çekim teknikleri, oyunculuk, kadro... her şeyiyle mükemmel bir film. hani biz araba da film de yapabiliyomuşuz dedirtti. hem devrim'de hem de devrim arabaları'nda emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.
izlerken sonunun gerçekteki gibi olmaması için dua ettiğim filmdir. ama yine yolda kaldı devrim. neler kaybettiğimiz gösteren oldukça duygusal bir film, izlemeye değer.
standardın üstünde güzel bir film.
Ana mesaj şu olabilir diye düşünüyorum; devrim yapabilirsin ama bunu sürdüremezsin.
"zaten adı devrim olan bir arabanın sokaklarda dolaşmasına izin vermezlerdi"
ayrıca cemal gürselin bizim de bir şeyler başarabileceğimize olan inancı, filmin sonunda aşağılık psikolojisiyle gölgelenmiştir; batı kafasıyla araba yaptık garp kafasıyla benzin koymayı unuttuk.
Kafana sıçıyım senin.
Arka planında çok enteresan gelişmelerin yaşandığı, çalışma ekibine haksızlıkların yapıldığı, Türkiye'nin nadide projelerindendir. Bazı kısımlarındaki sır perdeleri hâlâ aydınlatılamamıştır. Bugünlere uzanan derin bağlantı ipuçları bulunmaktadır.
film güzel söz yok ama 120 dakikalık filmde mühendislik olaylarını daha çok öne çıkarmalarını beklerdim. gereksiz muhabbetler, fazlalıkların yerine teknik tartışmalarla süslense çok daha güzel olurdu.
duygulandıran film. benzin olayı biraz saçma olmuş ulan. hiç bir şey elde etmemişsin daha önce, çalışan arabaya benzin yok diye tribe giriyorsun. çalıştığını da görmüşsün ha.
şu iki söz de çok hoşuma gitmiştir;
''Garp kafasıyla otomobili yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk.''
''türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz.''
türk insanın sistemsizliğini ve kolaycılığını anlatması bakımından manidardır. elin oğlu daha 1900lere gelmeden yüzlerce araba üreten girişimciye sahipken, sen 1961 yılında bir elin parmağı kadar mühendisle araba üreteceğine, önce sistemi kurma yönünde adım atılsa şimdi belki seri üretimde olan hiç değilse bir markamız olmuştu.
biz ne yapmışız? sistem kurmaya kasacağımıza, birkaç adamla üretime durmuşuz. kardeşim 130 günde zart zurtla araba mı üretilir? altyapı yok, bilgi birikimi yok, 3-5 fedakar mühendisle nereye kadar ne yapacaksın? vay efendim benzini bitmiş, de ki bitmedi benzini ne olacaktı peki? o 3-5 mühendisi ölene kadar bant yerine kullanıp araba mı ürettirecektin? barı kafasıyla araba yapmışız, hadi oradan, tam da doğu kafasıdır bu, fermanla araba yap! darbeci zihniyet herşeyi emirle yapmaya alışkın olduğu için emirle üretilen arabayı da ondan batı kafası sandı herhalde.
ilk izlediğimde nasıl işgal edildiğimizi farkederek gözyaşları içinde kaldığım filmdir. düşün arkadaş arabanızın önüne uçağınızın önüne sinemanızın önüne ket vurdular... güdük kaldık, amerikan özentisi nesiller türettik... işgal altında olduğumuzu gösteren filmdir. (bkz: türkiye nin işgal altında olduğu gerçeği)
Türk milleti olarak toplu iğne üretemezken, sadece 130 günde 0 dan %100 yerli araba ürettiler. mükafatları ise kamuoyunda küçük düşürülmek oldu.
Teknik bilgisi olan bir insan için çok daha fazla anlam ifade eden film. tersine mühendislik ile sadece 130 günde eldeki yetersiz imkanlarla 1 değil 2 adet otomobil yapmayı başarmışlardır.
atölyeden Ankara'ya aktarımı sırasında talimat ile depoları boşaltıldığı için başkanlık binası önünde sunum sırasında 100 metre ilerlemiş ve yakıtı bitti için durmuştur.
Dönemin başkanı şu sözleri sarf etmiştir '' batı kafası ile araba yapıyoruz, doğu kafası ile yakıt koymayı unutuyoruz''.
