kahkahası en karamsar insanın keyfini yerine getirebilecek derecede samimi, şen kahkahalarının arkasındaysa yaşına göre olgun bir kimlik taşıyan yazar.
gözle görülmeyen, elle tutulmayan, kulakla duyulmayan, burunla koklanmayan, kimileri tarafından gemi direğinden* ufku ararcasina yillardir görünmesi beklenen, cumhuriyetle bir tutulan, neyi deviriyorsun kardeşim dedirten, genellikle* türkiye işçi partisi gibi öncenin emekçileri şimdinin faşistleri** tarafından yapılacağı söylenen adı var kendisi yok ağızdan ağıza dolaşan dedikodu, polise taş atmak, devlet malına zarar vermek gibi davranışlarada öncülük eden folloş olmuş eylem.
yetiştirdiği için ailesini tebrik, kendi adıma ülkem için teşekkür ettiğim...
eskişehir garlarında saatlerce yolumuzu gözleyen...
en kısa, şahsım adına en güzel zirvelerden birine imza atan...
2 sene sonra ankara'daki herhangi bir üniversiteyi kazanmazsa bacaklarını kıracağım...
abisinin gülü...
bir de entry parselleyelim;
"bundan sonraki en az 5 yılını ankara'da geçirecek olan yazar."
(bkz: buraya entry gelecek)
Bugun ki ankara porsukta zırvesınde tanısma serefıne ulastıgım kıpır kıpır, bilgi birikimini her halinden belli eden ve hos muhabbetli arkadasımız, bir daha gorusmeyı cok istiycegım ve ankara ya bekledigim yazar.
aylardan temmuz, evil sözlüğün ne kadar yeşile boyanmış olduğundan şikayetcidir ve klasik olarak çıktığı avlardan birinde bir güzellikle karşılaşır...
bu güzellik o güne dek gördüklerine pek benzememektedir, buram buram asÂlet kokmakta, en ufak bir sululuğu bünyesinde barındırmamaktadır. tek sorun şahsın psikopat level derecesinde fenerli olmasıdır ama gülün dikeni olduğunu anlar bu durumun.*
öyle bir şeydir ki bu, uğruna mal gibi bir tren yolculuğu cefÂsı çekilir, saatlerce yol tepilir, redvaynmanyaaa manyağının sayesinde herkesin ortasında "sessiz olun" uyarısı alınabilir, trende bile yemek yenen yerden kovulunulabilinir.*
gördüm sonunda, gökten bir ışık hüzmesi iniyormuş gibi tepesine. asilliğin resmi lan bu...şeker mi şeker sonra da.
doyamadım sana hiç, konuşulacak çok şey vardı, sorulacak çok şey,
paylaşılacak çok şey vardı.
dünya tatlısı sevimliligi ve hıncal uluc'u aratmayan fuları ile beni benden almış yazar kardeşimdir. bu nasil bir tatlılık, nasil bir efendilik, nasil bir bir bir bir sürer gider böyle.
ugruna dag tas delinir , uzaklardan gelinir. içtenligini kaybetmemen dileğiyle. **
insan gerildiği bir zirve ortamında karakter tahlili yapmakta zorlanıyor elbette. hele ki tanımadığınız on küsür insanın arasında sürekli herşeye fransız kalıyorsanız durum daha da vahim. ama eskişehire bir varıyorsunuz ki neşeli birisi, böyle canayakın tavırları ile ortama daha da ısınmanızı sağlayabiliyor. işte insan böyle durumlarda cidden, tanıştığına memnun olmanın keyfini sürebiliyor. kendisi neşenin kelime anlamı gibi bir şahsiyet. iyi ki tanışmışız. iyi ki gitmişim.
devirene de, devrilene de zerre kadar faydası dokunmayan durumdur. nedense insanların devrime koşası gelir kimi zaman. sıkıntıdan mı, bir şeyler olsun isteğinden mi, biz mi bir şey bilmiyoruz.
birilerinin yeşilini kovaladığını açıkça söylediği, çoğu zaman ve olması gerektiği gibi varolanı yıkıp yeni bir toplumsal ve ekonomik düzen kurma eylemi.
(bkz: devrimcilik)
bir insan bu kadar mı güler yüzlü olur dediğim yazar kardeşim. kendisinin de söylediği gibi biraz yorgundum ama ankarada görüşeceğiz diyebileceğim yazar arkadaşım.
umudun diğer adıdır.
devrim çağın her anında olmazsa olmazdır.
yeri geldiğinde kanlı olması kaçınılmazdır çünkü adaleti sağlamak için birileri birşeyleri feda etmesi gerekir şayet karşı çıkan olursa feda edilir.
msn geyiklerinde artık bir yazarken üç düşüneceğim yazardır kendisi. çok riskli durumlara düşürüyor beni son zamanlarda. ama olsun canı sağolsun. feda olsun ona bütün rezilliklerim *.