çok emek verdiğim, bana çok şeyler kazandıran, dostlar veren fakat sözlüğün kudret sahibinin bir tavrı yüzünden senelerdir hiçbir şey yazmadığım ve yazmayacağım uludağ sözlük'te son kez bir yazı yazmamı sağlayacak kadar muhteşem bir film devrim arabaları.
ha neden mi yazacağım? belki bu yazıyı okumadan önce gitmeyi düşünmeyen bir kişi daha bu filme gider diye. evet evet, hepsi bu.
en son söylenmesi gerekeni en başta söyletecek kadar heyecan vermiş... güldürmüş... hüzünlendirmiş... sinirlendirmiş... gururlandırmış filmdir devrim arabaları. anlatabilecek miyim bilmiyorum... ilk kez emin değilim kendimden bir şeyi "anlatabilecek miyim" diye.
en iyisi, direk söylüyorum: "türk sinema tarihinin en iyi filmi."
eşkıya ve mutluluk gibi yıkılmaz sandığım 2 kalemi yıkarak en tepeye kurulan bu film için önce filmin yönetmeni tolga örnek'e, "latif" karakteri için selçuk yöntem'e, "gündüz" karakteri için ve yüzümü kara çıkartmadığı için çok sevdiğim taner birsel'e ve de olmazsa olmaz "hayati" karakterindeki halleri için ali düşenkalkar'a ve böyle "devrim" niteliğindeki bir film çektiği için tekrar tekrar tolga örnek'e teşekkür ediyorum.
bu aslında bir film değil sadece. bu, en başta kendim olmak üzere, türk gençliğinin neden kendi milletini içten içe küçük gördüğünü, "türk işte abi..." gibi laflarla eğlendiğini anlatan, birkaç nesildir süregelen bu kısır döngünün temelini apaçık gösteren bir "başyapıt".
başından sonuna kadar hevesle izledim filmi. herkes de öyleydi. kıkır kıkır güldürdü de, kızdırdı da, üzdü de, ama en önemlisi gururlandırdı da... kendimi o hangarda döküm yapan bir işçi gibi, gelen başarıya sevinirken ya da hayal kırıklığı anında hüzünlenirken buldum hep.
filmin neden bir "başyapıt" olduğunu anlatmak için kullanılabilecek bir sürü replik var ama bu yazıdan sonra gidip izleneceğini umduğum, ve izleyen herkesin benim gibi replikleri ilk kez duyarak izlemesini istediğim için susuyorum.
buralardaki zamanlarımdan beni hatırlayıp sözüme biraz güvenen, ya da tanımayıp etmeyip sadece ülkesini seven ve neden "türk işte abi..." dediğimizi öğrenmek isteyen herkesi bu başyapıtı izlemeye ve izletmeye davet ediyorum. emin olun, bu topraklarda yaşayan herkes bu filmi izlese, filmin kendisi bir "devrim" olur kafalarda.
Necip: Bir şey sorabilir miyim Latif Bey?
Latif: Sor bakalım
Necip: Sizce bu otomobili yaparsak ne olur?
Latif: Hiçbir şey olmaz!
Necip: Nasıl olmaz? Boşuna mı çalışıyoruz?
Latif: Sen Ankara’daki kapatılan tayyare fabrikasını duydun mu?
Necip: Ankara mı? Evet.
Latif: O fabrika neden kapatıldı biliyor musun?
Necip: Hayır..
Latif: Fabrika Atatürk’ün emriyle kuruldu. 2. Dünya Savaşı’na kadar 112 tane değişik uçak imal edildi orada.. Sonra fabrika kendini geliştirmeye başladı tabi, savaş sırasında da kimse bize uçak, eğitim uçağı vermediği için orada 185 tane eğitim uçağı yapıldı.
Necip: 185 tane?
Latif: Evet. Bunları yaptık biz. 1955 yılında, Hollandalılar bize 30 tane uçak siparişi verdi; ama dönemin işletmeler bakanı o siparişleri kabul ettirmedi. Hollandalılar da uçakları ingilizlere yaptırdı. Birkaç yıl sonra da fabrikayı tamamen kapatıp traktör fabrikasına dönüştürdüler. Gündüz ile orada yetiştik biz; çok acı çektik. Çok….
Necip: Ben, anlayamadım; neden kapattılar?
Latif: Biz kim, uçak yapmak kimmiş?
Necip: Eh yapmışsınız işte; başarmışsınız?
Latif: Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz evlat!
devrim projesini daha önceden de az çok okumuş araştırmış insanların aşina olduğu bir hikayenin beyaz perdeye çok başarılı bir şekilde yansıtıldığı filmdir. bu haliyle bile daha başlangıcında insanın boğazını düğümlüyor.
aslında bu hikayeyi bir "modern zaman destanı" ya da "sanayi devrimi destanı" olarak algılamak çok da yanlış olmaz. sürekli olarak savaşlarda, cephelerde, çanakkalelerde, sakaryalarda yazılan destanları, yaşanan kahramanlıkları dinleyenler, okuyanlar ve izleyenler için kaçırılmaması gereken bir hafıza yenileme olmuş. er meydanlarında, siperlerde değil fabrikalarda, topla tüfekle değil akılla, bilimle, mühendislikle yazılmış bir destandır devrimin hikayesi. hiç yapılmamışı ve yapılması imkansız görüleni müthiş bir hızla yapan, başaran insanların hikayesi. türkiye tarihinin belki de ilk defa siviller tarafından mühendislik yoluyla elde edilen başarısı...
ve yazık edilmiş bir tarihin hazin destanı!
