bak şimdi hacı. önce sana devrimi tarif edeyim sonra devrime yürüyen halklar üstüne bir şeyler karalarız.
şimdi burdan hiç kafanı kaldırmadan dümdüz yürüyosun, giderken solda, gelirken sağda. yok gelirken de solda. arasıra yerini değiştiriyor belli olmuyo ne tarafta olduğu. yolda karşına çeşitli engeller çıkması muhtemel. polis çıkarsa taş atıyorsun, faşolar çıkarsa kurşun atıyorsun, vatandaş çıkarsa demagoji yapıyorsun, burjuva çıkarsa molotof atabilirsin falan filan. bu yolda karşına çıkacak engellere karşı herkesle hatta can düşmanınla bile ittifak yapabilirsin. kimse sana napıyosun demez. derse halklar kardeştir dersin olur biter.
devrim bele uzaktaki bir sevgili gibidir. hiç görmediğin, hiç dokunmadığın, dudaklarının tadını, teninin kokusunu hiç bilmediğin bir sevgili. yalnız bir kötü huyu var biraz nazenindir. eyle her isteyene vermez. kendisine ulaşacak olanların mümkün olduğunca çok çile çekmesini ister. ha senden önce başkası varacak olursa yanına ona verebilir bu durumda sen de havanı alırsın.
eh bu kadar özel bir sevgili olunca, devrime giden yolda çekilen çile de şanlı olmuş oluyor. yolda iti var uğursuzu var. devleti, polisi, faşisti, panislamisti, burjuvası var. var oğlu var. sen bütün bunların altına kendini hemen atacaksın ki devrime vardığında önce senin boynuna sarılsın. devrim öyle kolay değil. emek ister, çile ister, afedersin göt ister.
diyeceğim o ki devrimin şanlı yolunda yürüyen halklar en asil duygunun insanlarıdır.
devrimin şanlı yolunda yürüyen halklar en başta mücadelelerini ahlaki bir zeminde yürüten ve ahlaki altyapı olmadan yapılacak devrimin de yürünen o şanlı yolun da anlamının olmadığını düşünen halklardır. önemli bir noktada onlar hakkında atıp tutarken dikkatli olmak gerekir.