zonguldak ilçesi devrek'in ünü türkiye sınırlarını aşmış simididir.
--spoiler--
Türkiyenin lezzet haritasında Devrek Simidinin ayrı bir yeri, damaklarda ayrı bir tadı vardır. Lakin ünü Türkiye sınırlarının aşan Devrek Simidi ile ilgili geniş kapsamlı araştırma yapılmaması düşündürücüdür. Simit, susamla kaplı yuvarlak biçimli ekmeklere verilen genel addır. Türkiye ve Yunanistan'da yaygın olarak tüketilen simide Yunanistan'da kuluri adı verilir. Kültürlere göre değişkenlik gösterse de simidin gevrek olması tercih edilir. Zonguldak ilinin lezzet haritasında; Çaycuma yoğurdu, Osmanlı çileği, Devrek Simidi, beyaz baklava, kızılcık, cevizli dolma yer alır. Devrek deyince bastonu ve simidi akla gelmektedir. Kendiside Zonguldak Ereğlili olan Mehmet Şevket Eygi; Devrekin Simidi çok meşhurmuş. Dört beş simit aldım demektedir. (1) Devrekte Ne yenir? Elbette; Devrekte çörek, simit, cevizli ekmek(kömeç), beyaz baklava, ceviz içi kapaklı börek, etli yaprak sarması yenilir. Bu soru ve cevabını, hemen hemen yolu Devrekten geçen her insan bilir. Çok değil daha 4050 yıl öncesi Devrekte; kutsal kandil gecelerinde, cevizli yufka böreği yapılıp cami önünde dağıtılırdı. (2) Ekmek ve diğer hamur işlerinin yaygın tüketimi, kültürel alışkanlığın sonucudur. Bu yönüyle; ekmek ve diğer hamur işlerinin dolayısıyla simidin Devrekte tüketimi, antropolojik niteliktedir.
Fırın sözcüğüne karşılık gelen ekmek pişirilen ev deyiminin eski Türkçede kullanıldığı görülmektedir. Ekmek pişirmede kullanılan yere tandır denilmiştir. Tandır ekmeğin pişirildiği ocak anlamında da kullanılmıştır. Gömeç; külde pişirilen ekmekler arasında yer almaktadır. Gömeç ya da Kömeç; küle gömülerek pişirilen ekmek veya çörek demektir. (3) Fırın; tavanı tonoz şeklinde, önünde bir tek delik bulunan ve ekmek türevlerini pişirmede kullanılan, aynı zamanda satışının yapıldığı işyeri anlamındadır.(4) Simit ise Mevlevi tabirlerindendir. Sikkenin üzerine destarın altına sarılan bez hakkında kullanılan deyimdir. Pamuktan yapılır, sarık bunun üstüne sarılırdı.(5) Gündelik hayatta tüketilen hamur işine simit denilmesinin nedeni Mevlevi başlığına benzemesi nedeniyledir. Simitçi ise; sekbanlar fırınında çalışanların, sanatkârların ilk kademesindekilere verilen addır. Daha eskilerine hamurkâr denildiği bilinmektedir. Saray fırınında da bu adla çalışan sanatkârlar vardı. (6) Günümüzde ise simit denilince; halka şeklinde bir çeşit susamlı çörek akla gelmektedir. Simitçi; simit fırınını işleten ve simit satan kimselere denilmektedir. (7) Simidin saraya özgü bir çörek olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Bolu Sancağından istanbulda padişah, sadrazam, vezir ve nice paşanın sarayında baş aşçılık yapan yemek ustalarının varlığı tarihi bir gerçektir. (8) Devrekte simit yapımının, istanbul da çalışan aşçılar vasıtasıyla başladığını söylemek yerinde olacaktır.
Devrekte resmi kayıtlara geçen ilk fırına 1856da rastlanılmaktadır. Devrekteki fırının sahibi Fatma Zehra hanımdır. Sahibi olduğu ekmek fırınına Zaptiye Nazırı Devrekli izzet paşa tarafından müdahale edildiği anlaşılmaktadır. izzet Paşanın Devrekte Irmak kenarında, 1944 Bolu-Gerede depreminde hasar görüp yıkılan Şemsi Paşa camisi yakınında yaptırdığı bir malikânesi bulunduğu, Osmanlı arşiv belgelerinde yer almaktadır. izzet Paşa, 1857de vefat etmiştir. (9) Fatma Zehra Hanımın sahibi olduğu ekmek fırını ile ilgili süreç, arşiv belgelerine söyle yansımaktadır; 10.01.1856 Perşembe tarihli Osmanlı arşiv belgesinde; Bolu'nun Devrek kazasında Ram ve ekmek fırınına yapılan müdahale hakkında görüş belirtilmesi istenmektedir. (10) 03.02.1856 Pazar, Fatma Hatun'un mutasarrıf olduğu ev ve fırına Zaptiye Müşiri tarafından yapılan müdahale hakkında tahkikat yapılması gündeme gelmiştir. (11)
15.01.1857 Perşembe, Fatma Zehra Hanım'ın, Bolu'daki değirmen ve fırından dolayı bazı isteklerini havi (içeren) arzuhalin gönderildiği görülmektedir. (12) 16.02.1857 Pazartesi, Bolu'da Fatma Hanım'ın mutasarrıf olduğu değirmen ve fırın ile ilgili anlaşmazlığın halledilmesi talep edilmektedir. (13) Anlaşmazlığın çözümü için, yaşlılığı ve rahatsızlığı nedeniyle istanbula gidemeyen Fatma Zehra Hanımın yerine kızını göndermek istediği, 14.08.1857 Cuma tarihli arşiv belgesindeki; Fatma Hatun'un kerimesinin Dersaadet'e gelmesi için mürur tezkiresi (yol izni / seyahat belgesi) verilmesi talebinden anlaşılmaktadır. (14) 17.01.1857 Cumartesi tarihli arşiv belgesinde yer alan; izmit'ten Ankara'ya kadar olan posta yollarının tamiri ve buralarda han ve ekmekçi dükkânı inşa etmek isteyenlerin tahkiki emrinden, fırın işletmecilerinin belirli kurallara uygun olup olmadıklarının araştırıldığı, önüne gelenin fırın açmasının mümkün olmadığı görülmektedir. (15)