Bu tip durumlar bir çok insan tarafından yaşanılmıştır. Sadece aşk için değil arkadaşlık için de geçerli olabilecek bir hadise yani bir süre sonra bir bakmışsınız sende mi brütüs durumuna düşüvermişsiniz. Yani Her insan önemsenmeyi, değer verilmeyi hakeder. Ama hiç kimse sizden üstün değil özünde. Bu hassasiyet ile yaşanılması gerekiyor bu hayatta, Neticede size verilen tek bir ömür var onu da kendinize yetecek kadar yaşamalısınız. Sözgelimi sevgilinize, kendinizden ya da o kişinin hak ettiğinden daha çok değer verirseniz doğal olarak bu işin sonunu getirecek bir elveda cümlesi ile veda edebilir size. Peki bu sevginin dozu nedir? Bunun için net bir ölçü söylemek herhalde yanlış olur. sevgi denen şey O kadar illet bir şey ki , öncelikle somut ya da elle tutulur bir yanı yok. yani ölçüp biçip ona Göre davranamıyoruz.
eczacılık fakültelerinde bile ilaç dozunu belirlemek öğretilen ilk şeydir. ayrıca her ilaç, belirli sınırlar dışına çıkıldığında zarar verici hatta öldürücü bile olabiliyor. Peki sevdiğimiz insan dışarıda hor görülüp sevgisiz yaşarken neden bir anda sevgimiz fazla gelip arkasını döner ki bize, hiç anlam veremediğim bir durumdur. Sonra dersiniz ki her şey müstehakmış lan sana. çok sevmek ne zaman bu kadar kötü bir şey oldu anlamıyorum. Aslında her birey farklıdır yani siz ne kadar çok sevsenizde o kişi tabağının genişliği kadarını alır sizden. Biz ne kadar fazlasını vermek istesekte. Bir yerlerde okumuştum insan gösterdiği sevgi kadar sevilmek ister. Ne kadar doğrudur bu söz bilmiyorum ama katılıyorum. Belki de siz Nazım'ın şu dizelerini hatırlatacaksınız. ille sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı. Yani insan sevilmek istiyor be dostlar. Sonra sevgisi yüzünden yüzüstü bırakılıyor. o insanın tek suçu budur. Bir bakmışsınız anlamsızca bitivermiş her şey. Sonrasında Hayatınızda yaşadığınız bu yıkım sizi acımasız bir insan yapar öyle ki en ağır sonuç bile sizi kendinize değersiz hissettirmeye başlar, güveninizi bir zaman sonra yitiriverirsiniz. Öyle bir paranoya yaratır ki değer vermeniz gereken kişileri bile itinayla hayatınızdan uzak tutmaya başlarsınız. Farkında olmadan hayatınızın tek gayesi intikam almak olacak. Ve nefretiniz zaman ve mekan tanımadan kafanızda intikam planlarıyla uçuşacak. Kafanızda dedikoducu bir teyze varmışçasına türlü türlü vesveseler kuracaksınız. Sonra şöyle dersiniz kendinize bir zamanlar her şeyden çok sevdiğim bu insan nasıl oldu da bir anda dünyada en nefret ettiğim insana dönüştü diye sorarsanız kendinize.
Bu durum bünyenizde kalıcı zararlara sebebiyet vermeden önce hemen atlatmalısınız. Yani hemen unutun demiyorum. Öncelikle kabullenmelisiniz bu durumu, sonra yavaş yavaş o da unutulur. Hem ne demiş bilge insanlar insan unutandır ve unutmaya mahkum olandır.