10 devrim arabası yapıldı 3 ü hurdaya çıkarıldı. bir tanesi yapıldığı atölyenin bahçesinde. hala tek marşda çalışır vaziyette.
sadece taner birsel'in 'vallahi usandım' repliği ile masaya vurduğu sahne için bile izlenebilir çok başarılı bir yapım. olmamış tek yeri filmin sonundaki tören sahnesi, stüdyoda çekildiği çok belli, tören için de gerekli kalabalık oluşturulmamış.
gerçek olay bir çok kaynakta araçlardan ikisinin de bej renkli üretildiği, eskişehir'den trene yüklendikten sonra makam aracı rengi olsun diye birinin siyaha boyandığı, araçların mühendisler tarafından değil, vagondan indirildikten sonra eskort ve sürücülere teslim edilerek tören alanına gönderildiği, siyah aracın en önde lokomotife en yakın araç olması nedeniyle güvenlik kuralları gereği benzininin tamamen boşaltıldığı, eskortlara araçta benzin olmadığının söylendiği ancak eskortların bunu atladığı ve benzin alınmadığı şeklinde geçiyor.
tayyare fabrikasının kapatılmasının nedeni 1946 yılında IMF'den alınan ilk kredi. bu kredinin diyeti olarak uçak üretimi durdurulup uçakların amerika'dan alınması kabul edilmiş. O yıllarda IMF'den en yüksek krediyi kullanan ülke avusturya'ymış. ekonomi yönetiminin bir başka ülke tekeline bırakılamayacağını çabuk anlayıp üretime dayalı ekonomilerini kurdukları gibi türkiye de dahil birçok ülkeden göçmen işçi kabul etmişler.
devrim arabalarının üretiminin durdurulmasının nedeni de ekonomimizin dışa bağımlı olması, aldığımız krediler karşılığında neyi üreteceğimize başka ülkelerin karar vermesi, bu politika bugün de devam etmekte, çiftiye doğrudan gelir desteği verilerek hangi ürünü ekmeyeceği ve ekeceği ürünün ne kadar olacağına karar verilmektedir.
taner birsel dışında serhat tutumluer, onur ünsal ve necip'in yaşlı halini oynayan haluk bilginer'in oyunculukları da muhteşem. haluk bilginer'in rolü çok kısa olmasına karşın genç necip'in tavırlarını,yürüyüşü ve kol hareketlerini dahi gözlemleyip yaşlılığına uyarlaması oyunculuğunun akılda kalıcı olmasını sağlıyor.
Tüm harika filmler gibi gişede beklenen ilgiyi görememiştir. "Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz." sözüyle Türkiye'nin acı gerçeklerini apaçık yansıtmıştır.Oyuncularından,senaryo yazarından yönetmenine hatta teknik ekibine kadar böyle güzel bir işin içinde oldukları için kendilerini tebrik ediyorum.
dün gece izlediğim beni bir kez daha duygulandıran filmdir.Türk insanın aslında azmiyle neler başarabileceğini gösterir bizlere.ama bazı işlerin siyasi boyut kazanınca nasıl şekil değiştirdiğini,siyasetin sadece insanları değil birçok şeyi içine alıp hapsettiğini ne kadar önyargılı bir medyamız , ankarada ne kadar cıkarcı kişiliklerin bulundugunu göstermektedir bizlere.
birçok defa izlediğim, yine olsa yine izlerim dediğim, her bir oyuncunun harikalar yarattığı güzel film. aynı zamanda selçuk yöntem'e hayran olma sebebimdir. 'adı devrim olan bir arabanın sokaklarda dolaşmasına zaten izin vermezlerdi.' sözüyle de pekçok şeyi özetlemiştir.
fazla izlenip, hatta fazla bilinmemesine rağmen çok çok iyi olan filmdir. figüranından tutun başrolüne kadar herkesin rolünün hakkını verdiği, dramın ve mutluluğun iç içe olduğu güzel filmlerden. keşke benzin unutulmasaydı da devrim arabalarımız olsaydı. ama zaten "adı devrim olan bir arabanın sokaklarda dolaşmasına izin vermezlerdi".