bitince; nası ya?! niye ki? çok saçma amaaa noldu ki şimdi!
gibi üzüntümden ve saftorozluğumdan anlamsız sözlerle tepki verdiğim film.
hakkatten yazık olmuş, nasıl içine almış beni film, ben de mühendisleren biri gibi hayalkırıklığı içerisinde gittim yatağıma.
ve yaşlı necipin son sahnesi,, keşke arkadaşlarım da görseydi dediği, en az onun kadar hüzünlendim.
'Adı devrim olan bir arabanın sokaklarda yürümesine izin vermezlerdi zaten' ve 'her bu ülkede hiç başarı cezasız kalmaz' sözleriyle beni derinden etkileyen bir film...
Son sözü yine film söylesin :
devrim durduğunda, en azından halk onu sırtlar, yarı yolda bırakmaz sanıyordum..!
vizyona girdikten sonra sadece 150.000 biletli izleyiciye ulaşabilmiş, son derece güzel, ilham verici bir film.27 mayıs olaylarına bakış açısıyla da farklı bir filmdir.1960 da gerçekleşen müdahalenin bir darbe değil bir devrim olduğu görüşü hakim filmde.ki benim fikrimde bu yöndedir.
bu hafta vizyondaki son haftası sanırım. lütfen gidin ve izleyin şu filmi. gerçekten pişman olmaacaksınız eminim. recep ivdeğie gidip bu filme gitmeyen insana gerçekten kötü gözle baktığımı, kendilerini boş insanlar olarak gördüğümü ve bu görüşümden de asla utanmadığımı açıkyüreklilikle söylüyorum. o kadar boş olmayın lütfen. gidin ve izleyin..
ilk gösterimde sessiz sedasız vizyondan kalkmasına çok içerleyen yönetmenin tekrar vizyona sokacağı film. haksız da sayılmaz, böyle kaliteli filmler daha çok kişiye ulaşmalı.
ilk kez 24 ekim'de vizyona giren, ancak 'mustafa' belgeseliyle çakıştığı için 150 bin kişi tarafından izlenen tolga örnek filmi.
vizyondaki şansını 1 mayıs'ta tekrar deneyecektir. 1 mayıs'ın resmi tatil olmasını fırsat bilip, koşa koşa izlenmesi gerekir. zira film, yeşilçam ödüllerine 9 dalda aday olmuş ve ödülle dönmüştür. ayrıca 2009 milano film festivali'nde en iyi film kategorisinde yarışacaktır. filmin başrol oyuncularından taner birsel de filmdeki performansıyla bu yarışmaya en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterilmiştir.
türk sineması abuk subuk filmlerin issizlığında debelenip light aşk hikayelerini yüceltirken bu film her nedense es geçilmiş, hakkı olan yere tam anlamıyla gelememiştir.
bunu söylemek için birkaç ay beklemeyi düşünmüştüm, acaba sinemaseverler gerçekten hakettiği değeri verir mi bu yapıma diye ama nafile. onbinlerce filmde işlenen bayağı temaların el üstünde tutulduğu ve yaratıcı bulunduğu son dönem türk sinemacılığı içinde parlayan bir yıldız gibi devrim arabalari.
türk sineması kronolojisine bakıldığında en kaliteli 3 sinema filmi içine her halükarda girecek bir yapım. utanıp ağlayamadım ya filmin sonunda ona yanıyorum...
iyi işlenmiş, içinde türkiye ve sistemle alakalı birçok nokta atışı bulunan ve yıllar yıllar önceki kafanın hala değişmediğini acı bir şekilde farketmenize sebebiyet veren güzel film. film beraberinde çıkan birçok filme nazaran daha az ilgi gördü. oysa ki gerçekten iyi bir kadrosu, güzel mekanları, etkileyici ve gerçek bir hikayesi vardı. yanlış filmde miydi? sanmıyorum.
ayrıca; vahide gördüm'ün ne kadar güzel bir kadın olduğunu bir kez daha göstermiştir.
ben ilk önce bu ismin kaynağının eric von daniken'in tanrıların arabaları adlı kitabından alındığını düşündüm sonra madem devrim de var demek bi tane daha 80 öncesi dönem filmi diye düşündüm. arabaymış şok oldum. zaten şok olunabilecek başka da bir şey yoktu. dediğim şudur ki; yanlış anlaşılmalara mahal verebilecek bir filmdir.
çok emek verdiğim, bana çok şeyler kazandıran, dostlar veren fakat sözlüğün kudret sahibinin bir tavrı yüzünden senelerdir hiçbir şey yazmadığım ve yazmayacağım uludağ sözlük'te son kez bir yazı yazmamı sağlayacak kadar muhteşem bir film devrim arabaları.
ha neden mi yazacağım? belki bu yazıyı okumadan önce gitmeyi düşünmeyen bir kişi daha bu filme gider diye. evet evet, hepsi bu.
en son söylenmesi gerekeni en başta söyletecek kadar heyecan vermiş... güldürmüş... hüzünlendirmiş... sinirlendirmiş... gururlandırmış filmdir devrim arabaları. anlatabilecek miyim bilmiyorum... ilk kez emin değilim kendimden bir şeyi "anlatabilecek miyim" diye.
en iyisi, direk söylüyorum: "türk sinema tarihinin en iyi filmi."
eşkıya ve mutluluk gibi yıkılmaz sandığım 2 kalemi yıkarak en tepeye kurulan bu film için önce filmin yönetmeni tolga örnek'e, "latif" karakteri için selçuk yöntem'e, "gündüz" karakteri için ve yüzümü kara çıkartmadığı için çok sevdiğim taner birsel'e ve de olmazsa olmaz "hayati" karakterindeki halleri için ali düşenkalkar'a ve böyle "devrim" niteliğindeki bir film çektiği için tekrar tekrar tolga örnek'e teşekkür ediyorum.
bu aslında bir film değil sadece. bu, en başta kendim olmak üzere, türk gençliğinin neden kendi milletini içten içe küçük gördüğünü, "türk işte abi..." gibi laflarla eğlendiğini anlatan, birkaç nesildir süregelen bu kısır döngünün temelini apaçık gösteren bir "başyapıt".
başından sonuna kadar hevesle izledim filmi. herkes de öyleydi. kıkır kıkır güldürdü de, kızdırdı da, üzdü de, ama en önemlisi gururlandırdı da... kendimi o hangarda döküm yapan bir işçi gibi, gelen başarıya sevinirken ya da hayal kırıklığı anında hüzünlenirken buldum hep.
filmin neden bir "başyapıt" olduğunu anlatmak için kullanılabilecek bir sürü replik var ama bu yazıdan sonra gidip izleneceğini umduğum, ve izleyen herkesin benim gibi replikleri ilk kez duyarak izlemesini istediğim için susuyorum.
buralardaki zamanlarımdan beni hatırlayıp sözüme biraz güvenen, ya da tanımayıp etmeyip sadece ülkesini seven ve neden "türk işte abi..." dediğimizi öğrenmek isteyen herkesi bu başyapıtı izlemeye ve izletmeye davet ediyorum. emin olun, bu topraklarda yaşayan herkes bu filmi izlese, filmin kendisi bir "devrim" olur kafalarda.