fener trabzon maçı'nın başlamasını beklerken seyrettiğim muhteşem film...
şu an sebepsiz bir mutluluk var içimde. ütopya bu olmalı, hepimizin beklentisi, istediği yönetim şekli, vatandaşlık ve sosyal haklar bunlar olmalı.
hemfikiriz.
oğlum 15-16 yaşlarına geldiğinde ve bana "baba sosyalizm ne demek" diye sorduğunda cevabım hazır. bu filmi seyrettireceğim.
herneyse.
bu sosyalizm iyi birşey. üstte yazan arkadaşlar katılmıyorum. her vatandaş eşit haklara, eşit malvarlıklarına sahip olmalı.
bir insanın 8-10 tane evinin olmasının bir anlamı yok bu sistemde. zira mezara götüremezsin. evladına bırakmana da gerek yok, evladın zaten devlet güvencesi altında.
eee daha ne istiyorsun? ne yapacaksın 8-10 tane daireyi?
fabrikalar devletin olmalı. evet...kesinlikle. üreten, çalışan hakkını almalı.
hele o evine fatura gelmeyince telaşa kapılan nine. öldürdü beni. buna da evet, gelmesin tabi fatura falan, elektrik, su, doğalgaz bedava olmalı.
20 senedir önünden geçtiği restorana giden işçi...
evet gidersin tabi, kira derdin yok, elektrik, su, doğalgaz ödemen yok. insan gibi yaşamak var.
restorana da gidersin, bara da, karına da hediye alırsın.
filmde verilmek istenen mesaj verilmiş.
sosyalist devrim sonrası insanca yaşama dair her hakka sahip olacak vatandaşlar...
"peki protest sanayici madem öyle senin bunlardan farkın ne?" diyecek olursanız.
fark yok.
benim tek istediğim de bu devrimin aynısı, ama türkçü olanı...
türkçü devrim olsa, türkçü sosyalist devrim. tadından yenmeyecek.
en akılda kalıcı ve çarpıcı sahnelerden birini yalnız yaşayan yaşlı teyzenin fatura ödeme ofisindeki diyaloğuyla veren biraz amatör işi, ama düşündürücü, ilginç bir filmdir.
--spoiler--
- kızım bana fatura gelmiyor artık, komşulara da gelmiyor...
+ artık elektrik, su , havagazı faturası ödemeyeceksin teyze..
- yani artık fatura gelmeyecek mi artık?
+ hayır...
- e ben ne yapacağım şimdi???
--spoiler--
o kadar oyuncuyu toplayıp cast ı zenginleştirdikten sonra nasıl olur da böyle basit bir film çıkardılar ortaya merak ettim.
başta cast ı gördüm dedim türk sinemasının en bilinen en değerli oyuncuları burda.
ama sonradan sıkmaya başladı.
devrim geldikten sonra evinde usul usul oturan yalnız ninemizin saç tarama akabinde kahvaltı sahnesi 15 dk falan sürmüştür. film zaten 1 saat 35 dk.
bu ve bunun gibi düz sahneler vardı.
olsun olmasın demiyorum da sonunu da bağlayamamışlar.
devrim gelmiş, işte sosyal sağlık politikası falan uygulanıyor. bizim devrimci amcamız dişçiye gidiyor.
doktoru ile tartışınca doktorumu değiştiririm hakkım var haklarımı okudum diyor.
aklıma tansaş'ta bir kasada 3dk dan fazla bekleme yapmazsınız reklamı geldi.
işte sıra olduğu için diğer kasa 3 dk içinde açılmayıp mağdur oluyorsan 20 tl hediye imiş.
sevdiği peşinde koşan adama ne oldu?
kirasını vermeyen adama ne oldu?
bunları görebilmek mümkün değil. madem konu var uzat o zaman filmi.
filmi uzatmak için ninemiz saçını tarar kahvaltısını yapar ancak.
liseli gençlere izletilebilir. olayı yüzeysel ve de propagandacı bir şekilde anlatıyor sonuçta.
nasıl oldu anlamadım ama şehrimdeki sinemaya bugün gelmiştir daha. insana umut veren, mutlu eden bir film özellikle bir an hangi kafayla belli değil içine girdiğiniz o an huzur bulursunuz tabi sonra her hayalde olduğu gibi gerçekliğe kötü bir iniş vardır.
hepimizin filmidir. çıkınca suratınızda yaklaşık 3 saat süren aptal bir gülümseme bırakır. mutluluk aşılar, umudu alır en yukarıya taşır. kenan'ı görünce "yoldaş eline sağlık, elimize sağlık" deyip sarılma isteği uyandırır. bunu yapınca kenan'ın gözleri ışıldar.
devrimden sonra... izlemediyseniz hala, çok şey değil güzel şeyler kaçırmışsınızdır.
senaryo, oyunculuk, kurgu kalitesi, iyi filmdi, kötü filmdi vs. gibi kriterlerden tamamen bağımsız olarak, insanlara vermeye çalıştığı fikir ya da mesajla değerlendirilmesi gereken bir filmdir bu.
"devrim korkulacak birşey, bir felaket, imkansız bir hayal, bir ütopya değildir. olabilir" demeye çalışan bir filmdir bu ve zaten misyonu da insanlara bu fikri aşılamaktan ibarettir. ayrıca da böyle bir dönemde çıkıp böyle bir film yapanları da cesaretlerinden ötürü kutluyorum.
yorumlara baktıkça küfredip duruyorum. ''Güzel ama imkansız, mümkün değil, keşke olsa ama olmaz v.s v.s'' Yahu ölmüşsüzünüz arkadaş siz. Sizde umut kalmamış. Sizin elinizde ki en değerli ve zaten istedikleri şeyi almışlar. ''Umut'', arkadaş 600 senelik osmanlı bir fiskede darmaduman oldu. 80 yıllık çatırdamış, çürümüş bu iğrenç sermaye devleti de elbet bir gün bir fiskeyle yıkılacak. Ve hala yaşıyor olursanız utanacaksınız kendinizden. Kendinize gelin ve gününüzü umutla doldurun bir an bile çıkmasın kafanızdan.
devrim bir filmde nasıl anlatılamaz onun kanıtıdır bu film. evet saygı değer oyuncular bu projeye ortak olmuş ve alın teri dökmüşlerdir ancak film sosyalist, kominist partilerin broşürlerinde anlatılanlardan ileri gitmemiştir. yani eline kamerayı alan bir liselinin bile çekebileceği çok basit ve yetersiz filmdir.
art niyet arayacak olursak filmin isminde " devrim " kelimesinin bile kullanılması eleştirilen " emperyelist " düşüncenin eseridir.
sosyalizmin o kadar da uzak olmadığını o kadar da imkansız olmadığını gösteren çalışmadır. teoride güzel ama pratikte komün hayatı imkansızdır, ütopyadır diyen zihniyete izletilmedir. insan hiç görmediği bir dünyanın özlemini nasıl duyar işte böyle.