----spoiler----
evlat, türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz!
----spoiler----
----spoiler----
50 sene sonra insanlar "devrim mi? haa şu yürümeyen araba diyecekler"
----spoiler----
----spoiler----
göstergelere türkçe ne kadar yakıştı...
----spoiler----
bu memeleketin neden hala "gelişmekte olan ülkeler" sınıfından çıkamadığının en iyi göstergesi olan film.
ah cemal gürsel paşa ah, herkes emrindeymiş, yetki sende imiş, o arabadan inip gazetecilere "garp kafası ile otomobil yaptık, şark kafası ile benzin koymayı unuttuk" diyeceğine, bir emirle yardımcılarına "benzin bulun buna" deseydin, oradaki gazetecileri çeşitli söylemlerle oyalasaydın gazetecilere, radyodaki spikere de "değişik şeylerden bahsetsin, benzin konana kadar halkı oyalasın" diye emir verseydin bugün devrim 2009 modeli kapımızın önünde dururdu.
yazık gerçekten yazık olmuş. o otomobili yapan mühendisleri de kutlamak gerekir, çok büyük çaba, emek ve fedakarlık yaptılar.
tekrarlıyorum, en büyük hata o zaman ki cumbabamız cemal gürsel de.
sen darbe yap, geceleri sokağa çıkma yasağı koy, bir ton adamı idam ettir, herkes senden korksun, sen orada 2 tane işgüzar gazeteciye ses bile çıkarama. orada deseydin "devrimi kötüler haberler yaparsanız, gazetenizi kapatırım" diye, korkularından hiçbirşey yazamazlardı ve bugün devrim 2009 modelleri ülkenin sokaklarında, caddelerinde ve şehirlerarası yollarda dolaşıyor ve Avrupa'ya itraç ediyor olurduk.
ah be itoğlu it. ah be iki adım daha yürüyüp gideydin o hipodroma ne çıkardı ki. ah orda ben olsaydım; gözlerimden yaş yerine benzin akıp süzülmez miydi o devrimime. ah ulan ah be. dünyayı gene şarırtacaktık. iki dirhem arabın suyuna yolda kaldık. en çok da yabancı şakşakçıları sevindiler. manşet attılar devrim yolda kaldı diye.
yaptık lan gene yaparız. gene başarırız. biz ki, uçakların kanadına, o pek gerekli ithal kumaşı bulamadığımızdan, patates kabuğundan yama yapıp, o güzelim oyuncak aletlere uçak deyip ölüme kanat çırpan bir milletiz. gavur yaptıysa biz alasını yaparız. biz imkansızı zora, zoru kolaya çevireniz.
hatırlayın devrimi. hatırlayın cehalete ve karanlığa karşı kazanılan türk devrimini ve hatırlayın o beyaz arabayı.
biz daha ölmedik. türk milleti olarak, aklı hür, vicdanı hür olarak; kendi vatanımızda her türlü iktisadi, hukuki, kültürel ve askeri istiklaline sahip bir millet olarak yaşadık ve yaşayacağız. ya da bu yolda kellemizi ortaya koyacağız.
sen çok yaşa atatürk devrimleri!
sen çok yaşa cumhuriyet!
--spoiler--
avrupa'ya araba verirsek onlar da bizim fındığımızı almazlar
--spoiler--
işte filmin anlattığı zihniyet bu. ülkeyi yıllar yılı kemiren sorun da bu. sığ bürokrasi tamamen. ulan bir ihraç et bakayım sen, sonra bakarsın alırlar mı almazlar mı? hem dünya pazarında lider olduğun bir üründen nasıl sarsılabilirsin ki sen. senden almayıp kimden alacaklar. önce bir ihraç et bakayım yahu. sonra bakarsın mevzuya.
tolga örnek'in hem senaryosunu yazdığı hem yönettiği filmi. ekim ayında vizyona girmesi beklenen filmde taner birsel, halit ergenç ve vahide gördüm gibi oyuncular rol alıyor. konusu kısaca şöyle:
Devlet Başkanı Cemal Gürsel tümüyle yerli üretim bir otomobil yapılmasını emreder ve görevin TCDD işletmesine verildiği bildirilir. O gün orada bulunan 23 mühendis bu emri "Türk insanının makûs talihine karşı bir meydan okuma" olarak algılarlar.
En küçük bir tereddüt ya da endişe sergilenmeksizin derhal işe başlanır. Çalışma mekanı olarak Devlet Demiryolları'nın Eskişehir'deki Cer Atölyesi seçilir.
Zaman müthiş dardır. Cumhuriyet Bayramı' na kadar yalnızca 130 günü vardır ekibin. Türkiye'nin ilk yerli otomobili olacak eserin adı da konmuştur: Devrim
60'lı yılların türkiye'sinin yokluğunu, ezilmişliğini, arada kalmışlığını, karmaşasını, acılarını salt kitaplardan okuyarak anlamaya ve öğrenmeye çalışan yeni nesil gençliğe bırakılabilecek, verilebilecek en güzel armağan.
azmin, emeğin, inancın türküsüdür bu film. boşa giden, heba edilmiş bir mücadelenin tarihe altın harflerle düşen notudur.
----spoiler----
devrim durduğunda, en azından halk onu sırtlar, yarı yolda bırakmaz sanıyordum..
----spoiler----