1975-1980 yılları arasında PKK ile işbirliği yapmış örgüttür. 1980 darbesinin etkisi ve Abdullah Öcalan'ın agresif tavırları bu işbirliğinin uzun sürmemesine sebep olmuştur.
12 eylül 1980 faşist darbesi ile silah teslim ettiği yönündeki söylenti gerçek olmayan örgüttür. efendim, 12 eylül ile silah teslim edenler dönemin goşistlik ile suçlanan tayfası idi. devrimci yol silah teslim etmemiş, aksine devrimci yol militanları dağa çıkmıştır ve gerilla mücadelesi başlatılmış gerilla mücadelesinin son tasfiyesi 1984 de yapılmıştır.
darbenin olacağını 1 sene önceden tespit etmiş olan bir örgüttür devrimci yol. ve o dönemin diğer örgütleri devrimci yolun bu tespitine gülüp geçmiş, devrimci yol'u korkmak ile itham etmişlerdir. oysaki devrimci yol'un darbe tespiti 1 sene sonra gerçekleşmiş ve askeri cunta döneminde bir kaç direnen örgütten biri olmuştur devrimci yol.
ankara sokakları darbe sonrasında darbe karşıtı sloganlar ve büyük korsan gösteriler ile inlemiştir. evet merkez komitesi tamamen içeri alınmış br örgüttür devrimci yol. ama bu bir suç değildir. mk içeri alındıktan sonra dışarıda kalan devrimci yolcular dağa çıkma kararı vermiş, ve gerilla olmuşlardır.
gerilla mücadelesi, taner akçam'ların isviçrede gerçekleştirdiği örgüt toplantısı ile son verilme kararı alınması üzere bitirilmiştir. kesinlikle yanlış bir karardır.
THKP-C olarak 1974'lerde gelişen devrimci gençlik hareketidir.silahlı mücadeleyi tasfiye etmeye çalıştığı için kendisinden ayrılan DHKP-C dönüşmüş ve türkiyenin en güçlü devrimci örgütü olmuştur.
o dönemde oluşan tüm sol örgütler tarafından eleştirilse dahi, tüm başarı ve başarısızlığı ile kabullendiğimiz sahiplendiğimizdir!
dev-yol'un içinden tasfiye olan dev-sol kadrosu, tasfiyelerine ideolojik bir kılıf uydurmaya çalışarak dev-yol'u öncü savaşı vermemekle eleştirdi. onlara göre dev-yol daha çok sliahlı propaganda yapmalı ve suni dengeyi parçalamalıydı. bunu yapmadıkları için dev-yol'u oprtünistlikle ve mahir'i reddetmekle suçluyorlardı. oysa süreci doğru okuyamayan kendileriydi.
bu dediğim gibi tamamıyla bir ideolojik kılıftır. asıl mesele dursun karataş'ın kendi kitlesini yaratmak istemesi ve hegemonya kurmayı amaçlamasıdır(bir örgüt liderinin lakabı neden dayı olur ki?). çünkü atladıkları bir nokta vardı. dev-sol dev-yol'u kendi örgütsel tarihi içinde değerlendiriyor ve ondan önce öncü savaşı veren thkp-c yi farkında olmadan inkar ediyordu. dev-yol bir öncü savaşının gerekliliğini yadsımıyordu ancak, öncü savaşını daha önce mahirlerin verdiğini ve mücadelenin artık halk savaşı boyutuna evrilerek bir nitelik sıçraması yaptığını savunuyordu. 70 li yıllarda sivil faşizme karşı verilen anti-faşist mücadele ve kurulan direniş komiteleri bunun bir göstergesiydi. fakat dev-sol ille de öncü savaşı diyor, giriştikleri öncü savaşı bir iki faşisti kurşunlamaktan ileri gitmiyordu. bu suni dengeyi (zaten o dönem için kırılmış olan) kırmakta ne kadar başarılı oldu kendilerine soruyorlar mı acaba? gün sazak'a karşılık faşistler kemal türkler'i öldürdü. dev-sollulara sormak lazım kemal türkler gün sazak'tan daha önemsiz bir adam mıydı? değdi mi buna?
devrimci mücadele bir süreklilik halinde ilerler. dev-yol thkp-c nin verdiği öncü savaşını miras alıp halk savaşını vermiştir. thkp-c ve dev-yol farklı örgütlerdir ancak, giriştikleri mücadele öncül-ardıl prensibinde ele alınmalıdır. thkp-c nin öncü savaşı verdiği, suni dengeyi kırdığı bir toplumda dev-yol'un "durun durun ben de öncü savaşı vericem" demesi aklı mantığı olan herkesin güleceği bir şeydir. çünkü öncü savaşı örgütsel değil, toplumsal bir zorunluluktur. örgüt kendi algısını değil halkın algısını göz önüne almalıdır. dev-sol işte burada ideolojik bir çukura düştü.
peki suni dengeyi parçalamak adına öncü savaşı nasıl verdi dev sol?
mahir ne yapmıştı? israil başkonsolosunu kaçırarak öldürmüştü. bu suni dengeyi kıran, devletin halkın gözündeki kutsallığını sarsan ve kitleleri ayıltacak bir eylemdi.
dev-sol ne yaptı? nihat erim'i öldürdü. ne zaman? 1980' de. nihat erim görevi bıraktıktan 8 yıl sonra, oligarşinin bir ölse de kurtulsak dediği zamanda. şimdi sen onu öldürünce halk "vay be nihat erim'i bile öldürdüler mi" diyecek yoksa "nihat erim'i neden öldürdüler la" mı diyecek? bu suni dengeyi kırmaktan çok, ıslık çalmak için "ıslıııık" diye bağırmaya benziyor.
nihat erim 1972'de kraldı ama 1980 de bir zavallı. nihat erim eyleminde, 1980'de kenan evren'i öldürmüşcesine davranmanın anlamı nedir?
