devrim; tarihsel koşullarla ilintilidir. verili bir anın ve dönemin dinamiklerine göre belirler karakterini ve yolunu bulur. devrim: bir tarihsel andaki toplumsal yapının mevcut siyasal iktidarı ele geçirerek o toplumsal yapıdaki önemli bir değişikliğe imza atan araçtır. günümüz ölçeğinde bakacak olursak çeşitli üretim ilişkilerinin, biçimlerinin ve gelişkinliklerinin gene siyasal iktidar yoluyla değiştirilmesidir. yani devrim; tarihin kırılma noktasıdır. tarih o noktaya gelirken tıkanır ve o noktada kopar. devrimin karakterini belirleyen şey ise mevcut toplumsal yapı olduğu için bu soruya rahatlıkla günümüzün devriminin sosyalist bir karaktere sahip olacağı rahatlıkla söylenebilir. ancak tarih sürekliliklerin ve kopuşların tarihleridir. ileriye gidebileceği gibi, geriye de dönebilir. o nedenle geçmiş yüzyılda yaşanmış kitlesel hareketlerden bazıları- iran'da yaşananlar gibi- bir devrim değil, karşı-devrimdir.
harbi gıcık bir sorudur. arkadaş solcular türkiye'de insanların kafasını devrim devrim devrim diye zamanında o kadar sikmiş ki devrim denilince solcu olunuyor.
Ülkücü kökenli bir adamım, kökenli derken aileden militan yetişmiş, ortaokul lise boyunca militanlığa devam etmiş üniversiteye gelindiğinde ise militanlığa kısa süre devam edilip birlikte yetiştiğim ülküdaşlarımdan farklı birbir türlü adam gördüğümden ötürü bunlara canımı, sırtımı emanet etmeyi uygun görmeyip, gerekli düşünsel ayrılıklar yüzünden militanlığı yani ülkücü hareketin eylemsel ekibini de bırakmış adamım.
memlekette O sırtımı yasladığım Kardeşlerim, andalarım hepsi soyu, sopu, düşünü katıksız türkçü çocuklardı.
Oturur Türk devrimi, Türkçü devrim, atatürk devrimi vs vs diyerek fikir alışverişinde bulunur sol devrimlerden Faşist devrimlere, oradan milliyetçi devrimlere hepsini liseli aklımızla yorumlamaya çalışırdık.
Çevremizde dolanan Türkçü eğilimli arkadaşlarımız da biz devrim deyince hiç aval aval bakmazlardı.
Büyükşehire gelince "ülkücü" denilen insanların arasına girdik. Sağolsunlar birçok yiğit vardı, Türkçü vardı lakin daha ortalama bir ortamda "Devrim" deyince, temelinde Ülkücülükle alakası olmayan Türk islam sentezine eleştiriler getirince bazı pezevenkler bizi solcu bile ilan etti. Hatta bu sözlükte başlığımda da görülebilir Alevileri savunduğum için Dersim'e katliam dersin ama diyen yobazları vsyi.
Bu devrim konusu benzeri Yobazın, Türban türban türban diyerek Milleti Başörtüsünden soğutması, PKKlının barış barış barış diyerek insanları barış kavramından soğutması, keza insan hakları insan hakları diyerek insan hakları kavramından soğutması.
Gerizekalı günümüz feministlerinin feminizm feminizm diyerek feminizmden soğutması.
Arkadaş Türkçü olarak bu ülkede "feminizm" kavramını ben getirdim.
Ulus devleti kurarak, feodaliteyle savaşarak bu ülkede barış kavramını ben getirdim.
Tek hukuklu devleti kurup elimden geldiğince Alevi-sünni ayrımını ortadan kaldırarak insan hakları kavramını da ben getirdim.
Ama anasını satayım bütün bu kavramları kullanan içini boşaltan piçler yüzünden ben kullanamaz olduk.
Ama bizde de suç, liboşlar Feminizm diyerek Ailenin içine ederken biz kendi feminist gruplarımızı kurmadık, gerçek kadın haklarını savunmadık.
