das kapital'i, komünist manifestoyu okumakla, her olay için sokaklarda yürümekle, biber gazı yemekle övünmekle en büyük devrimci benim sanan liselilerdir. adam olun biraz ya. tamam siz sağcılardan daha isyankarsınız, bu ülkenin gidişatını daha çok düşünüyorsunuz, sağcılar sadece kendi işleriyle meşgul, bu vatanı da hep siz kurtardınız zaten. saygılar.
Medyanın terörist olarak göstermeye çalıştığı "öğrenci"ler. anlaşılamayan şey işe tam olarak şudur:
bu ülkenin tekel işçileri, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim isteyen öğrencileri, zamlara, haksızlıklara, eşitsizliğe ve sağlığın ticarete dönüştürmeye çalışılmasına karşı çıkan bu halkı "eylemci" olarak gösteren bu yandaş medya, ne yaptığı belli olmayan filistin sempatizanı, arap milliyetçilerine neden "aktivist" der? aklım almıyor... sizce bu ülkede çok mu normal her şey? gördükleriniz ve işittikleriniz?
ders çalışın oğlum ders diye uyarmak istediğim lise eğitim seviyesindeki öğrenciler. Üniversiteyi bir kazanın ondan sonra ne olacaksanız olun. Genç beyinlerinizi böyle şeylere yormayın. Yormayın ki okuyup adam olduktan sonra sesinizi daha güçlü duyurabilesiniz.
8 mart 1857 tarihinde amerika'nın new york kentinde 40.000 dokuma işçisi iyi çalışma koşulları istediği için bir greve başladı ancak polisin işçilere saldırması ve onları fabrikaya kitlemesi, işçilerin çıkan yangından kaçamamasına neden oldu ve çoğu kadın 129 kişi yanarak can verdi. sonrasında 1910 tarihinde danimarka'da yapılan uluslararası sosyalist kadınlar konferası'nda alının bir kararla 8 mart dünya kadınlar günü ilan edildi.
Türkiye'de 8 mart dünya kadınlar günü ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve ilerleyen yıllarda daha yaygın, daha geniş bir kitle elde edildi. kadınlar kapalı mekanlardan sokağa döküldü, sesini daha gür çıkaran bir toplum ortaya çıktı. 12 eylül 1980 darbesinden dolayı kutlamara ara veren mücadeleci kadınlar 4 yıl aradan sonra daha kapsamlı bir şekilde geri döndü.
Haykırmamıza rağmen buna engel olmak isteyenler de vardır. kadınları etkisi altına alabileceğini düşünenler... en acı yanı da şudur ki buna en büyük yardımcı da devlettir. aslında direkt olarak karşı gelen, kadınları ezmeye çalışan devlettir. tabii polisi, yargısı da cabası...
Kadınları her türlü ezen bir devlet, hakların aranmasına izin vermeyen, konu kadın olunca pamuk gibi bir yargısı olan, korumak yerine saldıran, tecavüzcüyü tahliye eden, dayak atanı ise baş tacı eden bir devlet ne kadar devlet tartışılır açıkcası.
Çok değil daha dün gibi... o zamanlar sadece 13 yaşındaki n.ç içinde devlet memurlarının da bulunduğu 26 kişiyle zorla ilişkiye sokulurken susan devlet, korunmak için sığındığı polis tarafından tecavüze uğrayan 17 yaşındaki s.d için de kılı kıpırdatmadı. sözde son derece adil kurallarıyla suçluya cezasını verenler nedense kadın konusunda biraz daha hafif tutuyorlar elini.
Elini nereye atacağını bilemeyen devlet şimdi de liselerdeki kadın öğrencilerin kılık kıyafetine karışmakta. değil boyunu uzatmak çoğu okulda etek giymek bile yasaklanırken, takı tokadan da rahatsız oluyorlar herhalde. bir de erkek öğrencilerle aralarına konan mesafeler var tabii.
Buna karşı tepkisiz kalmayan taraf da var elbet. haksızın yanında olan, devlete hesap sorabilen bir taraf; her türden adaletsizliğe karşı gelen, kadın konusunda da susmayan aksine sesini yükselten.
Haydi kadınlar! hakkını aramaya, korumaya, savunmaya... susma! şiddetin her türlüsüne, cinayete, tacavüze karşı sen de kalk ayağa, sen de hesap sor, sen de haykır... dev lis li kadınlarla birlikte 8 mart'ta sokağa çık ve sesini yükselt.
ne yazık ki 68 kuşağında olduğu gibi değillerdir her ne kadar kendileri öyle olduklarına inansalar da... ankara, selanik caddesi ve konur sokak yakınlarında açtıkları standlarda ellerinde coca cola, ayaklarında converse olanlar görülmüştür. bu mu lan emperyalizme karşı savaşınız? yazık...
sadece solculardan oluştuğu zannedilen kesimdir. halbuki devrimci müslümanlar da vardır. bunlar mevcut tağuti, ilahlık taslayan rejimleri devirme temayülündedir.
asıl devrimi üniversiteyi kazanarak gösteren liselilerdir. o miting senin, bu yürüyüş benim diyerek hiç ders çalışmadan geçen süre sonucunda elde ne bir devrim olur ne de bir meslek. fakat bu demek değildir ki mitingleri desteklemeyesin yürüyüşlerde boy göstermek istemeyesin. sadece, onun da zamanı gelecektir.
küçük hayalperest çocuklardır. olsun saygı duyarız. eninde sonunda çoğu hatasını anlar ve görüşleri değişir. değişmeyenler tunceli dağlarında tokat kırsalında leş olur.
bir devrimci liseli ile kartal sahilde karşılaştık üstünde che guevara tişörtü.
yaşıtları sivilce sıkıp, ekmeği kim alacak kavgası yaparken, kendileri düzen hakkında bilgi sahibi olup, düşünüp, yargılayıp, kendilerine göre fikirler çıkarmaktadır.
haa sana göre yanlış olabilir ama saygı duyulacak liselilerdir.
her salı haber programları sabah akışına operasyon haberleriyle başlıyor. her cuma geceyi tutuklama haberleri ile kapatıyor. tmk herkesi kapsıyor. sıra arkadaşıyla göruşen örgüt soruşturmasına takılıyor. evinde aziz nesin'in kitabını bulunduran, deniz gezmiş'in, che guevara'nın, necdet adalı'nın fotograflarını bulunduran terörıst sayılıyor.
diyebiliriz ki ateş olmayan yerden duman çıkmaz. diyebiliriz ki hiçbir şeye bulaşmazsan başın belaya girmez. diyebilirız kı bu baskı bu zulüm ortamında okuluma gıder sınavıma çalışır işime bakarım. bana dokunmayan dilediği kadar yaşar.
bildik hikaye yılan serbest. herkes tehtid altında bugun onlar içeride. sıra bizde. yarın hangimizde ? ya her salı sabahın kör karanlığında kapımızın çalınmasını bekleyerek kabusa yatacagız, ya da yılanı çıktığı deliğe geri koyacağız. tmk ve özel yetkili mahkemeler kapatılmalı, tutsaklar özgür kalmalıdır. çünkü onlar özgür olmadan hiç kimse özgür degildir.
Bazı 'hayat bana güzel' diyen birtakım liselilere benzemezler bunlar. Bir çok şeyin bilincindedirler. tabi ki bilincinde olmayan tiplerde çoktur bu gurubun içinde, yani özenti tipler malum lise çağı biraz zor bir çağ. zaten onlar kendilerini hemen belli ederler ve birer sürüden ibaretlerdir.