arasında benim hayatta ne hükmüm var?" sorusunu sordurur. Ardından derin bir sessizlik olur. Cevap yoktur ama cevaba gerek de yoktur. Hayat, bir başkasının değer göstermesinin, beklenemeyecek kadar biricik olmasından dolayı kendi başına değerlidir.
Sert olacak ama iyi bir partner, iyi bir gelir (kendine yetecek ve yardım edecek kadar), sevilen dostluklar, güven ilişkilerin olmadıkça hissetmekten kaçınamayacağın duygudur.
Ülkece genel olarak insanlara verilmesi gereken değerlerin hiç birisi doğru düzgün verilmediği için, insanın kendi kendine hissettiği acaba ben yetersiz miyim diyerek yaptığı işe, konuştuğu insana veya ailesine yaranamadığını düşünmeye sebep olan olaylar sonucunda doğan his.
Bu hangi insan olursa olsun, eğer sizin için değerliyse bunu onlara hissettirin.
bu hissi yaşayan biri için diğer insanlar ya kendinden üstündür ya da aşağıdır. yer yüzünde kendisinin dengi bir allah’ın kulu yoktur.
bazı insanları küçümser, çünkü onlarda kendisine benzeyen tarafları ve eksiklikleri görür. küçümsemiş olduğu insanlar, kendi hoşlanmadığı benliğini, kendisine yansıtan birer aynadır adeta. ama bunun bilincinde değildir. sadece küçümser. düşünmeden, irdelemeden, sorgulamadan ve kendisine bakmadan.
bazı insanları ise gereksiz yere yüceltir, olmadık anlamlar, sahip olmadığı özellikler yükler. bu insanların, kendisinin ulaşmak istediği muhteşem hayata sahip olduğu sanrısındadır. diğer yandan da bu yücelttiği insanlara içten içe düşmandır, çünkü onların varlığı kendi yetersizliğini, eksikliğini, başaramayacaklarını ve sahip olamayacaklarını hatırlatmaktadır. fakat bunun da bilincinde değildir.
bilinçdışı düşmanlığı yoğunlaştıkça, hayranlığı git gide artar. yüceltilen kişinin aleni bir hatası ortaya çıktığında, düşmanca hisler birden bilinç düzeyine çıkar. “neyin değerini kim veriyor ve bu hissiyat neyin eksiklik veya fazlalığından kaynaklanıyor?” sorusunu sorabilse belki aydınlanacak ama maalesef onu da yapamıyor.
bu, kişinin kendi kafasında yarattığı tanrıyı yok etme durumudur ve maalesef türk toplumunda oldukça sık görülür.