özdemir sabancı öldürüldü bir de, suni dengeyi kırmak adına. ben özdemir sabancı'yı öldükten sonra tanıdım. bırak suni dengeyi kırmayı halkta suni dengeyi güçlendirdi bu eylem.
örgüte yöneltilen eleştirilerin bir sebebi de, dev-yol'un 80 başında bir darbenin geleceğini ön görmesi ve diğer devrimci örgütlerin kendi aralarında mücadele etmeyi bırakmasını isteyip cepheleşme çağrısını yapmasıdır. diğer örgütler bu çağrıyı pasifist bulmuşlar ve kendi aralarında didişmeye devam etmiştir. sonuç olarak darbe olduğunda dev-yol hariç güçsüz kuvvetsiz birçok grup lider kadrolarını yurt dışına çıkarmakta bulmuştur çareyi. geride bir çok militanları katledilmiş ancak kitlesel bir direniş gerçekleşmemiştir.
eleştiri yapmak kolay. dev-yol'un da hataları oldu muhakkak. ama dev-yol'u oportünizmle suçlarken sen ne yaptın bi de onun hesabını ver değil mi?
darbenin hemen sonrasında bırakarak kadrolarını çok afedersiniz göt gibi ortada bırakmış mk'ya sahip yapı. örgütsüz kalmış örgütlülerini ayakta kalan farklı yapılara eklemlenmeye itmişlerdir.
Devrim diye diye törere sempatizanlık besleyip oradan kötü yol (bilindik anlamı dışında) sapmiyorsa gayette serefli bir yol olabilir. Devrim kötü degil kötüyü kovmaktır iyiyi getirmektir bir anlamda. Pusi bağlayıp dağda havlamak değil.
Açık yüreklilikle "tarih bizi suçlayacaksa faşizme karşı örgütlendiğimiz için değil yeterince örgütlenemediğimiz için suçlayacaktır. evet, aslında bizim suçumuz örgüt kurmak değil örgüt kuramamaktır." diyebilen yiğit insanların hareketidir...
Kendilerine güncel bir konu hakkinda sordugum soruya su sekilde cevap vermislerdi. "Biz 80li yillarin yenilgisini aldik, bunu yasadik ve kendi icimizde bunun hesabini verirken, vermis oldugumuz toplumsal mücadeleyi kazanmisiz gibi zafer nidalariyla sokaktaki diger solcular gibi olsaydik, sol kurumus, yikilmak üzere ve hastalikli bir agac olurdu. Biz kendi elestirimizi daha tam anlamiyla vermemisken ve güc kaybetmis olmamiza ragmen hala bizden bir seyler isteyenler var. Bu isteklerine bir kac defa cevap olmaya calistigimiz halde, icimizdeki degerli insanlari onlarin yüzünden kaybettigimizi ve destekledigimiz kisilerin bu insanlari yok ettigini bile bile onlara nasil destek olmamizi bekleyebilirler?"
Bu cevaplari ile gecmisleri ile yüzlesebildiklerini ve yaptiklarinin bilinclerinde olduklarini göstermis oldular. Ayrica silahli mücadeleye karsi olduklarini, bunun icin önce gerekli sartlarin olusmasi gerektigi konusunda da sürekli israrci olduklari icin, diger silahli mücadele veren veya vermek isteyen örgütler tarafindan elestiri yagmuruna tutulmakla kalmayip, iktidarda bulunan her parti ve partililerin bu kisilerden cekindikleri, tartismaya da yanasmadiklari bilinmektedir.
Kapitalizmin yarattığı toplum; şiddet olgusuna yabancı değildir ve gerici bir şiddet gerçekliği ile yaşamını sürdürmektedir. egemen devletin işçi sınıfına uyguladığı gerici şiddet dışında; işçi sınıfının erkek üyelerinin kadınlara uyguladığı gerici şiddet, birbirine uyguladığı gerici şiddet var olan bir gerçekliktir. gerici şiddetin bir gerçeklik olarak kendini var ettiği ve idame ettirdiği bir toplumda; devrimci yolun türlü bahanelere sığınılarak sahne gerisine itilmesi, asıl sözünün söyletilmemesi gerici şiddetin varlığına yaramaktan başka bir anlam ifade etmez. devrimci yol; gerici şiddetin hakim olduğu ve bu gerici şiddetin gerici bir ideolojiyle beslendiği bir toplumda doğru anlaşılamaması, ilkin olumlu karşılık bulmaması doğal bir süreçtir ancak sonsuz bir süreç değildir. devrimci yolu politikleştirdiğiniz, değişim dönüşümün bir parçası haline getirdiğiniz sürece er ya da geç meyvelerini birer birer verecektir ve unutulmamalıdır ki devrimin kaderini son kertede belirleyecek olan şey bu aracın etkin kullanılması olacaktır.