PKKlılar insan hakları diyerek PKKlıları savunurken bizler bu ülkede hapishanelerde işkence gören alelade vatandaşı görmedik 44te 80de ve arasında işkenceler çekmemize rağmen de görmedik. Sünni insanlara gidip, alevileri, alevilere gidip sünnileri anlatmadık. Anlatamadık. Ama 38den beri öksüzüz, bizi destekleyen ne maddi güçler, ne soroslar, ne ruslar, ne araplar ne de amerikalılar var.
Vatansızlar Populizm uğruna bu kavramların peşinden koşarken bizler gerçekten savunmamıza rağmen koşamadık.
ha bir de ek yapayım, kaç tane arkadaşımın Türban yasağı zamanı Türbanlıları okul içine sokabilmek için kapıları kırdığını, yollar açtığını, hocalarla tartıştığını bunun üzerine soruşturmalar yediğini de söylememe gerek yok. Ama buna rağmen kodumun cemaatçilerine de yaranamadılar. Gerçi ben demiştim yaranamazsınız ne halleri varsa görsünler karışmayın diye, kendi bacılarınızı sokun sokamazsanız da zorlamayın diye.
önceki entrylerimden birinden alıntıdır, sadece belirli bir kısmı ilgilendirdiği için entry'nin linkini vermeye lüzum yok..
öncelikle benim bu konuda ki tespitim şu yönde, son 60-70 yıldır türkiye'de medyasından, çığırtkanlarına, siyasetçilerinden, köy kahvecisine herkesin benzer bir yaklaşımı var. kavramların içini boşaltmak, halkı kavramlardan soğutmak.
ben yarın sabah kızılay meydanında "yaşasın devrim" diye bağırırsam beni en kızıl komünist ilan ederler;
aynı şekilde kızılay meydanında "vatan sana canım feda" diye bağırsam ülkücüye bak derler...
bir milliyetçi, devrimci; bir solcu, vatansever olabilir. olmalı!! ve oluyor da zaten... fakat halkımız özellikle 2 darbe geçirdikten sonra genetik hafızasına bu iki uç idolojiyi kazıdı ve bunu değiştirmek istemiyor.
halk sadece huzur ve eve götürecek ekmeğinin peşindeyken de kim en güzel akbabalık yapıyorsa o parsayı götürüyor.
milliyetçilerle, solcularda kendi köşelerinde burjuva sohbetleri yapıyor.
açıkçası böyle gider bu uzunca bir süre.. umarım değişir..
Devirecek sosyalist düzen olaması ile alakalıdır. Devrim gururunu tatmış, sosyalist düzene geçilmiş ekonomik sistemlerde ise sorun yaşanmadığından herhangi bir sağ hareketli devrim söz konusu olmamaktadır. Yani Dünya üzerindeki çoğu ekonominin kapitalist veya karma ekonomik model benimsemesi ile ilgilidir.
Tabiki sağ devrimde olabilir, bu iki kavram iç içe girdiğinden biraz garipsenmektedir.
Tabii ki değildir yalnız benim devrimci diyince ayağında nike, altında levis, üstünde abercromb olan, ve kahrolsun amerika yaşasın tam bağımsız türkiye diyen çocuklar geliyor
ha bu sosyalist devrimcilerin gerçekleri yokmudur.?
tabiyki vardı ama malesef onları kaybettik.
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde fransız devrimi ile başlayan meclis içinde sağ ve sol cenah tartışmaları sonucu ulusların mevcut sistemi yıkmaya çalışanları solcu ve dolayısıyla devrimci görmesi sonucu oluşan intibadır. Bu yüzden zaman zaman burjuva devrimleri ile sosyalist devrimleri karıştırır olduk. Yani kısaca bu ülkede devrim yapmak isteyenleri vatan haini ilan ettik. Oysa devrimler devleti yıkmaz aksine onu daha da güçlendirir. Tabii ki temsil ettikleri sınıfsal konum göz ardı edilmemelidir. Medyum Memiş 2010'dan sonra ulus devlet kurmak amacıyla burjuva devrimi yapacakların medyum keto'nun yaşadığı hazin sondan kurtulamayacaklarını belirtmiştir.*